Etiket: #levinas

Ötekinin Yüzü ve Bakışın Ağırlığı: Levinas ile Sartre Üzerinden İnsan İlişkilerinin Derinlikleri

Yüzün Çağrısı ve Etik Karşılaşma Levinas’ın yüz etik felsefesi, bireyin ötekiyle ilişkisini ahlaki bir sorumluluk düzleminde ele alır. Yüz, yalnızca fiziksel bir imge değil, ötekinin kırılganlığını ve insanlığını açığa vuran bir varoluşsal olaydır. Bu felsefede, ötekinin yüzü, bireyi kendi ben-merkezciliğinden kopararak ona sınırsız bir sorumluluk yükler. Bu sorumluluk, herhangi bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Emmanuel Levinas’ın Öteki Etiği

1. Giriş: Levinas’ın Felsefi Bağlamı Emmanuel Levinas (1906-1995), fenomenoloji ve varoluşçuluk geleneğinden beslenen, ancak bu gelenekleri radikal bir şekilde yeniden yorumlayan bir filozoftur. Husserl’in fenomenolojisi ve Heidegger’in varoluş felsefesi, Levinas’ın düşüncesinin temelini oluşturur, ancak o, bu yaklaşımların öznellik ve varlık anlayışlarını eleştirir. Levinas’a göre, Batı felsefesi, özellikle Descartes’tan beri, bireysel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ötekine Yönelen Benlik: Dorothea Brooke ve David Lurie’nin Varoluşsal Sorumlulukları

Bu metin, Emmanuel Levinas’ın “öteki” etiği çerçevesinde, George Eliot’un Middlemarch romanındaki Dorothea Brooke ve J.M. Coetzee’nin Utanç romanındaki David Lurie’nin varoluşsal arayışlarını ve ötekine yönelik sorumluluk anlayışlarını incelemektedir. Levinas’ın etiği, benliğin ötekiyle karşılaşmasında ortaya çıkan sınırsız sorumluluğu merkeze alır; bu sorumluluk, bireyin kendi varoluşsal anlamını ötekinin yüzünde bulmasını gerektirir. Dorothea

OKUMAK İÇİN TIKLA

Teknoloji ve Direnişin Çelişkileri

Bireyin Mekanik Dönüşümü D-503’ün, Zamyatin’in Biz adlı eserindeki yenilgisi, bireyin modern teknoloji karşısında özerkliğini yitirmesinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir. Heidegger’in teknolojiyi bir “çerçeveleme” (Gestell) olarak tanımlaması, bireyin yalnızca bir araç haline geldiği bir dünyayı işaret eder. D-503, Tek Devlet’in rasyonel düzenine teslim olurken, kendi duygularını ve arzularını bastırır; bu, teknolojinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Macabéa’nın Yoksulluğu ve Levinas’ın Öteki Etiği Üzerine Bir İnceleme

Macabéa’nın Varoluşsal Boşluğu Clarice Lispector’un Saatler Yıldızı adlı eserinde Macabéa, yoksulluğun yalnızca maddi bir durum olmadığını, aynı zamanda varoluşsal bir boşluk olarak kendini gösterdiğini ortaya koyar. Macabéa’nın yoksulluğu, onun farkındalıksızlığı ile derinleşir; o, kendi eksikliklerini sorgulamaz, toplumsal normların ona dayattığı sınırları fark etmez. Bu durum, Levinas’ın Öteki etiği bağlamında, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Macabéa’nın Farkında Olmayan Yoksulluğu ve Levinas’ın Öteki Etiği

Yoksulluğun Görünmez Varlığı Clarice Lispector’un The Hour of the Star adlı eserinde Macabéa, yoksulluğunu bir yük olarak değil, varoluşunun doğal bir parçası olarak deneyimler. Bu farkında olmayış, onun kimliğinin temel bir unsuru olarak ortaya çıkar ve Levinas’ın Öteki etiğiyle ilişkilendirildiğinde, bireyin öznelliğinin sınırlarını sorgular. Levinas’a göre, Öteki ile karşılaşma, benliği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hestia’nın Sakin Ocağı ve Levinas’ın Öteki Etiği: Birleşim Noktaları

Hestia’nın Yunan mitolojisindeki yeri, ocak ve yuva tanrıçası olarak sakin, birleştirici ve kutsal bir varoluşu temsil eder. Bu rol, Emmanuel Levinas’ın öteki etiğiyle, birey ile öteki arasındaki sorumluluk bağını merkeze alarak derin bir felsefi diyalog kurma potansiyeli taşır. Hestia’nın toplumu birleştiren gücü, bireyin ötekiyle karşılaşmasında etik bir temel olarak düşünülebilir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Clarissa Dalloway’un Yaşam Tercihi

Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway eserinde Clarissa Dalloway, intihar düşünceleriyle mücadele ederken yaşamayı seçer. Emmanuel Levinas’ın “öteki etiği” çerçevesinde bu seçim, bireyin ötekiyle ilişkisindeki sorumluluğu arayışı olarak yorumlanabilir. Levinas’a göre ötekinin yüzü, bireyi etik bir sorumluluğa çağırır ve kendi varoluşunu sorgulamaya iter. Clarissa’nın intihar düşünceleri, toplumsal rollerin kısıtlamaları ve varoluşsal boşlukla

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anna ve Penelope’nin Aşklarının Lacan ve Levinas Bağlamında Karşılaştırılması

Aşkın Nesnesi ve Arzunun Kaynağı Tolstoy’un Anna Karenina’sındaki Anna’nın aşkı, Vronsky’ye duyduğu tutkuyla tanımlanırken, Homeros’un Odysseiasındaki Penelope’nin aşkı, Odysseus’a olan bağlılığı ve bekleyişiyle şekillenir. Lacan’ın arzu teorisi, özellikle objet petit a kavramı, bu iki aşkı anlamak için bir çerçeve sunar. Objet petit a, arzunun sürekli kayan, asla tam olarak ele

OKUMAK İÇİN TIKLA