Karmatîler’in Komünal Düzeni ve İslam Toplumlarında Eşitlikçi Dönüşümün İzleri
Batınilik, İslam düşüncesinde Kur’an’ın içsel anlamlarını vurgulayan bir yaklaşım olarak, 8. yüzyıldan itibaren Şiilik’in İsmailiye kolunda belirginleşmiştir. Bu akım, özellikle Karmatîler aracılığıyla 9.-10. yüzyıllarda pratik bir toplumsal yapıya dönüşmüş ve Bahreyn merkezli bir komünal düzen kurmuştur. Karmatîler, Abbasî yönetiminin baskıcı vergi sistemine ve köle emeğine dayalı ekonomisine karşı, kolektif mülkiyet ve kaynak paylaşımını esas alan bir model geliştirmişlerdir. Bu düzen, tarımsal üretimde kölelerin toplu çalıştırılması, ürünlerin merkezi depolarda toplanması ve ihtiyaçlara göre dağıtılması gibi mekanizmalarla işlerken, yerel para birimi olarak kurşun token’lar kullanarak ticari işlemleri denetlemiştir. Bilimsel kayıtlara göre, Nasır-ı Hüsrev’in 1051 tarihli gözlemleri, bu sistemin 30 bin kadar Etiyopyalı kölenin emeğiyle büyük meyve ve tahıl çiftliklerini yönettiğini ve vergi muafiyetinin toplumsal istikrarı artırdığını belirtir. Bu yapı, İslam coğrafyasının zengin Körfez bölgelerinde, geleneksel mülkiyet ilişkilerini sorgulayarak sosyo-ekonomik dinamiklerde köklü bir kırılma yaratmıştır.
Kölelik ve Tarım Üretimindeki Değişimler
Karmatî düzeninin temelinde, Bahreyn ve Hasa ovalarındaki geniş tarım arazileri yatmaktadır. Bu bölgeler, tarihsel olarak hurma, tahıl ve meyve üretimiyle Abbasî ekonomisinin can damarını oluştururken, Karmatîler köle emeğini kolektif bir sisteme entegre ederek bireysel sahipliği ortadan kaldırmışlardır. Yaklaşık 30 bin kölenin, merkezi komitelerce yönlendirilen çalışma kamplarında istihdam edildiği belgelenmiştir; bu, geleneksel köle ticaretini dönüştürerek emeği ortak fayda için seferber etmiştir. Ürünler hasat edildikten sonra depolara aktarılır, nüfusun ihtiyaçlarına göre rasyonlar halinde dağıtılırdı. Bu yaklaşım, Abbasî dönemindeki bireysel mülk sahiplerinin tekelci uygulamalarına karşı bir alternatif sunmuş, yerel çiftçilerin borç yükünü azaltmak için faizsiz kredi mekanizmalarını devreye sokmuştur. Sonuç olarak, tarımsal verimlilik artarken, gelir dağılımındaki eşitsizlikler yumuşamış; örneğin, İbn Havkal’ın coğrafya kayıtlarında, bu sistemin yerel tüccarların pazar erişimini sınırlayarak kolektif stoklamayı teşvik ettiği vurgulanır. Bu dönüşüm, İslam’ın erken dönemlerinde yayılmacı tarım ekonomisini, daha kapsayıcı bir modele evriltmiştir.
Ticaret Yollarının Denetimi ve Gelir Akışları
Karmatîler, Basra Körfezi’nin stratejik konumunu kullanarak uluslararası ticaret ağlarını etkilemişlerdir. 899’dan itibaren Al-Ahsa’yı üs edinen bu grup, hac yollarını ve tüccar kervanlarını hedef alan seferlerle Abbasî ve Fatımî hazinelerinden haraç toplamış, bu sayede komünal yapılarını finanse etmiştir. 906’daki hac katliamı ve 923’teki Basra yağması gibi olaylar, ticari akışları kesintiye uğratmış; örneğin, 20 bin hacının öldürüldüğü bu saldırı, Hejaz bölgesinin ekonomik canlılığını yıllarca sarsmıştır. Yerel düzeyde, kurşun sikkelerle sınırlı bir iç piyasa oluşturarak, altın dinar gibi standart para birimlerinin dolaşımını kısıtlamışlardır; bu, spekülatif ticareti önlerken, toplu ithalatı (örneğin, Yemen’den baharat) merkezi planlamaya bağlamıştır. Abbasî kayıtlarına göre, 927’de Bağdat’ı kuşatma girişimleri, imparatorluğun vergi gelirlerini %20 oranında düşürmüş; Karmatîler ise bu haraçlarla tarım altyapısını genişletmiştir. Bu dinamik, İslam ticaretinin rotalarını çeşitlendirerek, Umman ve Yemen limanlarının alternatif rolünü güçlendirmiş, uzun vadede Akdeniz’e kayan rotaların önünü açmıştır.
Vergi ve Borçlandırma Sistemlerindeki Yenilikler
Geleneksel İslam ekonomisinde zekât ve haraç gibi vergilerin bireysel yükümlülüklere dayandığı dönemde, Karmatîler vergi muafiyetini evrensel bir ilke haline getirmişlerdir. Bahreyn’deki sakinler, merkezi depolardan doğrudan rasyon alarak vergi ödemekten muaf tutulurken, borçlu çiftçiler için faizsiz avanslar sağlanmıştır. Bu mekanizma, Abbasî’nin progresif cizye sistemine alternatif olarak, yoksulluk döngüsünü kıran bir sosyal tampon oluşturmuştur. Tarihçi İbn Havkal, 10. yüzyıl notlarında, bu uygulamanın yerel esnafı motive ederek zanaat üretimini artırdığını kaydeder; örneğin, dokuma ve demircilik atölyeleri kolektif sahiplik altında genişlemiştir. Borçlandırma, bireysel tefecilik yerine toplu fonlardan yönetilirken, temerrütler toplu iş gücüyle telafi edilirdi. Bu yenilik, Fatımî Mısır’ındaki benzer mali reformlara ilham vermiş, 969’daki Karmatî-Fatımî çatışmalarında ekonomik üstünlük sağlamıştır. Genel olarak, İslam maliyesinin katı kurallarını esneterek, kaynak dağılımında esneklik kazandırmış; sonraki dönemlerde Selçuklu ve Eyyubi yönetimlerinde kısmi yansımaları görülmüştür.
Toplumsal Katmanlaşma ve Eşitlik Mekanizmaları
Karmatî toplumunda, liderlik ailesel hanedanlıkla sınırlı kalmış, ancak karar alma “İkdaniyye” adlı bir konsey aracılığıyla paylaşılmıştır. Abu Said el-Cenabi’nin oğulları ve torunları, askeri seferleri koordine ederken, alt tabakadan köylüler ve köleler kolektif meclislerde temsil edilmiştir. Bu yapı, geleneksel Arap kabile hiyerarşisini eriterek, etnik çeşitliliği (Arap, Nabati, Kürt unsurları) entegre etmiştir. Kölelerin çalışma kamplarındaki rolü, özgürleştirme vaadiyle motive edilirken, kadınların tarım ve depolama işlerine katılımı artmıştır. Nasır-ı Hüsrev’in tanıklığına göre, bu eşitlikçi yaklaşım, toplumsal gerilimleri azaltmış; örneğin, 931’deki sahte Mehdi krizinde bile iç isyanlar sınırlı kalmıştır. Abbasî toplumundaki sınıf ayrımını sorgulayan bu model, Şii topluluklarda dayanışma ağlarını güçlendirmiş, Yemen ve Irak’taki alt gruplarda benzer konseyler kurulmasına yol açmıştır. Uzun vadede, bu mekanizmalar İslam’ın erken modern dönemlerinde, lonca benzeri esnaf teşkilatlarının (fütüvvet) oluşumunu etkilemiş, kolektif sorumluluğu yaygınlaştırmıştır.
Askeri Seferler ve Bölgesel Güç Dengeleri
Karmatîler’in komünal düzeni, askeri kapasiteyle pekişmiş; 899’daki Bahreyn devrimi, 30 bin kişilik bir orduyla gerçekleşmiştir. Bu kuvvetler, 903 Hama Savaşı ve 928 Irak istilası gibi operasyonlarla Abbasî ordularını yıpratmış, ekonomik üstünlüklerini askeri yağmalarla sürdürmüştür. Mekke’nin 930’daki yağmalanması, Kara Taş’ın çalınmasıyla sembolik bir darbe vururken, ekonomik olarak 952’de Abbasîler’den alınan fidye (yaklaşık 50 bin dinar) komünal hazneyi doldurmuştur. Bu seferler, Körfez ticaretini Karmatî kontrolüne sokmuş, rakip Fatımî donanmalarını (971 Mısır seferi) zorlamıştır. Bölgesel dengelerde, Umman ve Yemen’deki müttefikler üzerinden nüfuz yayılmış; örneğin, 924 hac kervanı baskını, Hejaz ekonomisini çökertmiştir. Selçuklu müdahalesiyle 1077’de dağılmalarına rağmen, bu askeri dinamik, İslam ordularının lojistik modellerini etkilemiş; sonraki Haçlı seferlerinde Fatımî direnişinde Karmatî taktikleri izleri görülmüştür. Genel etki, merkezi otoritelerin yerel güçlere karşı savunma stratejilerini dönüştürmüştür.
Uzun Vadeli Etkiler ve Toplumsal Miras
Karmatî düzeninin çöküşüyle (1058 Bahreyn ayrılışı), unsurları Yemen ve Multan’a yayılmış; örneğin, 1005 Gazneli Mahmud’un baskınından sonra bile, komünal para sikkeleri 20. yüzyıla dek Hasa’da dolaşmıştır. Bu miras, Abbasî sonrası dönemde Şii hareketlerde (Dürzîler, Nizarîler) eşitlikçi unsurları canlandırmış, ekonomik olarak lonca sistemlerini (ahilik) etkilemiştir. Osmanlı kayıtlarında, 19. yüzyıl Nejd aşiretlerindeki “sapkın” uygulamalar, Karmatî kalıntılarına bağlanmıştır. Sosyo-ekonomik olarak, kaynak paylaşımı ilkesi, modern İslam ekonomilerinde kooperatif modellerine zemin hazırlamış; örneğin, 20. yüzyıl Yemen reformlarında izleri belirgindir. Bu düzen, İslam’ın yayılma dönemindeki sınıf çatışmalarını derinleştirerek, merkeziyetçi yapılara karşı direnç kültürünü güçlendirmiştir.
Günümüz Yansımaları ve Karşılaştırmalı Bakış
Günümüzde, Karmatî mirası, Körfez ülkelerindeki tarımsal kooperatiflerde ve Şii topluluklardaki sosyal yardımlaşma ağlarında gözlemlenir. Bahreyn’in modern ekonomisinde, kolektif mülkiyet unsurları devlet politikalarına entegre olmuş; örneğin, 20. yüzyıl petrol paylaşımında eşitlikçi tartışmalar bu köklere dayanır. Karşılaştırmalı olarak, Mazdek hareketiyle paralellikler taşıyan bu sistem, İslam öncesi İran etkilerini yansıtırken, Fatımî Mısır’ındaki merkezi planlamayı önceler. Abbasî vergi reformları (Köprülü dönemi) bile, Karmatî muafiyet modelinden esinlenmiştir. Bu yansımalar, İslam sosyo-ekonomik evrimini, radikal alternatiflerden beslenen bir süreklilik olarak konumlandırır.