Öjenik Hareket
“Normallik İmparatorluğu” kitabının dördüncü bölümü olan “Öjenik Hareketi” (The eugenics movement), Francis Galton’ın “patoloji paradigması”nın politik ve kültürel etkilerinin Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri ve Nazi Almanyası’nda nasıl tezahür ettiğini detaylandırmaktadır. Bu bölüm, öjenik ideolojisinin ortaya çıkışını ve modern psikiyatrinin altında yatan “normallik” anlayışıyla ilişkisini inceler.
Bölümün ana noktaları şunlardır:
- Britanya’da Öjenik:
- Galton’ın öjenik ideolojisinin politik ve kültürel etkileri ilk olarak Britanya’da görüldü.
- Öjenik Eğitim Derneği 1906’da kuruldu (daha sonra 1924’te Öjenik Derneği ve 1989’da Galton Enstitüsü olarak yeniden adlandırıldı).
- Derneğin önde gelen üyeleri arasında John Maynard Keynes, Julian Huxley ve bizzat Galton bulunuyordu.
- Dernek, ‘zihinsel engellilerin’ istemsiz ötenazisini ve zenginlerin daha fazla üremesi için fon sağlanmasını destekledi.
- Britanya hükümeti zorunlu kısırlaştırma önerilerini reddetse de, bilişsel normalliğe yakınlığa dayalı kitlesel ayrımcılığı başlatmak için 1913 Zihinsel Yetersizlik Yasası’nı onayladı.
- Winston Churchill bu yasayı destekleyerek, ‘zihinsel engelli sınıfların anormal ve giderek hızlanan büyümesinin’, ‘tutumluların, enerjiklerin ve üstün stokların’ sürekli kısıtlanmasıyla birlikte bir ‘ırk tehlikesi’ oluşturduğunu belirtti.
- Sol eğilimli figürler bile bu fikirleri benimsedi; Sidney Webb, Bertrand Russell ve kadın hakları savunucusu Marie Stopes de benzer öjenik önerilerde bulundular.
- Cyril Burt gibi eugenikçilerin ve psikoloji profesörlerinin akıl yürütmeleri, Britanya’da savaş sonrası çocukların farklı okullara (teknik, dilbilgisi, ikincil modern) ayrılmasına yol açtı; bu sistem Burt’un verileri manipüle ettiğinin ortaya çıkmasına rağmen bugün hala devam etmektedir.
- Amerika Birleşik Devletleri’nde Öjenik:
- Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD’de “normallik” kavramı geniş halk kitlelerine yayıldı.
- 1910’lar ve 1930’lar arasında ABD’de yayılan “daha iyi bebek” veya “daha fit aile” yarışmaları ile Galtoncu hedefler yükselişe geçti. Mary T. Watts, insanları hayvanlar gibi iyileştirmek gerektiğini sorguladı: “Daha iyi sığır, daha iyi at ve daha iyi domuz yetiştiriyorsunuz, neden daha iyi bebek yetiştirmeyesiniz?”. Bu yarışmalarda fiziksel sağlık, antropometrik özellikler ve zihinsel gelişim puan kartlarıyla değerlendirildi.
- Birçok ABD üniversitesinde öjenik dersleri verilmeye başlandı ve eyaletlerde öjenik politikalar benimsendi.
- Entelektüel engelli kadınlar (özellikle Siyah kadınlar) zorla kısırlaştırıldı ve bilişsel engellilerin göç etmesi engellendi. Siyah engelli kadınlar sadece ekonomik yük olarak değil, aynı zamanda beyaz ırkın saflığı için bir tehdit olarak görüldü.
- Öjenik Düşüncenin Küresel Yayılımı:
- Britanya öjenik hareketinin, öjenik ideolojisinin ve politikalarının kolonilere yayılmasında “entelektüel ana gemisi” olduğu belirtilmiştir.
- Kenya gibi yerlerdeki politikaların yerel nüfusun ırksal konumuna göre farklılaştığı, örneğin Kenya’da öjenik hareketinin nüfusu sınırlamayı hedeflediği belirtilmiştir.
- Nazi Öjeniği:
- Galton 1911’de öldü, ancak fikirlerinin yeterince yayılmadığı endişesini taşıyordu.
- Adolf Hitler, iktidara gelmeden önce öjenik ve ırkçı fikirler geliştirdi. Naziler toplumu bir organizma olarak gördü ve zayıf bireylerin tüm organizmayı zayıflattığına inandı.
- 1933’te iktidara gelmelerinin ardından, 1935’teki “Kalıtsal Hastalıklı Nesillerin Önlenmesi Yasası” ile binlerce nörodiverjan kişiye (şizofreni ve bilişsel engelli tanısı almış olanlar dahil) zorunlu kısırlaştırma uygulandı.
- Aktion T4 kampanyası (1939-1945) ile ırkın genel organizmik işleyişini engellediği düşünülen kişilerin kitlesel olarak öldürülmesine odaklanıldı.
- Bu uygulamalar, Galtoncu araştırma yöntemleri ve çerçeveleri (örneğin, epilepsi, suçluluk ve şizofreni gibi durumların kalıtılabilirliğini ‘kanıtladığı’ iddia edilen ikiz çalışmaları) aracılığıyla bilimsel olarak meşrulaştırıldı.
- Akıl hastası ve zihinsel engelli çocuklar ve yetişkinler, Yahudiler ve diğer Nazi öjenik hedefleriyle birlikte büyük sayılarda sınıflandırıldı, değerlendirildi, kısırlaştırıldı ve öldürüldü (yalnızca şizofreni tanısı almış 269.500 kişinin öldürüldüğü tahmin edilmektedir).
- Bu durum “ırksal hijyen” ve “ulusal yükü kaldırma” meselesi olarak çerçevelendi.
- Otizm tanısı, Nazi döneminde Hans Asperger tarafından konulmuştur (terim Bleuler tarafından 1911’de ortaya atılsa da). Asperger, ‘asker zihniyetine’ uymayan erkek çocukları patolojik olarak işaretledi ve entelektüel engelli kadınlar üremeye uygun görülmediği için kısırlaştırıldı. Otistikler, Üçüncü Reich’a potansiyel değeri olanlar ve kısırlaştırılıp öldürülecekler olarak ikiye ayrıldı.
- Bu öjenik politikalar, Holokost’un “ilk bölümü” olarak tanımlanmıştır.
- Savaş Sonrası Düşüş ve Yeniden Markalaşma:
- Holokost’un tüm dehşetinin ortaya çıkmasıyla liberal toplumlarda otoriter öjenik politikalara verilen destek azaldı.
- Kraepelinci biyolojik psikiyatri de Nazi öjeniği ile olan ilişkisi nedeniyle lekelenmiş olarak görüldü.
- 1950’lerde Freudcu psikanaliz ve davranışçılık ABD ve Avrupa psikiyatrisinde baskın hale geldi.
- Birçok öjenik profesörü ve araştırmacısı, “ırkları iyileştirme” referansı olmadan “genetik” gibi farklı bölümlere veya rollere geçti; anormallikleri ortadan kaldırmaya odaklanmaya devam ettiler, ancak bunu bireysel bir tıbbi sorun olarak çerçevelediler.
- Patoloji Paradigması:
- Sağlık teorilerindeki temel değişimler, sağlıktan denge veya uyum kavramından istatistiksel ‘normal’ duruma ve Galton’ın Darwin ile normalliği birleştirerek popülasyonları sıralamasına dayanmaktadır.
- Bu durum kapitalizmin yükselişiyle birlikte ortaya çıktı ve yeni bilişsel hiyerarşiler ile bu yeni ekonomik örgütlenme biçimine uyan bilişsel yatkınlıklara sahip olanlar tarafından zenginliğin birikmesine yol açtı.
- Yeni istatistiksel yöntemler ve beden ve zihnin mekanik anlaşılması, bu durumu bilimsel olarak meşrulaştırdı.
- Patoloji paradigmasının temel varsayımları, zihinsel ve bilişsel işleyişin bireysel ve doğal yeteneklere dayalı olduğu ve türün istatistiksel normuna göre sıralanabileceği şeklindedir.
- Kitap, Galton’ı “patoloji paradigmasının gerçek kurucusu” olarak konumlandırır. Nick Walker’ın tanımına göre, bu paradigmanın temel özelliği, “nörotipik zihnin, diğer tüm zihin türlerinin ölçüldüğü ‘normal’ ideal olarak tahta oturtulması”dır.
- Öjenik teorisi ile patoloji paradigması teorisi eşanlamlı değildir; Galton, öjenik kavramını ortaya atmadan on yıllar önce paradigmanın temelini geliştirmiştir. Patoloji paradigması, her zaman “ırkı veya türü iyileştirme” fikrine bağlı kalmaz, sadece zihinsel yetenekleri sıralama ve daha yüksek olanı daha arzu edilir görme fikrini paylaşır.
- Bu paradigma, kapitalizm yoğunlaşmaya devam ettikçe daha kısıtlı bilişsel hiyerarşileri yeniden pekiştirmeye devam edecektir.
- Kaynak : “Normallik İmparatorluğu” (Empire of Normality) Robert Chapman