Etiket: algoritmalar

Hedonizm ve Beğeni Ekonomisi: Birey, Toplum ve Dijital Dönüşüm

Hedonizmin Kökenleri ve Çağdaş Yorumları Hedonizm, bireyin haz arayışını yaşamın temel amacı olarak gören bir felsefi yaklaşımdır. Antik Yunan’da Epikuros’un haz odaklı öğretileriyle başlayan bu anlayış, haz ve acının insan davranışlarını yönlendiren temel motivasyonlar olduğunu savunur. Epikuros, hazzı yalnızca anlık zevkler değil, aynı zamanda uzun vadeli huzur ve dinginlik olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sartreci “Öteki” ve Sosyal Medyada Kimlik İnşası

Sartre’ın Bakış Açısından Temel DinamiklerJean-Paul Sartre’ın “öteki” kavramı, bireyin benliğinin ve kendilik bilincinin, bir başkasının bakışı aracılığıyla nasıl şekillendiğini açıklar. Sartre’a göre, “öteki”nin bakışı bizi nesneleştirir, kendimizi onun yargılayıcı perspektifinden görmemize neden olur ve bu da özgürlüğümüz üzerinde bir tehdit oluşturur. Bu durum, bir yandan utanç gibi duyguların kaynağıyken, diğer

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Nihilizm Eleştirisi ve Yapay Zekanın Anlam Yaratma Sınırları

Nihilizmin Kökleri ve Nietzsche’nin Yaklaşımı Nietzsche’nin nihilizm eleştirisi, insanın anlam arayışındaki çöküşü ve geleneksel değer sistemlerinin sorgulanmasını merkeze alır. Nihilizm, Nietzsche için, mutlak bir anlam ya da değer sisteminin yokluğuna işaret eder; bu, Tanrı’nın ölümüyle sembolize edilen bir durumdur. Modern dünyanın sekülerleşmesiyle, bireyler ve toplumlar, anlamı dışsal otoritelerden değil, kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Cinsellik Tarihi ve Dijital Platformlarda Cinsiyet Kimliklerinin Evrimi

Cinselliğin Tarihsel İnşası ve Dijital Çağa Uyarlanması Foucault’nun Cinsellik Tarihi, cinselliğin ve cinsiyet kimliklerinin tarihsel olarak nasıl kurgulandığını ve toplumsal güç ilişkileri aracılığıyla nasıl düzenlendiğini ortaya koyar. 18. yüzyıldan itibaren cinselliğin, bilimsel söylemler, tıbbi kategoriler ve kurumsal düzenlemeler aracılığıyla disipline edildiğini savunur. Bu süreçte cinsiyet kimlikleri, sabit ve ikili (erkek/kadın)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Makinenin Ötesinde: Deleuze ve Guattari’nin Gözünden Teknolojinin İnsan Yaşamını Dönüştürmesi

Deleuze ve Guattari’nin “makine” kavramı, modern teknolojinin insan yaşamını yeniden yapılandırma biçimlerini anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. Bu kavram, teknolojinin yalnızca fiziksel aygıtlarla sınırlı olmadığını, aynı zamanda toplumsal, ekonomik ve bireysel dinamikleri düzenleyen bir sistem olarak işlediğini öne sürer. Makine, bu bağlamda, insan ilişkilerini, arzuları ve üretim süreçlerini bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medyanın Siyasi Etkileri Üzerine Adorno’nun Kültür Endüstrisi Eleştirisi

Kültürel Üretimin Standartlaşması ve Sosyal Medya Adorno’nun kültür endüstrisi eleştirisi, kültürel ürünlerin seri üretim mantığıyla standartlaştırıldığını ve bireylerin eleştirel düşünme kapasitesini zayıflattığını öne sürer. Sosyal medya platformları, bu çerçeveye uygun olarak, içerik üretiminde algoritmik filtreler ve popülerlik odaklı mekanizmalar aracılığıyla standartlaşmayı teşvik eder. Kullanıcıların beğeni, paylaşım ve yorum gibi etkileşimleri,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medya Çağında Foucault’nun İktidar ve Bilgi Merceğinden Bireylerin Öznelliği

İktidarın Yeni Yüzü: Sosyal Medyanın Denetim Mekanizmaları Sosyal medya platformları, bireylerin günlük yaşamını yeniden şekillendiren bir alan olarak, Michel Foucault’nun iktidar ve bilgi kavramlarının çağdaş bir yansımasını sunar. Foucault’nun panoptikon modeli, Bentham’ın hapishane tasarımından esinlenerek, bireylerin sürekli gözetim altında olduğu bir toplumu tasvir eder. Sosyal medya, bu gözetimi dijital bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sartre’ın Özgürlük Anlayışının Tüketim Toplumundaki Çelişkileri

Bireyin Kendi Anlamını Yaratma Sorumluluğu Jean-Paul Sartre’ın varoluşçu felsefesi, bireyin özgürlüğüne vurgu yaparak insanın kendi anlamını yaratma sorumluluğunu merkeze alır. Sartre’a göre, insan “kendi özünü yaratmaya mahkûm” bir varlıktır; yani, birey, önceden belirlenmiş bir öz ya da doğa tarafından tanımlanmaz. Bu özgürlük, bireye sınırsız bir potansiyel sunar, ancak aynı zamanda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un Kolektif Bilinçdışı ile Geleceğin Kolektif Bilinci: İnsan Zihninin Evrensel ve Bağlantılı Geleceği

İnsan Zihninin Ortak Hafızası Jung’un kolektif bilinçdışı, insanlığın ortak deneyimlerinden türeyen, evrensel semboller ve arketiplerle dolu bir zihinsel rezervuar olarak tanımlanır. Bu yapı, bireysel bilincin ötesinde, tüm insanlığın paylaştığı bir bilgi ve anlam havuzu içerir. Arketipler, mitler ve semboller aracılığıyla insan davranışlarını ve kültürel anlatıları şekillendirir. Geleceğin kolektif bilinci ise,

OKUMAK İÇİN TIKLA

TikTok Çağında Postmodern Anlam Kaymasının Evrimi

Anlamın Parçalanması ve Hızlı Tüketim Kültürü Postmodern edebiyat, anlamın sabitliğini sorgulayarak metinlerin çok katmanlı ve bağlama bağımlı doğasını vurgular. TikTok gibi kısa içerik platformları, bu parçalanmayı hızlandırarak bilgiyi anlık, yüzeysel ve bağlamsız bir tüketim nesnesine dönüştürmüştür. Kullanıcılar, 15-60 saniyelik videolar aracılığıyla karmaşık fikirleri basitleştirilmiş, görsel ağırlıklı fragmanlara indirger. Bu durum,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Gözetim Çağında Deleuze’ün Kontrol Toplumu Kavramının Yeniden Değerlendirilmesi

1. Kontrol Toplumunun Temel İlkeleri Deleuze’ün kontrol toplumu, bireylerin fiziksel olarak kapatıldığı disiplin kurumlarından (hapishane, okul, fabrika) ziyade, sürekli ve yaygın bir izleme ile şekillendirildiği bir düzeni tanımlar. Bu düzen, bireylerin hareketlerini, seçimlerini ve etkileşimlerini kesintisiz bir şekilde modüle eden sistemlere dayanır. Kontrol toplumu, bireyleri sabit kategorilere hapsetmek yerine, onların

OKUMAK İÇİN TIKLA

Žižek’in Lacancı Gerçek Kavramı ve Dijital Çağda Anlamın Yitimi

Gerçek Kavramının Teorik Temelleri Žižek’in Lacancı Gerçek kavramı, insan bilincinin anlam oluşturma süreçlerinde temel bir boşluk olduğunu öne sürer. Gerçek, sembolik düzenin (dil, toplumsal normlar, ideolojiler) kapsayamadığı, tanımlanamaz bir alandır. Bu alan, bireyin gerçeklik algısını sürekli olarak kesintiye uğratır. Žižek’e göre, Gerçek, ideolojik yapıların örtbas etmeye çalıştığı bir eksiklik ya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medyada Siyasi Manipülasyonun Görünmez Ağları: Foucault’nun Mikro-Güç Kavramı Işığında Bir İnceleme

İktidarın Kılcal Damarları Foucault’nun mikro-güç anlayışı, iktidarın hiyerarşik ve merkezi bir yapıdan ziyade, toplumsal ilişkilerin her düzeyinde dağılmış bir ağ olarak işlediğini savunur. Sosyal medya platformlarında bu ağ, kullanıcıların her bir paylaşımı, beğenisi, yorumu ve hatta sessiz kalışıyla yeniden üretilir. Örneğin, bir siyasi paylaşımın viral hale gelmesi, yalnızca içeriğin gücüyle

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ayna Evresi ve Hiper-Bağlantılı Toplumda Kimlik Oluşumu

Kimlik İnşasında Görsel Temsilin Rolü Ayna evresi, bireyin kendi imgesini bir aynada ilk kez tanıyarak özneleşme sürecine girdiği bir dönüm noktası olarak tanımlanır. Bu süreç, bireyin kendini bir imge aracılığıyla dışsallaştırarak öz-bilincini oluşturmasını içerir. Hiper-bağlantılı, imaj odaklı bir toplumda, bireyler artık yalnızca fiziksel aynalarla değil, sosyal medya platformları, dijital avatarlar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault’nun Biyogüç Kavramı ve Dijital Çağda Bireysel Varlığın Kontrol Mekanizmaları

Biyogüç Kavramının Kökleri Foucault’nun biyogüç kavramı, modern toplumlarda bireylerin ve toplulukların yaşam süreçlerini düzenleyen güç mekanizmalarını ifade eder. 18. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan bu kavram, bireylerin bedenlerini ve yaşamlarını disipline eden klasik iktidar biçimlerinden farklı olarak, yaşamın kendisini bir yönetim nesnesi haline getirir. Biyogüç, doğum oranları, sağlık, eğitim, çalışma kapasitesi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Akış Platformlarının Bireysel Yaratıcılık Üzerindeki Etkileri: Adorno’nun Kültür Endüstrisi Eleştirisi Perspektifinden

Standardizasyon ve Yaratıcı Özgünlüğün Sınırları Adorno’nun kültür endüstrisi eleştirisi, kültürel ürünlerin standartlaşmasının bireysel yaratıcılığı kısıtladığını öne sürer. Akış platformları, algoritmik öneri sistemleri aracılığıyla kullanıcıların içerik tüketimini yönlendirir. Bu sistemler, popüler olanı öne çıkararak belirli estetik kalıpları ve anlatı yapılarını teşvik eder. Örneğin, Netflix’in yapım süreçlerinde veri odaklı karar alma mekanizmaları,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yapay Zekanın Senfonileri ve Sanatın Aurası

Yeniden Üretimin Mekanikleri YZ’nin müzik besteleme süreci, algoritmaların veri kümelerinden öğrenerek melodiler, armoniler ve ritimler üretmesiyle işler. Bu süreç, Benjamin’in teknik yeniden-üretim çağında sanat eserinin kopyalanabilirliğine dair fikirlerini yankılar. Geleneksel bir besteci, kişisel deneyim ve tarihsel bağlamdan beslenirken, YZ, milyonlarca müzik parçasını analiz ederek istatistiksel örüntülerden türetilmiş kompozisyonlar oluşturur. Bu,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medyada Kutuplaşma Karşısında Habermas’ın İletişimsel Akıl Teorisi Ne Söylüyor?

İletişimsel Akıl ve İdeal Konuşma Durumu Habermas’ın iletişimsel akıl kavramı, bireylerin rasyonel ve eleştirel bir diyalog yoluyla ortak bir anlayışa ulaşabileceğini savunur. İdeal konuşma durumu, bu sürecin temel taşıdır; burada katılımcılar eşit, özgür ve baskıdan uzak bir ortamda diyalog kurar. Ancak sosyal medya platformları, bu ideale aykırı dinamikler üretir. Algoritmalar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deepfake Çağında Gerçeklik Nereye Gidiyor?

Algoritmaların Yükselişi ve Gerçekliğin Erozyonu Sosyal medya platformlarının algoritmaları, kullanıcı davranışlarını analiz ederek içeriği kişiselleştirir ve yayılımını optimize eder. Deepfake teknolojisi, bu algoritmalarla birleştiğinde, sahte videoların hızla yayılması için güçlü bir araç haline gelir. Yapay zeka destekli bu videolar, gerçekçi görseller ve seslerle bireylerin veya olayların manipüle edilmiş temsillerini oluşturur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mainadlardan Sosyal Medyaya: Kaos ve Özgürlüğün Dönüşümü

Antik Mitlerde Mainadların Yeri Yunan mitolojisinde Dionysos’un çıldırmış takipçileri olan Mainadlar, ekstaz ve taşkınlığın temsilcileridir. Dionysos, şarap, bereket ve ritüel çılgınlığın tanrısı olarak, Mainadları doğanın vahşi enerjisiyle özdeşleştirir. Euripides’in Bakkhalar tragedyasında Mainadlar, toplumsal normları yıkan, dağlarda dans eden ve hayvanları parçalayan kadınlar olarak tasvir edilir. Bu davranışları, bireysel kimlikten sıyrılıp

OKUMAK İÇİN TIKLA