Psikanaliz ve Otizm: Davranışın Ötesindeki Ruhsal Gerçekliği Anlamak
Biyomedikal Diktatörlüğe Karşı İlişkisel Alanın Savunusu
Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), modern psikiyatrinin ve nörobilimin en çok araştırdığı alanlardan biridir. Ancak bu alandaki hakim paradigma, genellikle biyomedikal ve davranışsal modeller üzerine kuruludur. Bu ortamda, psikodinamik veya psikanalitik yaklaşımların OSB’ye dair sunduğu derinlik ve ilişkisel anlayış, sıklıkla göz ardı edilmekte veya yetersiz bulunarak eleştirilmektedir.
Bu yazıda, psikanalizin, OSB’nin tedavisinde ve anlaşılmasında neden hâlâ önemli bir rol oynayabileceğini ve bu iki alanın nasıl birleşebileceğini inceleyeceğiz.
I. Davranışın Ötesindeki Dünya: İçsel Yaşamı Anlama Zorluğu
Davranışsal yaklaşımlar (özellikle ABA), OSB’nin dışa vuran belirtilerini yönetmede ve beceri kazandırmada son derece etkiliyken, psikanaliz, görünmeyen, içsel ruhsal gerçekliğe odaklanır.
- Duygusal Alan: Psikanaliz, otizmli bireyin duygusal dünyasını, kaygılarını, içsel çatışmalarını ve ilişkilere dair bilinçdışı fantezilerini anlamaya çalışır. Bu yaklaşım, dışa vuran davranışların (öfke nöbeti, geri çekilme) ardındaki anlamı ve kökeni sorgular.
- İlişkinin Gücü: Psikanalizin temel aracı terapötik ilişkidir. Otizmli bireyin diğerleriyle bağ kurma ve güven geliştirme zorlukları, bu ilişki içinde güvenli bir alanda deneyimlenebilir ve çözümlenebilir. İlişki, sadece bir teknik değil, bir şifa mekanizmasıdır.
- Beden ve Duygu: Psikanaliz, bedenin ve duyusal deneyimin (Woodman’ın vurguladığı “bedenin bilgeliği”) önemini vurgular. Otizmli bireyin duyusal hassasiyetleri ve vücut dili, kelimelerle ifade edilemeyen içsel bir durumun göstergeleridir. Terapist, bu “bedenin dilini” okuyarak bireyin iç dünyasıyla bağlantı kurabilir.
II. Biyomedikal Modellerin Eleştirisi ve Riskler
Psikodinamik eleştiri, salt biyomedikal ve davranışsal yaklaşımların sınırlılıklarına ve tehlikelerine dikkat çeker:
- İndirgemecilik: Sadece genetik veya nörobiyolojik etkenlere odaklanmak, bireyin yaşadığı sosyal, ailesel ve duygusal travmaları göz ardı etme riskini taşır. Bu, OSB’yi sadece nöronların bir arızası olarak görmektir.
- “Normalleşme” Baskısı: Aşırı davranışsal odak, bireyi olduğu gibi kabul etmek yerine, onu “uyumlu” bir kalıba sokmaya çalışır. Bu, otantik benliğin ve yaratıcılığın bastırılmasına yol açabilir. Psikanaliz, bu tür “düzeltici” yaklaşımların, bireyde utanç ve yabancılaşma yarattığını savunur.
III. Bütünleşme: Hibrit Bir Yaklaşımın Zorunluluğu
Modern OSB tedavisi, ya/ya da ikileminden kurtulmalıdır. En etkili sonuçlar, biyolojik, davranışsal ve psikodinamik modellerin entegrasyonuyla elde edilir.
- Tanıma ve Onaylama: Psikanalitik anlayış, OSB’nin nörobiyolojik temelini kabul etmeli, ancak bireyin farklılığıyla birlikte yaşadığı duygusal mücadeleyi de onaylamalıdır.
- Çocukluk Travmaları: Psikanaliz, OSB’li bireylerin, sıklıkla maruz kaldığı zorbalık, dışlanma veya yanlış anlaşılma gibi travmatik deneyimlerin ruhsal yükünü hafifletmeye yardımcı olabilir.
- İlişkiye Köprü Kurmak: Terapi, otizmli bireyin dış dünyayla ve kendi duygularıyla güvenli ve anlamlı bir ilişki kurma becerisini geliştirmeye odaklanarak, davranışsal ilerlemeler için duygusal bir zemin hazırlar.


