Romeo’nun Trajedisi Kader Değil, Çocukluk Travması mıydı?

Shakespeare’in Romeo ve Juliet trajedisi, genellikle yıldızların kötü hizalanmasıyla ya da aileler arasındaki kan davasının yarattığı talihsizliklerle açıklanır. Aşklarının önüne geçen dış engeller yüzünden genç aşıkların kurban olduğu düşünülür.

Ancak Psikanalist Marvin Krims, oyuna klinik bir kulakla yaklaştığı makalesinde, trajedinin asıl motorunun Verona sokaklarında değil, Romeo’nun bilinçdışında yattığını iddia ediyor. Krims’e göre Romeo’nun yıkıcı davranışları, bastırılmış bir çocukluk travmasını tekrar etme zorunluluğundan (compulsion to repeat) kaynaklanmaktadır.


Rosaline Muamması: Neden Ulaşılamayanı Seçti? 💔

Oyunun başında Romeo, kuzeni Benvolio’ya, kendisine yüz vermeyen ve iffet yemini etmiş olan Capulet ailesinden Rosaline’e duyduğu umutsuz aşk yüzünden mutsuz olduğunu söyler.

Peki, aristokrat bir ailenin varisi olan Romeo, neden etrafındaki pek çok kadın varken, özellikle en ulaşılamaz olanı seçer?

Psikanalitik açıdan bakıldığında, Romeo’nun Rosaline’e karşı hissettiği tam bağımlılık ve çaresizlik duygusu, küçük bir çocuğun bakıcısına duyduğu çaresizliği andırır. Bu durum, bilinçdışında bastırılmış bir çocukluk anısını, yani bir reddedilme travmasını tekrarlama çabası olarak yorumlanır.

  • Rosaline’in oyunda hiç görünmemesi dahi simgeseldir: Onun kimliği önemli değildir; tek rolü, Romeo’ya erken dönemdeki travmatik reddi tekrar yaşatacak bir figür olmasıdır. Bu yüzden Romeo, Rosaline’in yerini tehlikenin doruğunda olan Capulet kızı Juliet ile doldurmakta gecikmez.

Oksimoron Yağmuru: Travmatik Anlatımın Sesi 🗣️

Travmanın tekrarlanma zorunluluğu, sadece aşk seçimlerinde değil, Romeo’nun dilinde de kendini gösterir.

Oyunun ilk sahnesinde, iki ailenin uşakları arasındaki kavgaya tanık olan Romeo, şokunu ardı ardına sıraladığı çelişkili ifadelerle (oksimoronlar) dile getirir:

“Ah, kavga eden aşk! Ah, seven nefret!

O ağır hafiflik, ciddi kibir,

Soğuk ateş, hasta sağlık, uyanık uyku…”

Bir klinisyenin kulağına, bu karmaşık, çelişkili ve ajite söz dizimi, erken çocukluk travması yaşamış bir analizanın çağrışımları gibi gelir. Romeo’nun bu kadar yoğun metafor kullanması, onun zihninin duygusal çalkantısını ve yaşadığı içsel kargaşayı yansıtır.


İlksel Sahne Travması: Sevgi ve Nefretin Füzyonu

Krims, bu yoğun oksimoronlar zincirini, Romeo’nun çocuklukta İlksel Sahne Travması‘na (Primal Scene—ebeveynlerin cinsel ilişkisine tanık olma) maruz kalmasıyla ilişkilendirir.

Çocuk, ebeveynlerinin sevişmesini gördüğünde, bunu sıklıkla bir kavga, bir şiddet eylemi olarak algılar. Romeo’nun sözlerindeki ikilemler bu kafa karışıklığını yansıtır:

  • “Ağır Hafiflik,” “Kurşun Tüyü”: Ebeveyn birleşmesinin fiziksel yönleriyle ilgili çelişkili infantile kafa karışıklığı (ezici bir yük mü, yoksa keyifli bir hafiflik mi?).
  • “Soğuk Ateş”: Hem çiftin tutkusunu hem de dışlanmış ve görmezden gelinmiş (soğuk) hisseden Romeo’nun kendi duygularını temsil eder.

Bu yoğun uyarılma ve reddedilme kombinasyonu, Romeo’da sevgi ile nefreti, haz ile acıtmayı birleştiren çarpık bir fantezi yaratmıştır. Bu anksiyete, onu tehlikeli ve ulaşılamaz kadınlara yönlendirerek, çocukluğunda yaşadığı reddedilme ve kafa karışıklığı duygularını tekrarlamaya zorlar.

Sonuç olarak, Verona’daki aile nefreti (Capuletler) dışsal bir engel değil, Romeo’nun kendi içindeki travmayı tekrar etme zorunluluğunun seçtiği bir arenadır. Romeo, trajediyi kendisi yaratmıştır, çünkü bilinçdışı ona acı veren bir aşkın, sevginin tek yolu olduğunu dikte etmiştir.

https://psyartjournal.com/article/show/krims-romeos_childhood_trauma_what_fray_was_he