Otizmin İç Dünyası

Otizmin iç dünyası, otistik spektrumdaki bireylerin duyusal deneyimlerinin, iletişim biçimlerinin ve benlik algılarının derinlemesine anlaşılmasıyla ortaya çıkar.

Duyusal Deneyimlerin Yoğunluğu ve Aşırı Yüklenmesi Otistik bireylerin iç dünyalarının en belirgin özelliklerinden biri, duyusal sistemdeki farklılıklardır. Donna Williams gibi otistik bireylerin otobiyografik anlatımları, otizmle ilgili temel sorunun duyularla bağlantılı olduğunu göstermektedir. Bu durum, dokunuşların “acı verici”, kokuların “baskın”, seslerin “incitici”, görüntülerin “bozuk” ve tatların “çok yoğun” hissedilmesine neden olabilir. Temple Grandin de duyusal sistemdeki bir “sorun” nedeniyle ezici duyusal bombardımandan kaynaklanan acıyı ve bunun duyguları düşünmeyi imkansız hale getirdiğini belirtmiştir.

Başa Çıkma Mekanizmaları: “Sistem Kapatma” veya “Çekilme” Bu aşırı duyusal yüklenmeye bir tepki olarak, otistik bireylerin beyinleri bilgiyi bir seferde tek bir kanalda daha tam işlemeye olanak tanıyan “sistem kapatma” (systems shutdown) veya “sistem feragati” (systems forfeiting) gibi mekanizmalar geliştirebilir. Williams, semptomların bu şekilde ortadan kaldırılmasının (kapatma) ebeveynler ve profesyoneller için bir rahatlama olabileceğini, ancak bunun epilepsi tedavisini bir kriz sırasında “normal davranmayı” öğretmeye benzediğini ve gerçek bir iyileşme olmadığını savunur. Meltzer (Alvarez’de alıntılanmıştır) ise bu “çekilme” veya “kapatma” davranışının, kaygıya karşı bir savunma mekanizması değil, aşırı yükleyici hissedilen duyusal bir “bombardımana” karşı bir yanıt olduğunu belirtir.

Fiziksel ve Duyusal Deneyimlerle İlişki Donna Williams, bilinçdışı, fiziksel olmayan duyusal deneyimlerle fiziksel, bilinçli duyusal deneyimler arasında bağlantı kurmanın önemine dikkat çeker. Kendi deneyimini “vücudunun onu çağırması” olarak tanımlar; bedeni “kontrolü çalan yabancı bir istila” veya “benliği boğan bir sülük” gibi hissetmiştir. Bu, otistik bireylerin bedenleriyle ve fiziksel dünyayla olan karmaşık ve çoğu zaman rahatsız edici ilişkisini ortaya koymaktadır. Sanat terapisi bağlamında, Charlotte örneğinde olduğu gibi, çocuğun su ve boya gibi malzemelerle olan derin duyusal etkileşimi ve terapistin bu duyusal dünyaya eşlik etme çabaları, bu içsel deneyimi anlamak ve düzenlemek için kritik öneme sahiptir.

İletişim ve İmgelemedeki Yansımalar Bu içsel duyusal deneyimler, otistik bireylerin iletişim ve imgeleme becerilerini doğrudan etkiler. Kaynaklar, otistik çocuklarda bir “iletişim eksikliği”nden ziyade, özel bir “iletişim hassasiyeti” olduğunu öne sürmektedir. Bu hassasiyet, birincil bakım verenle olan karşılıklılık kapasitesine erken müdahale edebilir.

  • Duyusal İlgi ve Amaç Dışı Kullanım: Charlotte örneğinde görüldüğü gibi, sanat materyallerinin dokunsal kalitesi ve kokusu birincil ilgi çekici nokta olabilir ve materyallerin amaca uygun (örneğin fırçayı boya için kullanma) kullanımı gecikebilir veya farklı olabilir.
  • İmgesel Oyun Eksikliği: Otistik çocukların oyunlarında “hayal gücü” eksikliği belirgindir; nesneler başka bir şeyi temsil etmek için kullanılamaz (bir muz her zaman muzdur, telefon değil). Bu, sembolik düşünme kapasitesindeki bir eksiklikle ilişkilidir.
  • Çizimdeki Şematiklik ve Tekrarlayıcılık: David’in hayvan çizimlerinde görüldüğü gibi, otistik çocuklar genellikle son derece şematik ve tekrarlayıcı çizimler yaparlar. Bu “formüler” yaklaşım, çoğu zaman çocuğun kaygısını azaltma veya yeni durumlardaki sıkıntıyı hafifletme yolu olarak görülür ve diğer tekrarlayıcı otistik davranışlara paraleldir. Bitmiş çizimlere “sahiplenme” veya aralarında “süreklilik” hissi genellikle eksiktir.
  • Sosyal Etkileşim Hassasiyeti: Otistik bireylerin iç dünyaları, sosyal etkileşimlerde aşırı hassasiyetle kendini gösterir. Yakın temastan kaçınma, göz temasından kaçınma ve “yaklaşma-geri çekilme” (approach-retreat) davranışları yaygındır. Stephen örneği, en ufak bir yakınlığın veya eşleşmeyen bir etkileşimin bile aşırı sıkıntıya yol açabileceğini göstermektedir. Bu, terapist ile çocuk arasında “uyum” (attunement) ve “çalışma ittifakı” (working alliance) oluşturmayı son derece zorlaştırır.
  • Dilde İşlevsel Kullanım: Otistik çocuklar dil geliştirebilse de, kelimeleri genellikle sembollerden ziyade işaretler olarak kullanma eğilimindedirler. Bu, dili mecazi olarak kullanma veya karmaşık içsel duygular için kelime dağarcığı geliştirme kapasitelerini sınırlar. Bu durum, geçişsel aşamalar ve sembolleştirme kapasitesinin gelişimindeki zorluklarla da ilişkilidir.

Otizmin iç dünyası, yoğun ve genellikle aşırı yükleyici duyusal deneyimler, bu deneyimlerle başa çıkmak için geliştirilen “sistem kapatma” gibi mekanizmalar ve bedenle olan karmaşık ilişkiden oluşmaktadır. Bu içsel zorluklar, dışa dönük olarak iletişimde özel hassasiyetler, imgesel oyun ve çizimde tekrarlayıcılık ve sosyal etkileşimlerde belirgin bir kaçınma veya uyum sağlamakta zorlanma şeklinde kendini gösterir.