Etiket: Spinoza #Aristophanes

Sanatın Çok Yüzlü Doğası

Sanat, insanlığın varoluşsal arayışlarının hem aynası hem de sorgulayıcısıdır. Adorno, Bukowski ve Barthes’ın sanat anlayışları, bu arayışların farklı yansımalarını sunar: Eleştirel bir duruş, otantik bir ifade ve okurun yeniden yaratım gücü. Bu üç düşünür, sanatın ne olması gerektiği sorusuna yanıt ararken, insan deneyiminin sınırlarını zorlar. Adorno’nun eleştirel yaklaşımı, sanatı toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Varlık ile Doğa Arasında: Heidegger ve Spinoza’nın Karşılaşması

Heidegger’in “Varlık” sorusu ile Spinoza’nın “Deus sive Natura” anlayışı, felsefi düşüncenin temel sorularından birine, varlığın anlamına ve insanlığın evrendeki yerine dair iki farklı yaklaşımı temsil eder. Bu iki düşünce sistemi, ontolojik, etik, antropolojik ve dilbilimsel düzlemlerde birbiriyle çatışır ve zaman zaman örtüşür. Heidegger, varlığın kendisini sorgularken, insan varoluşunun geçiciliği ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan Doğasının Çözümlemesi: Nietzsche, Kierkegaard ve Spinoza’da Ahlakın Temelleri

Perspektifin Gücü: Nietzsche’nin Ahlak Anlayışı Nietzsche’nin ahlak anlayışı, bireyin dünyayı yorumlama biçimine, yani perspektifine dayanır. Ona göre ahlak, evrensel bir doğrular sistemi değil, bireyin güç istenci (Wille zur Macht) üzerinden şekillenen bir yaratımdır. Geleneksel ahlak, özellikle Hristiyan ahlakı, Nietzsche için bir zayıflık ifadesidir; çünkü bu ahlak, bireyin özünü bastırır ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Söylemin Sınırlarında: Foucault ve Derrida’nın Karşılaşması

İktidarın Üretkenliği ve Söylemin Dokusu Michel Foucault’nun iktidar anlayışı, bireylerin ve toplumların nasıl şekillendiğini anlamak için söylemi merkezine alır. İktidar, ona göre yalnızca baskıcı bir kuvvet değil, aynı zamanda öznellikleri inşa eden, bilgi üreten ve toplumsal ilişkileri düzenleyen bir mekanizmadır. Söylemler, bu bağlamda, tarihsel arşivlerde biriken ve bireylerin kimliklerini, arzularını,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aristoteles ile Spinoza’nın Demokrasi Anlayışları: Deleuzeyen Bir Okuma

Bu metin, Aristoteles’in Antik Yunan şehir-devletlerindeki demokrasi deneyimleri ile Spinoza’nın 17. yüzyıl Hollanda’sındaki politik ve dini bağlamda geliştirdiği demokrasi anlayışını, Gilles Deleuze’ün düşünce düzlemi üzerinden karşılaştırmalı bir şekilde ele alıyor. Deleuze’ün kavramlar, etkiler ve çokluklar üzerine kurulu felsefesi, bu iki düşünürün demokrasi anlayışlarını tarihsel, dilbilimsel ve antropolojik boyutlarıyla yeniden düşünmek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Akıl ve Erdem Arasında: Spinoza ile Aristoteles’in Demokrasi Anlayışları ve Huxley’in Ütopyası

Spinoza ve Aristoteles’in demokrasi anlayışları, insanın doğası, özgürlüğü ve toplumsal düzen üzerine köklü farklılıklarla şekillenir. Spinoza’nın panteist dünya görüşü, evrensel bir akıl düzeniyle bireylerin güçlerini birleştirerek özgürleşebileceği bir demokrasi tasavvur ederken, Aristoteles’in hiyerarşik ve teleolojik bakışı, erdemi merkeze alarak demokrasiyi daha sınırlı bir çerçevede değerlendirir. Bu karşıtlık, Huxley’in Cesur Yeni

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ortaklığın Sınırları: Spinoza ve Deleuze Üzerinden Demokrasi ve Kontrol

Spinoza’nın demokrasi anlayışı ile Deleuze’ün kontrol toplumu eleştirisi, birey ile toplumu, özgürlük ile düzeni, ortak yaşam ile bireysel varoluşu anlamaya yönelik iki derin düşünce sistemini temsil eder. Bu iki düşünür, farklı tarihsel bağlamlarda, insanın toplumsal yapılar içindeki yerini sorgular; ancak yaklaşımları, niyetleri ve sonuçları arasında hem örtüşmeler hem de keskin

OKUMAK İÇİN TIKLA