Modern Bireyin Şizofrenisi: Dışarıdan Mükemmel, İçeriden Parçalanmış

Günümüzde, sosyal medyada gördüğümüz “mükemmel” hayatlar, bitmek bilmeyen başarı hikayeleri ve sürekli “pozitif” olma baskısı size de tanıdık geliyor mu? Peter Klein, 2005 yılında yazdığı “Die Schizophrenie des modernen Individuums” (Modern Bireyin Şizofrenisi) adlı makalesinde, modern insanın bu içsel çelişkisini ve parçalanmışlığını şaşırtıcı bir şekilde ele alıyor. Klein’a göre, modern toplum sanıldığı gibi dinden arınmış bir yer değil, sadece eski ikiliklerin yerine yenilerini koymuştur. Ve bu yeni ikilik, bizi içeriden tüketiyor.

Eski İkilik: Cennetteki Tanrı

Eski metafizik düşüncede, bir ikilik vardı: ruhsal olan (Tanrı, cennet, ruh) bedensel olandan “daha üstte” ve “dışarıdaydı”. İnsan, bu dünyadaki yaşamını Tanrı’nın emirlerine göre şekillendirir, manevi olanı öncelerdi. Bu modelde, inanç ve ibadet yoluyla bir bütünlük hissi yakalanabilirdi. Belki de zorlayıcıydı ama en azından bir “yol haritası” vardı.

Yeni İkilik: Yüceltilmiş Benlik ve Beceriksiz Beden

Klein’a göre, modern toplumda bu Tanrısal makamın yerini “soyut” veya “iradeli” birey aldı. Artık yüce olan, dışsal bir güç değil, bizzat bireyin kendisi. Bu yeni ikilikte, bireyin “otantik”, “özgür” ve “kendini gerçekleştiren” benliği, duygular, dürtüler ve bedensel deneyimler gibi “amiprik” ve kaba olanın “üzerine” ve “dışına” yerleştirilmiştir.

  • Günlük Yaşamdan Bir Örnek: Diyet yaparken canınızın çektiği bir tatlıya direndiğiniz o anı düşünün. İçinizde “canım çok istiyor” diyen bir dürtü (ampirik varlığınız) ile “hayır, ben iradeli biriyim ve bu tatlıyı yemeyeceğim” diyen bir benlik (soyut varlığınız) arasında bir mücadele başlar. Klein’a göre bu, modern ikiliğin en basit ve en çarpıcı örneğidir. Sürekli olarak, bedeninizin basit isteklerine, duygularınıza veya zayıflıklarınıza karşı “kendiniz” olmayı ispatlamaya çalışırsınız.

Nietzsche’den Günümüze: Mükemmeliyetçilik Tuzağı

Klein, bu fikrini Nietzche’nin “en yüce benlik” kavramına dayandırıyor. Nietzsche, bu kendini aşma halini sadece seçilmiş, cesur birkaç kişinin başarabileceği bir eylem olarak görüyordu. Ancak Klein’a göre, bu ideal modern dünyada kitlesel bir zorunluluk haline geldi. Artık herkes, sürekli olarak “pozitif”, “otantik” ve “eşsiz” görünmek için yorucu bir çaba içinde.

  • Günlük Yaşamdan Bir Örnek: Bir iş görüşmesine gittiğinizde, kendinizi “hayatın zorluklarına karşı yılmaz bir savaşçı” olarak göstermeye çalışırsınız. “İşsiz kalmak bile benim için bir meydan okumaydı, kendimi geliştirmem için bir fırsat oldu” dersiniz. Oysa gerçekte, o dönemde ne kadar bunaldığınızı, ne kadar kaygı yaşadığınızı gizlersiniz. Klein’ın bahsettiği “cephe inşa etme” tam olarak budur. Her deneyim, hatta hastalık ya da işsizlik bile, dışarıdan “öğrenme süreci” olarak sunulan bir “mücadeleye” dönüştürülür.

Tehlikeli Bir Denge Oyunu

Klein, bu “cephe inşa etmenin” son derece tehlikeli olduğunu savunuyor. Sürekli olarak bastırılan ve reddedilen “duyusal dünya” (yani gerçek duygular, dürtüler ve deneyimler), sonunda öngörülemeyen bir şekilde patlayabilir. Bireyin içinde bir “iç savaş” başlar ve bu durum, toplumsal bir patlamaya da yol açabilir.

  • Günlük Yaşamdan Bir Örnek: Dışarıdan her zaman güler yüzlü, neşeli ve başarılı görünen bir arkadaşınızı düşünün. Her şeyi yolundaymış gibi anlatır, hiçbir sorunu yok gibidir. Bir gün, en ufak bir olayda beklenmedik bir öfke patlaması yaşar ve herkesi şaşırtır. Klein’a göre, bu öfke aslında uzun zamandır bastırılan gerçek duyguların, dışa vurulmasıdır. “Ben iyiyim” cephesinin ardında biriken baskı, sonunda patlamak zorunda kalmıştır.

Sonuç: Modern Şizofreni

Özetle, Klein’ın “modern şizofreni” adını verdiği durum, modern bireyin ikiye bölünmesidir: sürekli inşa edilen, özgür ve iradeli bir “cephe benliği” ile bastırılan, duygusal ve ampirik “gerçek benlik”. Bu içsel çatışma, bizi sürekli bir performans halinde olmaya zorluyor ve tüm yaşamı yorucu bir “meydan okumaya” dönüştürüyor.

Peki, bu şizofreniden nasıl kurtulabiliriz? Belki de ilk adım, cepheleri yıkmaya cesaret etmekten geçiyor. Gerçek duygularımızı kabul etmek, acıyı, korkuyu ve hayal kırıklığını bir “meydan okuma” değil, sadece insana ait bir deneyim olarak görmekten. Belki de en büyük özgürlük, kendimizle barışık olmaktan ve mükemmel olmak zorunda olmadığımızı kabul etmekten geçiyor. Çünkü mükemmeliyet arayışında, kendimizi kaybediyoruz.

Kaynak Yazı : https://www.krisis.org/2005/die-schizophrenie-des-modernen-individuums/