Javert’in otoriteye körü körüne bağlı olmasının temelinde çocukluk travmaları, kişisel ahlak anlayışı ve sosyal statüsü gibi önemli psikolojik ve toplumsal etkenler yatar. Onun karakterini anlamak için bu unsurları detaylı inceleyelim:
1. Doğduğu Sosyal Çevre ve Kendini Kanıtlama İhtiyacı
• Javert, bir cezaevi gardiyanının oğlu olarak doğmuş, yani toplumun alt sınıfında yetişmiştir.
• Suçlular ve mahkûmlar arasında büyüdüğü için, onların kaderini paylaşmamak adına otoriteye sıkı sıkıya sarılmayı bir kurtuluş yolu olarak görmüştür.
• Kanunları ve kuralları sorgulamak yerine onlara sıkı sıkıya uymayı seçmiş ve yükselmek için disipline ve katı adalet anlayışına bağlı kalmıştır.
2. Ahlak Anlayışı: Siyah-Beyaz Dünyası
• Javert için dünya “iyi” ve “kötü”, “suçlu” ve “yasaya bağlı olanlar” şeklinde keskin bir şekilde ikiye ayrılır.
• Ona göre bir kez suç işleyen biri sonsuza kadar suçludur ve değişemez. Bu yüzden Jean Valjean gibi bir mahkûmun doğru bir insan olabileceğine inanmaz.
• Adalet, onun için merhametten ve insanlık anlayışından önce gelir.
3. Kendini Otoritenin Bir Parçası Olarak Görmesi
• Javert, hukukun sadece bir uygulayıcısı değil, adaletin vücut bulmuş hali gibi hareket eder.
• Devletin kanunları ona göre yanılmazdır; bir yasa çıkmışsa sorgulanamaz, yalnızca uygulanır.
• Eğer kurallar esnetilirse veya suçlular affedilirse, düzenin çökeceğine inanır.
4. Jean Valjean ile Karşılaşınca Yaşadığı Çatışma
• Jean Valjean, Javert’in inandığı sistemi sarsar çünkü o, geçmişte bir mahkûm olmasına rağmen iyi ve merhametli bir insan haline gelmiştir.
• Bu, Javert’in “suçlu her zaman suçludur” inancını çökertir ve onu derin bir içsel çatışmaya sürükler.
• Sonunda, Valjean’ın kendisini öldürmemesi ve ona merhamet göstermesiyle birlikte adalet anlayışının tamamen yanlış olduğunu fark eder.
• Ancak hayatını tamamen bu anlayış üzerine kurduğu için yeni bir kimlik oluşturamaz ve kendi varlığını sürdüremeyeceğini düşünüp intihar eder.
Sonuç
Javert’in otoriteye körü körüne bağlılığı, hem geçmişindeki güvensizlikten hem de toplumda kendine yer edinme çabasından kaynaklanır. Onun için yasa, kişisel vicdandan daha üstündür ve asla değişmemesi gerekir. Ancak Jean Valjean gibi bir figürle karşılaştığında bu katı inanç sistemi çöker ve onun trajik sonunu hazırlar.