SØREN KIERKEGAARD: UMUTSUZLUK ÖLÜMCÜL BiR HASTALIKTIR.

UMUTSUZLUK ÖLÜMCÜL BiR HASTALIKTIR.

I. Tinin Ve Ben’in Hastalığı Olarak Ele Alman Umutsuzluk Böylece Üç Farklı Görünüm Sunabilir: Bir Ben’i Olduğunun Farkında” Olmayan Umutsuz Kişi (Bu, Gerçek Bir Umutsuzluk Değildir); Kendisi Olmak İstemeyen Umutsuz Kişi Ve Kendisi Olmak İsteyen Umutsuz Kişi .

İnsan tindir. Ama tin nedir? Tin ben’dir. Ama ben nedir? Ben, kendine bağlı olan bir ilişkidir! daha doğrusu ben, ilişki içinde bu ilişkinin içsel yönelimidir! ben, ilişki olmayıp ilişkinin kendine dönüşüdür.

İnsan, sonsuzluk ile sonlunun, geçici ile kalıcının, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir, kısaca bir sentezdir. Sentez iki terimin ilişkisidir. Bu görüş açısından ben, hâlâ varolmamıştır.

İki terim arasındaki bir ilişkide, her terim, bu ilişki ile sürdürdüğü bağıntı aracılığıyla varolduğundan, olumsuz bir birim olan üçüncü bir terim ile olan ilişki ve iki terim, ilişkiye bağlıdır! böylece ruh söz konusu olduğunda, ruh ve bedenin ilişkisi yalnızca yalın bir ilişkidir. Bunun aksine, ilişki yalnızca kendine bağlıysa, bu son ilişki olumlu bir üçüncüdür ve böylece ben’e sahip oluruz.

Kendine gönderme yapan bir ilişki, bir ben, ancak kendisi ya da bir başkası tarafından ortaya konmuş olabilir.

Kendine bağlanan ilişki başkası tarafından ortaya konursa, kuşkusuz bu ilişki bir üçüncüdür; ama bu üçüncü, hâlâ bir ilişkidir yani tüm ilişkiyi ortaya koyan şeye bağlıdır.

Bu şekilde türemiş veya ortaya konmuş böyle bir ilişki insanın ben’idir: Bu, kendine bağlanan ve bu şekilde başkasına bağlanan bir ilişkidir. Buradan gerçek umutsuzluğun iki biçiminin varolduğu olgusu ortaya çıkar. Eğer ben’imiz kendi kendini ortaya koysaydı yalnızca bir umutsuzluk biçimi var olurdu: Kendi olmayı istememek, kendi ben’inden kurtulmayı istemek, ve bu da şu anlama gelmektedir; kendi olmanın umutsuz istenci. Aslında bu formülün belirttiği şey, ben olan ilişki bütününe bağımlılık, daha doğrusu ben’in kendi gücüyle dengeye ve erince ulaşmadaki yetersizliğidir: Ben bunu ancak kendiyle olan ilişkisi içinde, ilişkinin tümünü ortaya koyan şeye bağlanarak yapabilir. Dahası, umutsuzluğun bu ikinci (kendi olma istenci) umutsuz olmanın özel bir şeklini çok az olarak gösterirken buna karşılık her umutsuzluk nihai olarak umutsuzluk şeklinin içinde çözülür ve ona bağlanır. Umutsuz olan insan, zannettiği gibi umutsuzluğunun bilincindeyse, bu umutsuzluktan dışarıdan gelen bir olay gibi saçma bir şey olarak söz etmezse (biraz baş dönmesinden rahatsız olup sinirlerinin oyununa kanan birinin kafasında bir ağırlığın varlığından söz etmesi gibi, ağırlığın veya basıncın yalnızca içsel bir duyu olmasına rağmen bir cismin kafasına düştüğünden söz etmesi gibi), bu umutsuz kişi tüm gücüyle kendi başına ve yalnızca kendi başına umutsuzluğu yok etmek isterse, bu umutsuzluktan çıkamadığını ve tüm bu boş çabasının onu yalnızca daha derin bir umutsuzluğa soktuğunu söyleyecektir. Umutsuzluğun uyumsuzluğu basit bir uyumsuzluk olmayıp kendisine bağlı kalmakla birlikte başka bir ilişki tarafından ortaya konan bir ilişkinin uyumsuzluğudur; böylece bu ilişkinin uyumsuzluğu kendi kendine var olurken diğer taraftan yaratıcısı ile ilişkisi içinde sonsuza kadar yansır.

Umutsuzluk tamamen yok olduğunda, ben’in durumunu betimleyen formül şudur: Ben, kendine yönelerek, kendi olmak isteyerek, kendi saydamlığı içinde onu ortaya koyan gücün içine dalar.


ÖLÜMCÜL HASTALIK UMUTSUZLUK,
SØREN KIERKEGAARD
Özgün Metin: Sygdommen til Döden
Çeviride Kullanılan Metin: Traite du desespoir, Gallimard/1973
DOGUBATI YAYINLARI
Fransızcadan Çeviren: Mehmet Mukadder Yakupoğlu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir