“Normallik İmparatorluğu” (Empire of Normality – Robert Chapman ) Kitabından Otizmle İlgili 10 Alıntı
“Normalliğin İmparatorluğu: Nöroçeşitlilik ve Kapitalizm” adlı kitaptan otizmle ilgili önemli alıntılar aşağıda, sayfa numaralarıyla birlikte detaylandırılmıştır:
- Otizm teşhisindeki artış ve kişisel deneyim: “Duyusal işleme ve sosyal anlama sorunlarımın otizmle ilişkili olduğunu, bunun da 1998 ile 2018 arasında ülke genelinde %787 oranında arttığını öğrendim.” Bu alıntı, otizm teşhisinin bireysel deneyimlerle ve genel artış eğilimiyle nasıl bağlantılı olduğunu vurgular.
- Otizme yönelik baskın tıbbi anlatı: “Otistik olmanın beni bir şekilde trajik, bozuk ve düzeltilmesi gereken biri olarak gösterdiğini düşündüren baskın tıbbi anlatı.” Bu ifade, otizme dair yaygın, bireyi patolojik olarak gören ve damgalayıcı bakış açısını gözler önüne serer.
- Nöroçeşitlilik düşüncesinin otistik bireyler arasında ortaya çıkışı: “Bu otistik zihinlerin buluşması, otizme dair baskın anlayışa meydan okuyacak yoğun bir bilinç yükseltme dönemi başlattı. Bir araya geldiklerinde, bu öncü otistik aktivistler hepsi benzer sorunlar yaşadıklarını fark etmeye başladılar… Sorunların beyinlerinin bozuk olmasından çok, toplumun nörolojik farklılıklarını barındırmadaki başarısızlığıyla ilgili olduğunu iddia etmeye başladılar.” Bu alıntı, nöroçeşitlilik hareketinin temelini oluşturan, otizmin toplumsal bir sorun olduğu fikrinin nasıl doğduğunu açıklar.
- Toplumsal modelin otizme uygulanması (duyusal işleme): “Örneğin, benim yaşadığım türden duyusal sorunlar, okulların, işyerlerinin ve kamusal alanların nörotipik yanlısı tasarımından kaynaklanıyor olarak görülebilirdi. Daha geniş anlamda, bu görüşe göre, otistik acının çoğu – benim okulda karşılaştığım zorbalık gibi – büyük ölçüde toplumsal marjinalleşme ve ayrımcılık bağlamında anlaşılabilir.” Bu, otistik bireylerin yaşadığı zorlukların bireysel eksikliklerden ziyade çevresel ve toplumsal engellerden kaynaklandığını gösterir.
- Otizm teşhisinin tarihi kökenleri ve Nazi dönemiyle bağlantısı: “Gerçekten de, otizm teşhisi Nazi işgali altındaki Avusturya’da ortaya çıktı. Terim, 1911’de öjenist ve psikiyatrist Eugene Bleuler tarafından kullanılmış olsa da, Bleuler bunu sadece şizofreninin geçici bir belirtisi olarak düşünmüştü. Sadece Nazi yönetimi altında, 1930’lar ve 1940’larda Hans Asperger’in çalışmalarında, otistik denilen kişiler benzersiz bir varoluş biçimine sahip olarak ayrıştırıldı. Erkeklerin ‘asker zihniyeti’ sergilemeleri ve gruba ait olmaları beklenen bir savaş döneminde, bu ekonomik gereksinime uymayan erkek çocuklar patolojik olarak seçildi… ve yeni bir isimle vaftiz edildi: otizm. Zihinsel engelli olduğu teşhis edilen kadınlar da, üremeye uygun görülmedikleri için ayrıştırıldı. Bu nedenle, otizm spektrumunun ayrı bir varoluş biçimi olarak ortaya çıkmasında önemli ölçüde Nazi cinsiyet normları, ideolojik ve ekonomik faktörler etkili olmuştur.” Bu, otizm teşhisinin tarihsel olarak nasıl toplumsal ve politik baskılarla iç içe geçtiğini gösteren kritik bir bilgidir.
- Uygulamalı Davranış Analizi (ABA) ve Dönüştürme Terapisi eleştirisi: “Belki de bunun en dikkat çekici örneği, 1960’larda Kaliforniya Üniversitesi’nde Ivar Lovaas tarafından geliştirilen Uygulamalı Davranış Analizi yöntemidir… Yöntemi, ‘anormal’ çocukları normalleştirmek için sert bir ceza ve ödül sistemi kullanıyordu. Otistik çocuklar, Lovaas ve ekibi tarafından, normal dışı arzuları yansıttığı düşünülen davranışlarda bulunduklarında elektrik şokları veya şaplaklarla cezalandırılıyordu… Bu esasen bir dönüştürme terapisi biçimiydi…” Bu alıntı, otizm alanında hala yaygın olan bir terapi yönteminin tarihsel kökenlerini ve eleştirel bir bakış açısını sunar.
- Otizm teşhisinin post-Fordist ekonomiyle genişlemesi: “Çağımızın tanımlayıcı örneklerinden biri otizm. Sosyallik, hiper-esneklik ve duygusal emek gereksinimi söz konusu olduğunda, sadece genel nüfusta stres seviyeleri yükselmekle kalmadı. Aynı zamanda, daha önce sınırlı sayıda vakayla sınırlı olan otizm teşhisi radikal bir şekilde genişletildi… Özellikle 1990’lar ve 2000’lerden bu yana, spektrum sürekli olarak genişledi; zira nüfusun giderek artan bir yüzdesi yeni ekonominin gerektirdiği sosyal, iletişimsel ve duyusal işleme yeteneklerinin gerisinde kalıyor.” Bu alıntı, otizm spektrumunun genişlemesini modern ekonomik sistemin gereksinimleriyle ilişkilendirir.
- Otistiklerin istihdam dışı bırakılması: “Otizm teşhisinin genişlemesi, post-Fordist dönemin hizmet ekonomilerinde çalışmaktan alıkonan kişilere doğrudan uygulandı. Örneğin, 2021’de bir Birleşik Krallık hükümet raporu, otistik nüfusun sadece yüzde 22’sinin istihdamda olduğunu, oysa çoğunun çalışmak istediğini ortaya koydu.” Bu, otistik bireylerin kapitalist sistemdeki emek piyasasından dışlanmasını somut bir örnekle gösterir.
- Öjenik ve üreme kontrolü (modern bağlamda otizm): “Birleşik Krallık’ta, nörodiverjan kişilerin özel sperm bankaları tarafından disleksi veya otizm gibi teşhisler nedeniyle düzenli olarak geri çevrildiği bildirildi.” Bu alıntı, modern öjenik uygulamaların, nörodiverjanlığı “istenmeyen” özellikler olarak görerek üreme üzerindeki dolaylı kontrolünü ortaya koyar.
- Nöroçeşitlilik hareketinin başlangıcı (Judy Singer): “Böylece, Blume’un makalesini okuduktan sonra Singer, hızla onunla iletişime geçti ve Otizm Spektrumunda Bağımsız Yaşam adlı bir gruba üye oldu. Bir yıl içinde, bu topluluğa kendini tamamen adamakla kalmadı, aynı zamanda ‘nöroçeşitlilik’ kavramını daha özlü bir şekilde öne sürdü ve bu fikirleri engellilik çalışmaları alanında konumlandıran ilk kapsamlı sosyolojik analizi sundu. Bu, onun 1999’daki bir kitap bölümünde ‘nörolojik çeşitlilik politikası ya da nöroçeşitlilik’ çağrısı yapmasını sağladı…” Bu alıntı, nöroçeşitlilik hareketinin teorik temelini atan Judy Singer’ın rolünü ve otistik aktivistlerin bu hareketi nasıl başlattığını vurgular.