Etiket: Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri

Semaver – Sait Faik Abasıyanık

SEMAVER – Sabah ezanı okundu. Kalk yavrum, işe geç kalacaksın. Ali nihayet iş bulmuştu. Bir haftadır fabrikaya gidiyordu. Anası memnundu. Namazını kılmış, duasını yapmıştı. İçindeki Cenabı Hak’la beraber oğlunun odasına girince uzun boyu, ge­niş vücudu ve çok genç çehresi ile rüyasında makineler, elekt­rik pilleri, ampuller gören, makine yağları sürünen ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri

[catlist tags=”sait-faik-abasiyanik-hikayeleri”] Karanfiller ve Domates Suyu ,Son Kuşlar ,Sokaktan Geçen Kadın ,Sivri Ada Geceleri ,Sinağrit Baba ,Semaver ,Meserret Oteli ,Lüzumsuz Adam ,İpek Mendil ,Hallaç ,Güğüm ,Dülger Balığının Ölümü ,Çatışma ,Birtakım İnsanlar ,Bir İlkbahar Hikayesi ,Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri,Haritada Bir Nokta,Mahkeme Kapısı: Modern Bir Karı Koca ,Mahalle Kahvesi ,Mesut Kimdir,Plajdaki Ayna

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karanfiller ve Domates Suyu – Sait Faik Abasıyanık

Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün, kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Plajdaki Ayna – Sait Faik Abasıyanık (Sesli Öykü)

Sesli Edebiyat Yapımları  Öyküler “Ses”leniyor proje kapsamında Hakan Vanlı – Gülen Karaman tarafından seslendirilen Sait Faik Abasıyanık’ın “Plajdaki Ayna” adlı öyküsünü dinlemek için “devamını oku”yu tıklayınız. Türü : Sesli Kitap Antolojisi Yöneten : Göksenin Göksel Yapım Tarihi : Ocak 2007 CD Sayısı : 20 DenizBank / Deniz Kültür

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yorgiya’nın Mahallesi – Sait Faik Abasıyanık

Dünya yüzünde gördüğüm şehirlerin mahallelerini hep böyle perişan, dalgın, meyus dolaşırdım; tahlil edemediğim öyle tuhaf yumuşaklıklar, acılar duyardım. Bana öyle gelirdi ki, her geçtiğim mahalleden bir şeyler isterdim. Kapı önünde yarı çıplak, arzu içinde bir genç kız görürdüm. Cam siler, ev süpürür, hah silker, yahut elinde bir bıçakla bir soğan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Projektörcü – Sait Faik Abasıyanık

8:45 vapuru iskeleden kalktıktan sonra, uzak şimşekler yakınlaşmaya başlamıştı. Anadolu sahili bir ara gözden kayboluverdi. Yağmur, projektörün önünde, birtakım hendese-i musattaha şekilleriyle beyaz ve keskin kaynaştı. Kanepede üstüne başına yağmur sıçrayan, uzak ve puslu ışıkların yandığı evleri düşündüğü pek anlaşılan bir adam, yerinden bir iskeleyi kaçırıyormuş gibi aceleyle kalktı. Projektörcünün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sarmaşıklı Ev – Sait Faik Abasıyanık

— Nasıl ev, nasıl ev? Dedi. Karşılık vermeden önce sorusunu neden iki kere sorduğunu düşündüğümü biliyorum ama kendimden cevabını almaya vakit bulamadım ki. — Canvermez’in evi, dedim bu sefer. Ya ev, eve benzemez bir kulübe, bir baraka, bir taş yığını, mağara gibi bir şeydi. Ya “Canvermez”in bu köy içinde tanınmışlığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Eftalikus’un Kahvesi – Sait Faik Abasıyanık

Bir genç adam yanıma geldi: — Merhaba, dedi. — Ooo, merhaba, dedim. Sonra benimle çoktandır tanışmak istediğini, bir fırsatını bulamadığını söyledi. Yürümeye başladık. Öyle şeyler soruyordu ki, samimi olup olmadığını anlayabilmek zordu. Sordukları samimi ise onun hesabına, değilse benim hesabıma dikkatli bulunmak lazım geliyordu. Öyle ya, ya alay ediyorsa… Cepheyi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çarşıya İnemem – Sait Faik Abasıyanık “Aylardan beri elime kalem almadım”

Sanki yazı yazmaya yeniden başlıyorum. Aylardan beri elime kalem almadım. Alsaydın sanki bir şey mi yumurtlayacaktın? Sanmam. İyi oldu! Doğrusu buna ben de memnunum. Ama bu akşam neden beni her şey oturup bir şeyler karalamaya zorluyor? Hani biraz daha dişimi sıksam, yalan da söyleyebileceğim. Beni, bilmediğim bir şey zorladı diyeceğim.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafa ve Şişe – Sait Faik Abasıyanık “Bütün gün, ne ettiğimi bilmeden dolaştım.. Ancak böyle dolaşırsam bir şeyler görebiliyorum.”

Bütün gün, ne ettiğimi bilmeden dolaştım. Çoktandır ne yaptığımı bilmiyorum. Ancak böyle dolaşırsam bir şeyler görebiliyorum. Yoksa gözümü dört açsam nafile! Böylece hiç kimseyi, hiçbir eşyayı, hiçbir olayı dört başı mamur gördüğümü ve duyduğumu iddia edemem. Daha çok işin hiç lüzumsuzunu, teferruatını kılı kılına görüyorum, duyuyorum da esaslı kısmını kaçırıveriyorum.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dolapdere – Sait Faik Abasıyanık

İstanbul’un semt adları yok mu? Bayılırım onlara. Ne güzelleri vardır. Yalan da olsa, yanlış da olsa, bu semt adlarından insanın muhayyelesine bir şeyler üşüşür. Başka yönlerden gelmiş anılar kaynaşıverir içimizde. Bir filmdir başlar dönmeye beynimizin karanlığında. Dolapdere’de bostanları sulayan dolabı gözümüzü kapamadan da görüyoruz: Sıra sıra bostanların kuyuları, kocaman kovalar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

İki Kişiye Bir Hikâye – Sait Faik Abasıyanık

Topal martı ile balıkçının konuştukları bile, işitilmemişse de, görülmüştür. Önce martının laf attığına kalıbımı basarım. Ne dediğini söyle deseler söyleyemem ama, işin başka türlü olmasına; diyeceğim, ilk balıkçının martıya laf atmasının mümkünü yoktur. Martının ne dediğini bırakalım. Balıkçıyı konuşturalım. Martı: — … Balıkçı: — Susacak mısın be topal, sabah sabah…

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Hastalık – Sait Faik Abasıyanık

Benzerlerine pek yakında rastlanacağına göre, demek daha virüsüne antibiyotikler tesir etmiyor. O halde bu korkunç hastalık insan nesillerinden binde birine çaresiz yapışacak. Korkunç sıfatıyla sıfatladığıma bakmayın! Bu hastalık yalnız tutulmayanlar için öyledir. Tutulanlar için tadına varılamaz, korkunç surette zevkli bir hastalıktır. Evet, pek zevklidir. O kadar zevklidir ki, bir dakika

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yılan Uykusu – Sait Faik Abasıyanık

İşte karşı karşıyasın. İşte o da senin gibi; elli ayaklı, kaşlı gözlü, sıhhatli hasta, sarışın esmer, kafası var, saçları var, kirpikleri var, yalan söyleyen ağzı var. Yüzünde küçük küçük kavga, taş, düşme izleri. Yaramaz bir çocukluğun her şeysi, ufak ufak her şeysi. İşte elleri, parmakları, işte ayaklan. Kim bu? İnsanoğlu!

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yani Usta – Sait Faik Abasıyanık “Beklersem gelmez ki… Beklemesem gelir mi?”

Ben Yani Usta’yı tanıdığımda yaşı on beşti. O zaman daha, Yani Usta, değildi. Kara gözlü, kara bacaklı, kara saçlı, kara bir çocuktu. Ben mi?… Ben kocaman bir adamdım. Ne yalan söyleyeyim: İşim gücüm yoktu. Dünyada kimseciklerim yoktu. Bir anam vardı o kadar. Ondan öte kimim kimsem yoktu. Yani Usta bugün

OKUMAK İÇİN TIKLA