Etiket: din

Dostoyevski’nin Eserlerinde Kadın Karakterler ve 19. Yüzyıl Rus Toplumunun Cinsiyet Dinamikleri

Kadınların Toplumsal Konumu ve Kısıtlamalar Bireysel Özerklik Arayışı Dostoyevski’nin kadın karakterleri, toplumsal normlara karşı bireysel özerklik arayışlarıyla dikkat çeker. Budala’daki Nastasya Filippovna, bu arayışın en karmaşık örneklerinden biridir. Toplum tarafından “düşmüş kadın” olarak damgalanmasına rağmen, Nastasya kendi kararlarını alma konusunda ısrarcıdır. Evlilik tekliflerini reddetmesi ya da kendi kaderini belirleme çabası,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Freud ve Maslow’un Maneviyat Anlayışları: Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme

Freud’un Dinin Nevrotik Kökenleri Anlayışı Freud’un yaklaşımı, dinin insan psikolojisindeki kökenlerini, bilinçdışındaki çatışmalar ve savunma mekanizmaları üzerinden açıklar. Ona göre din, bireyin kaygılarını yatıştırmak ve kontrol edilemeyen dış dünyaya karşı bir güvenlik hissi yaratmak için geliştirdiği bir yanılsamadır. İnsanlar, çocukluk dönemindeki ebeveyn figürlerine duyulan bağımlılığı, evrensel bir baba figürüne ya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aşk ve Öbür Cinler’de Aşk ile Dinin Çatışması ve Çok Katmanlı Anlamları

Gabriel García Márquez’in Aşk ve Öbür Cinler romanı, aşk ve din arasındaki gerilimi, bireysel arzular ile toplumsal normların çatışmasını ve insanın doğasına dair derin sorgulamaları ele alan bir eserdir. Roman, 18. yüzyıl Kolombiya’sında, sömürge döneminde geçen bir hikâyeyi temel alarak, Sierva María adlı genç bir kızın, dinî otoriteler tarafından şeytan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Platon’un Phaedo’sunda Ruhun Ölümsüzlüğü ve Eleusis Gizemleri

Platon’un Ruh Anlayışı Phaedo’da Platon, Sokrates’in ağzından ruhun ölümsüzlüğünü savunur ve bunu dört temel argümanla destekler: döngüsel argüman, hatırlama argümanı, benzerlik argümanı ve neden argümanı. Ruhun bedenden bağımsız bir varlık olduğu ve ölümden sonra varlığını sürdürdüğü fikri, Platon’un metafizik sisteminin temel taşlarından biridir. Bu görüş, ruhun maddi dünyadan ayrı, ebedi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Neolitik Devrimin Toplumsal Eşitsizliklerin Kökenine Etkileri

Toprağın Gücü ve İnsanlığın Dönüşümü Neolitik Devrim, yaklaşık 12.000 yıl önce, insan topluluklarının avcı-toplayıcı yaşam biçiminden yerleşik tarım toplumlarına geçişiyle başlayan köklü bir değişim sürecidir. Bu dönemde, insanların bitki ve hayvanları evcilleştirmesi, sabit yerleşim yerlerinin kurulması ve tarımsal üretimin artması, toplumsal yapıyı derinden etkiledi. Toprağın bereketi, yalnızca gıda üretimini değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tagore’un Gora Eserinde Kimlik ve Din Temalarının Anderson’ın Hayali Cemaatler Teorisiyle İlişkisi ve Hindistan’ın Ulusal Kimlik Arayışına Yansımaları

Kimlik İnşasının Toplumsal ve Bireysel Dinamikleri Gora, Tagore’un eserinde bir İrlandalı olarak doğmuş, ancak Hindu bir ailede büyümüş bir karakter olarak kimlik kavramının çok katmanlı doğasını temsil eder. Kimlik, bireyin kendi benliğini tanımlama süreciyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda toplumsal bağlamda inşa edilir. Anderson’ın “hayali cemaatler” teorisi, ulusların ortak bir tarih,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Orhan Pamuk’un Kar Romanında Din ve Sekülerizm Çatışması ile Habermas’ın Post-Seküler Toplum Teorisi Arasındaki Bağlantı ve Türkiye’nin Kimlik Krizleri

Din ve Sekülerizm Arasındaki Gerilim Orhan Pamuk’un Kar romanı, Türkiye’nin modernleşme sürecinde din ve sekülerizm arasındaki çatışmayı derinlemesine ele alan bir eserdir. Roman, Kars şehrinde geçen bir anlatı üzerinden, bireysel ve toplumsal düzeyde kimlik arayışlarını ve ideolojik çekişmeleri inceler. Ana karakter Ka’nın Kars’a yolculuğu, Türkiye’nin modernleşme projesinin dayattığı seküler değerler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Thomas More’un Ütopya’sında İdeal Toplum Tasarımı Üzerine Bir İnceleme

Toplumun Yeniden Düzenlenmesi Thomas More’un 1516’da yayımlanan Ütopya adlı eseri, ideal bir toplumun nasıl inşa edilebileceğine dair derin bir sorgulama sunar. Eser, dönemin Avrupa toplumlarındaki eşitsizlikler, adaletsizlikler ve ekonomik sömürüye karşı bir eleştiri olarak okunabilir. More, Ütopya adını verdiği hayali bir ada toplumunda, özel mülkiyeti tamamen ortadan kaldırarak sosyal ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tartuffe’ün Maskesi: Sahtekârlığın Komik Yüzü

Molière’in Tartuffe adlı eseri, 17. yüzyıl Fransız toplumunun ahlaki ve toplumsal çelişkilerini keskin bir mizahla ele alan bir başyapıttır. Tartuffe, bir trickster arketipi olarak, sahtekârlığı ve ikiyüzlülüğü temsil ederken, burjuva evinin komik atmosferi bu sahtekârlığı açığa vurur. Bu metin, Tartuffe’ün sahtekârlığını, trickster arketipinin çok katmanlı doğasını ve burjuva evinin mizahi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ani Harabeleri ve Urartu Kültürünün Çok Yönlü Analizi

Arkeolojik ve Mimari Özellikler Ani Harabeleri, Urartu kültürünün mimari ve arkeolojik mirasını yansıtan önemli bir merkezdir. Kars’ın doğusunda yer alan bu antik kent, Urartuların taş işçiliği ve savunma sistemlerindeki ustalığını sergiler. Şehir, yüksek surlarla çevrili olup, stratejik bir konuma sahiptir. Yapılar, volkanik tüf taşından inşa edilmiş olup, bu malzeme hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Darülzaferan Manastırı: Çok Yönlü Bir İnceleme

Köken ve Tarihsel Gelişim Darülzaferan Manastırı, Türkiye’nin Mardin ilinde yer alan, Süryani Ortodoks Kilisesi’ne bağlı önemli bir dini merkezdir. 5. yüzyılda, MS 493 civarında inşa edildiği tahmin edilen manastır, bölgedeki erken Hristiyanlık dönemine işaret eder. Arkeolojik bulgular ve yazılı kaynaklar, manastırın Roma İmparatorluğu’nun son dönemlerinde bir kale üzerine kurulduğunu gösteriyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Igbo Köylerinin Çöküşü: Chinua Achebe’nin Parçalanma’sında Kolonyal Müdahalenin Yansımaları

Toplumsal Doku ve Kolonyal Karşılaşma Chinua Achebe’nin Parçalanma adlı eseri, Igbo toplumunun kolonyal müdahaleyle karşılaşmasının toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini derinlemesine inceler. Igbo köyleri, romanın başında kendi gelenekleri, ritüelleri ve hiyerarşileriyle işleyen bir düzen sergiler. Bu düzen, tarım temelli ekonomiye, kabile konseylerine ve dini inançlara dayanır. Ancak, kolonyal güçlerin baskısıyla bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Pompeii’nin Sessiz Tanıklığı: MS 79 Öncesi Roma Yaşamının Çok Yönlü İzleri

Pompeii’nin kalıntıları, MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla aniden donmuş bir zaman kapsülü olarak, Roma İmparatorluğu’nun günlük yaşamına dair benzersiz bir pencere sunar. Bu antik kent, sıradan insanların evlerinden soyluların villalarına, sokak satıcılarının tezgâhlarından tapınakların kutsal alanlarına kadar geniş bir yelpazede bilgi sağlar. Kalıntılar, Roma toplumunun sosyal, ekonomik, dini ve kültürel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hitit Üçlemesinin Öteki Dinlerdeki Yansımaları

Hititlerin “Gökyüzü-Yer-Altı Dünyası” üçlemesi, insanlığın evrensel anlam arayışında köklü bir iz bırakmış, evrenin düzeni ve insan varoluşuna dair erken bir kozmolojik model sunmuştur. Bu üçlü yapı, sonraki dinlerin cennet ve cehennem tasavvurlarını dolaylı yoldan etkilemiş midir? Soru, yalnızca tarihsel bir merakı değil, aynı zamanda insanın evreni kavrama çabasının sürekliliğini ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Budist Mindfulness’ın Neoliberal Dönüşümü ve Manevi Anlamın Kayıp Sınırları

Bireysel Üretkenlik Çağında Maneviyatın Yeniden Tanımlanması Budist mindfulness, kökeninde, insanın zihinsel ve duygusal dünyasını derin bir farkındalıkla gözlemlemeyi, varoluşun geçiciliğini anlamayı ve içsel huzuru bulmayı hedefler. Ancak neoliberalizm, bu pratiği bireysel başarı ve verimlilik odaklı bir araca dönüştürmüştür. Meditasyon uygulamaları, kurumsal eğitim programları ve popüler kültür ürünleri, mindfulness’ı stres yönetimi,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe ve Karahan Tepe: İnsanlığın Büyük Dönüşümünün Eşiğinde

Anıtsal Başlangıçlar: Taşların Anlattığı Hikâye Göbeklitepe ve Karahan Tepe, insanlığın avcı-toplayıcı geçmişten tarım toplumuna geçişinin sessiz tanıklarıdır. Bu anıtsal yapılar, yalnızca taş ve emekle değil, aynı zamanda insan bilincinin derin bir dönüşümüyle inşa edilmiştir. T biçimli sütunlar, hayvan figürleri ve soyut semboller, bir topluluğun sadece yiyecek arayışından ibaret olmadığını, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Göbeklitepe’nin Gölgesinde: Din, İktidar ve Toplumun Erken Biçimleri

Anadolu’nun Sessiz Tapınakları Anadolu’nun taşlı ovalarında, yaklaşık 12.000 yıl önce, Göbeklitepe’nin dikilitaşları yükselirken, insanlık tarihinin en eski sahnesi kuruluyordu. Bu erken yerleşim, Mezopotamya’nın bereketli hilalindeki Sümer, Akkad veya Babil gibi uygarlıkların hiyerarşik düzenlerinden önce, din ve iktidarın kesişiminde benzersiz bir toplumsal tasavvur sunar. Göbeklitepe, tapınaklarıyla, avcı-toplayıcıların bir araya geldiği bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

DİN, AHLAK VE İKTİDARIN DİYALEKTİĞİ: TARİHSEL KÖKLERDEN POST-HÜMANİST BİR GELECEĞE

1. AHLAKIN ANTROPOLOJİK TEMELLERİNİ YENİDEN DÜŞÜNMEKa) Nörobilimsel Bulgular Işığında: b) Arkeolojik Kanıtlar: 2. POST-SEKÜLER ÇAĞDA İKTİDARIN YENİ GİZLİ DİLİa) Dijital Teknolojilerin Dönüşümü: b) Küresel Kapitalizm ve Dini Söylem: 3. MANİPÜLASYONA KARŞI ELEŞTİREL PRATİKLERa) Yeni Okuryazarlık Biçimleri: b) Alternatif Toplumsal Örgütlenmeler: METODOLOJİK DERİNLİK: YENİ ARAŞTIRMA PARADİGMALARI GELECEK SENARYOLARI VE ETİK İKİLEMLER

OKUMAK İÇİN TIKLA

Din ve İktidarın Diyalektiği: Tarihsel Köklerden Modern Yansımalara

1. Toplumsal Örgütlenmenin Antropolojik Temelleri Erken toplumlarda dinin alternatifsiz görünen rolü aslında insan psikolojisinin derinlerine kök salmıştır: Harappa gibi istisnai örnekler bile aslında “dinsiz” değil, farklı bir kutsallık anlayışına sahipti. Arkeolojik bulgular, bu uygarlığın değişik bir ritüel sistem geliştirdiğini göstermektedir. 2. Meşruiyetin Tarihsel Dönüşümü Weber’in otorite tipleri bağlamında analiz: Ancak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Din, Toplum ve Psişenin Çatışmaları: Freud’un Totem ve Tabu Perspektifinde Tarım Devrimi

Psişenin Üç Harekâtı: İd, Ego ve Süperego Sigmund Freud’un psişik evreninde insan, id’in ilkel dürtüleri, ego’nun uzlaştırıcı aklı ve süperego’nun ahlaki baskısı arasında sıkışmış bir varlıktır. İd, dizginsiz arzuların kuyusu; ego, bu arzuları toplumsal gerçeklikle dengeleyen bir akrobat; süperego ise vicdanın ve normların kırbacıdır. Freud’a göre din, süperegonun en güçlü

OKUMAK İÇİN TIKLA