Psikanaliz bir Yahudi bilimi midir?

Kaynaklara ve konuşma geçmişimize dayanarak “Psikanaliz bir Yahudi bilimi midir?” sorusunu detaylı bir şekilde ele alalım.

Kaynaklar, psikanalizin tarihsel olarak “Yahudi bilimi” olarak adlandırıldığına dair önemli kanıtlar sunmaktadır, ancak bu adlandırmanın anlamı ve bağlamı karmaşıktır ve hem olumlu hem de olumsuz, hatta antisemitik çağrışımlar içermiştir….

  1. Tarihsel Köken ve Yahudi Katkısı: Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’un Yahudi kökenli olması ve özellikle Nazi rejiminin yükselişiyle birlikte Avrupa’dan ABD’ye göç eden Yahudi entelektüellerin (psikanalistlerin) alana yoğun katkıları, psikanalizin tarihinde Yahudi kimliğinin merkezi bir rol oynamasına neden olmuştur…. Kaynaklar, Yahudilerin tarih boyunca psikanalize devasa katkılar yaptığını gururla belirtir….

2. “Yahudi Bilimi” Teriminin Kullanımı: “Yahudi bilimi” tabiri psikanaliz için farklı bağlamlarda kullanılmıştır:

◦ Antisemitik Karalama Olarak: Özellikle antisemitik çevreler tarafından, psikanalizi küçümsemek, değersizleştirmek ve “yabancı” bir fikir olarak damgalamak için kullanılmıştır…. Örneğin, Jung’un, psikanalizi “Yahudi bilimi” olarak nitelendirerek, bunun Alman ruhunu anlayamayacağını iddia etmesi bu duruma bir örnektir. Shoner gibi bazı yazarlar, psikanalizin kısa süreli başarısını “uyumsuz Avrupalı Yahudilerin sıkıntısından” doğan bir “Yahudi bilimi” olmasına bağlamışlardır…. Bu kullanım, genellikle psikanalizi “yabancı”, “zevksiz”, “entelektüalist” gibi klişelerle birleştirerek Amerikan veya Batılı normların karşısına koyar. Aynı zamanda, sünnet gibi fiziksel uygulamalar üzerinden Yahudi kimliğini “ırksal” farklılık ve dışlama aracı olarak gören aşırı antisemitik görüşler de mevcuttur.

◦ İçsel Kimlik ve Değerlere Atıf Olarak: Alanın içinden bazıları, psikanalizin belirli Yahudi değerlerini veya düşünsel yaklaşımlarını (örneğin, derinlemesine anlama, içe bakış, metin yorumlama geleneğiyle paralellikler) yansıttığını öne sürmüşlerdir. Hatta, psikanalizin “altın çağında” (1950’ler), alanın kendisini “derin”, “karmaşık”, “maskülen” ve “güçlü” olarak tanımlarken aynı zamanda “Yahudi” olarak görülmesi, Yahudilere yönelik zayıf, pasif, feminen klişelerini geçici olarak tersine çeviren ironik bir durum yaratmıştır. Talmudik tefsirlerle analitik tefsirler arasındaki paralellikler gibi unsurlar da “Yahudi bilimi” çağrışımını güçlendirmiştir.

◦ Eleştirel Sorgulama Aracı Olarak: Çağdaş psikanaliz (kitabın yazarları gibi), psikanalizin bu “Yahudi bilimi” olarak görülme tarihini eleştirel bir gözle incelemeyi ve altında yatan antisemitizm, kadın düşmanlığı, homofobi ve diğer ırkçılık biçimlerini anlamayı önemser…. Bu sorgulama, psikanalizi daha kapsayıcı ve evrensel bir alan haline getirme çabasının bir parçasıdır….

3. Psikanaliz/Psikoterapi İkiliği ve “Yahudi Bilimi”: Kaynaklar, psikanaliz ve psikoterapi arasındaki tarihsel ve hiyerarşik ayrımın altında yatan temel ikiliklerden birinin “Yahudi/Yahudi olmayan” (goyish) ikiliği olduğunu güçlü bir şekilde savunur….

◦ Psikanaliz, derin, intrapsişik, içsel, suçlulukla ilişkili, yorumu ve içgörüyü vurgulayan bir alan olarak görülmüş ve bu özellikler “Yahudi” tutumları veya değerleriyle ilişkilendirilmiştir…

◦ Psikoterapi ise yüzeysel, dışsal, kişilerarası, davranışçı, utançla ilişkili, destekleyici bir alan olarak konumlandırılmış ve “Yahudi olmayan” (goyish) veya “Amerikan” (pratik, iyimser, somut) özelliklerle ilişkilendirilmiştir….

◦ Bu ikilik, yalnızca teorik bir ayrım olmayıp, aynı zamanda sınıf, ırk ve toplumsal cinsiyet gibi toplumsal hiyerarşileri de yansıtmıştır (suçluluk/maskülen/Beyaz/zengin; utanç/feminen/azınlık/fakir)…. Psikanaliz, bu yapı içinde “saf altın”… ve elit bir alan olarak konumlandırılırken, psikoterapi “bakırla lekelenmiş”… ve daha az değerli görülmüştür.

4. Günümüz Perspektifi ve Gelecek: Kaynaklar, psikanalizin hayatta kalabilmesi ve gelişebilmesi için bu tür dışlayıcı ve hiyerarşik ikilikleri (ve dolayısıyla “Yahudi bilimi” etiketinin karmaşık mirasını) yapıbozumuna uğratması gerektiğini savunur…. Amaç, psikanalizi Yahudilere özgü bir alan olarak tutmak değil (yazarlar, psikanalizin Yahudilerin ağırlıkta olduğu bir bilim olmaya devam etmesini ummadıklarını belirtirler1…), aksine, kökenlerini ve önyargılarını anlayarak onu farklı insanlara, kültürlere ve dillere uyarlanmış, geniş uygulama alanı olan bir “halk için psikoterapi” haline getirmektir…. Psikanalizin Yahudi temellerini tanımanın, onun etkilendiği unsurları daha derinlikli düşünmeye ve kültürel önyargıları aşarak alanı tüm insanların psikoterapisi haline getirmeye olanak sağlayacağına inanılır….

Özetle, psikanaliz, tarihsel olarak Yahudi entelektüellerin önemli katkıları nedeniyle “Yahudi bilimi” olarak adlandırılmıştır. Bu adlandırma hem antisemitik karalamalar için kullanılmış hem de alanın içindeki belirli düşünsel ve kültürel yaklaşımları ifade etmek için kullanılmıştır. Dahası, psikanaliz/psikoterapi ayrımı, “Yahudi/Yahudi olmayan” ikiliğiyle paraleldir ve bu ikilikler toplumsal hiyerarşileri yansıtmıştır. Günümüzdeki eleştirel yaklaşımlar, psikanalizin bu kökenleri ve beraberindeki önyargıları anlayarak, daha kapsayıcı ve evrensel bir alan olma yolunda ilerlemesi gerektiğini savunur.

Bu “Yahudi bilimi” tartışmasının, psikanalizin kendini nasıl tanımladığı ve kimleri dışladığı üzerine daha fazla düşünmek için bir başlangıç noktası oluşturduğunu görüyoruz.

Kaynak : Halk İçin Psikoterapi Kitabı