Psikoloji, Fizik Gibi Olmalı mı?

Bilimsel Geleceğe Doğru Bir Yol Arayışı

2009 yılında Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA) düzenlediği “Psikoloji Uygulamalarının Geleceği: Değişim İçin İşbirliği” başlıklı zirvede dikkat çekici bir öneri ortaya atıldı: Psikoloji, tıpkı fizik gibi “sert bilim” olarak kabul edilmeli.

Peki ama bu neden bu kadar önemli? Ve nasıl mümkün olabilir?


Psikolojinin Bilim Olarak Tanınma Mücadelesi

APA’nın belirlediği hedefler arasında şunlar vardı:

  • Psikolojinin temel bir STEM disiplini (Science, Technology, Engineering, Mathematics) olarak kabul edilmesini sağlamak,
  • Halkın psikolojinin bilimsel temelleri konusundaki farkındalığını artırmak,
  • Psikolojik bilginin kanıta dayalı uygulamalara dönüşümünü güçlendirmek,
  • Psikolojiyi günlük yaşamın merkezinde daha görünür hale getirmek,
  • Eğitimde psikolojiye daha fazla alan açmak.

Bu hedeflerin temelinde yatan kaygı şuydu: Sağlık harcamaları hızla artarken, psikolojik hizmetlere ayrılan pay neredeyse yerinde sayıyordu. İnsanlar daha çok ilaç kullanıyor, ama terapötik hizmetlere erişim sınırlı kalıyordu. Psikolojinin geleceği, hem maliyet açısından etkili hem de kanıta dayalı hizmetler sunabilmesine bağlıydı.


Psikoloji Neden “Yumuşak Bilim” Olarak Görülüyor?

Psikolojinin sık sık eleştirildiği noktalar arasında şunlar yer alıyor:

  • Tanı sistemlerinde (örneğin DSM) kararların bazen bilimsel kanıtlardan çok politik ve toplumsal baskılarla şekillenmesi,
  • Akademik gelenekte teoriye aykırı kanıtların dışlanması,
  • Tekrarlayan (replication) çalışmaların yeterince teşvik edilmemesi,
  • Çoğu staj programında kanıta dayalı terapi eğitimlerinin çok sınırlı olması.

Sonuçta psikoloji, “kanıta dayalı uygulama” yerine çoğu zaman “uygulamadan kanıt üretme” eğiliminde kalıyor.


Fizikten Alınacak Ders: Modelleme

Fizikçiler, mutlak doğruları savunmaktan çok modeller geliştirmeye odaklanır. Bir model, yalnızca bir gerçeklik tasviri değil; aynı zamanda test edilebilir bir çerçevedir. Sürekli sorgulanır, sınanır ve gerektiğinde değiştirilir.

Psikoloji de aynı yaklaşımı benimseyebilir:

  • Terapi için test edilebilir modeller geliştirmek,
  • Bu modelleri sistematik şekilde sınamak,
  • Teknolojiyi kullanarak ölçümleri daha güvenilir hale getirmek.

Örneğin, sanal gerçeklik destekli terapiler bu konuda önemli bir fırsat sunuyor. Kaygı bozuklukları veya travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisinde, hastaların maruz kaldıkları uyaranlar tam olarak kontrol edilebiliyor. Böylece verilen tepkiler hem öznel raporlarla hem de fizyolojik ölçümlerle test edilebiliyor.


Matematiksel Psikoloji: Zihin İçin Algoritmalar

Giderek daha fazla psikolog, zihni anlamak için matematiksel modeller kullanıyor. Bu yaklaşıma göre düşünme süreçleri, adeta beynin çalıştırdığı bir program gibi modellenebiliyor.

Bu yaklaşım, özellikle beyin görüntüleme teknikleri (fMRI, EEG, PET) ile birleştirildiğinde büyük bir potansiyele sahip. Çünkü davranış, beyin dalgaları, sinirsel ağlar ve bilinç süreçleri arasında ölçülebilir bağlar kurmamıza imkân veriyor.


Kuantum Fiziği ile Psikoloji Arasındaki Paralellik

Carl Gustav Jung, bir asır önce, psikolojinin bir gün kuantum fiziği ile kesişeceğini öngörmüştü. Bugün bu öngörü giderek daha anlamlı hale geliyor. Kuantum mekaniği, insan seçiminin ve gözlemcinin etkisinin fiziğin merkezinde yer aldığını gösterdi.

Benzer şekilde psikolojide de, insanın bilinçli veya bilinçdışı seçimleri, deneyimlerini ve sonuçlarını belirliyor. Bu iki alan arasındaki köprü, belki de geleceğin “bilinç fiziği”nin temelini oluşturacak.


Sonuç: Psikolojinin Sert Bilim Yolculuğu

Psikoloji, toplumsal bir disiplin olmanın ötesinde, ölçülebilir, test edilebilir, öngörücü modeller geliştirebildiğinde gerçek anlamda bir bilim olarak kabul edilecek.

Bu dönüşüm için:

  • Eğitim programlarının kanıta dayalı yaklaşımlara ağırlık vermesi,
  • Teknolojinin terapötik süreçlere daha fazla entegre edilmesi,
  • Modellerin sürekli test edilmesi ve güncellenmesi gerekiyor.

Fizikçiler için bir model, gerçeğe ulaşmak değil; gerçeğe yaklaşmak için bir araçtır. Psikoloji de aynı yolu izlerse, yalnızca bir “yardım mesleği” değil, insan zihnini anlamanın en güçlü bilimsel yöntemi haline gelebilir.