Etiket: varoluşsal sorgulama

Ivan Karamazov’un Zihinsel Çöküşünün Kökenleri: Entelektüel Krizin Rolü

Zihinsel Çöküşün Tanımı ve Ivan’ın DurumuIvan Karamazov’un zihinsel çöküşü, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler eserinde, karakterin iç dünyasında belirgin bir karmaşa ve çözülme süreci olarak ortaya çıkar. Bu çöküş, Ivan’ın aklının sınırlarını zorlayan derin sorgulamalar, çelişkiler ve duygusal çatışmalarla karakterizedir. Ivan, entelektüel bir figür olarak, evrensel sorulara yanıt ararken zihninde bir tür

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsanlığın Ebedi Yolculuğu: Gılgamış, Odysseus ve Bloom’un Kahramanlık ve Sıradanlık Arasındaki Gerilimi

Gılgamış’ın Tanrısal Kahramanlığı ve İnsanî Kırılganlığı Gılgamış Destanı, insanlık tarihinin en eski yazılı anlatılarından biri olarak, Uruk kralı Gılgamış’ın ölümsüzlük arayışını merkezine alır. Gılgamış, yarı tanrısal bir figür olarak, kahramanlığın en yüce biçimini temsil eder: fiziksel güç, liderlik ve tanrılarla doğrudan iletişim kurma yeteneği. Ancak, dostu Enkidu’nun ölümü, onun kahramanlık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gılgamış Destanı’nda Ölüm Korkusunun İnsan Varoluşuyla Kesişen Sembolik Yansımaları

Ölümün Kaçınılmazlığı ve Gılgamış’ın İlk Yüzleşmesi Destanın başında Gılgamış, Uruk’un güçlü kralı olarak tasvir edilir; yarı tanrı, yarı insan kimliğiyle hem kudretli hem de kırılgan bir varlıktır. Ölüm korkusu, Gılgamış’ın Enkidu ile dostluğunun ardından, özellikle Enkidu’nun ölümüyle somutlaşır. Bu olay, Gılgamış’ı kendi ölümlülüğüyle yüzleşmeye zorlar. Enkidu’nun ölümü, yalnızca bir kayıp

OKUMAK İÇİN TIKLA

Borges’in Yolları Çatallanan Bahçe Hikâyesinde Zaman, Sonsuzluk ve Döngülerin İmgelem Evreni

Jorge Luis Borges’in Yolları Çatallanan Bahçe (El jardín de senderos que se bifurcan) adlı hikâyesi, zaman, sonsuzluk ve döngüler gibi kavramları, insan bilincinin sınırlarını zorlayan bir imgelem evreninde işler. Hikâye, kurgusal bir Çinli bilgin ve yazar olan Ts’ui Pên’in, tüm olasılıkları kucaklayan bir roman yazma girişimi üzerinden, evrenin yapısını, insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü: Gündüzün Baskısından Geceye Kaçış ve Bireysel Bilincin Diyalektik Dönüşümü

Gündüzün Yapısal Baskısı ve Toplumsal Denetim Gündüz, Vassaf’ın “Geceye Övgü” bölümünde, bireysel bilinci sistematik bir şekilde şekillendiren ve kısıtlayan bir düzen olarak tanımlanır. Bu zaman dilimi, toplumsal kurumların –bürokrasi, eğitim sistemleri, kolluk kuvvetleri– egemen olduğu bir alan olarak betimlenir. Gündüz saatleri, bireylerin standartlaştırılmış rutinlere uymasını zorunlu kılar; sabah dokuz akşam

OKUMAK İÇİN TIKLA

Camus’nün Absürd Duyarlılık Kavramı ve Modern Dünyadaki Yabancılaşma

Absürd Kavramının Kökeni ve Felsefi Temelleri Absürd duyarlılık, insanın evrendeki yerini sorguladığı bir düşünce biçimi olarak, Camus’nün felsefi eserlerinde merkezi bir yer tutar. Bu kavram, insanın anlam arayışıyla evrenin bu arayışa yanıt vermeyen kayıtsızlığı arasındaki çatışmayı ifade eder. İnsan, doğası gereği varoluşsal bir anlam bulmaya çalışır; ancak evren, bu beklentiye

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski’nin Öteki’sinde Golyadkin’in Kimlik Çatışması ve Modern İnsan

Golyadkin’in İkiye Bölünmüş Kimliğinin Kökenleri Dostoyevski’nin Öteki adlı eserinde, Yakov Petroviç Golyadkin’in ikiye bölünmüş kimliği, bireyin kendi benliğiyle yüzleşme ve toplumsal roller arasındaki gerilim üzerinden şekillenir. Golyadkin, bir devlet memuru olarak sıradan bir yaşam sürerken, kendi iç dünyasında bir çatışma yaşar. Bu çatışma, onun “öteki” olarak adlandırdığı bir ikizle somutlaşır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jack London’ın Vahşetin Çağrısı’nda Buck’ın Vahşi Doğaya Dönüşünün Felsefi Yansımaları

Bireysel Özerklik ve Doğal İçgüdüler Buck’ın vahşi doğaya dönüşü, bireyin özerklik arayışını ve doğal içgüdülerin baskınlığını sorgular. Medeni bir ev köpeği olarak başlayan Buck, doğanın zorlayıcı koşullarında hayatta kalmak için içgüdülerine yönelir. Bu süreç, bireyin toplumsal normlardan sıyrılarak kendi varoluşsal özüne dönmesi gerektiğini öne sürer. Felsefi açıdan, bu durum, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Turgut Uyar’ın Büyük Ev İmesi ve Yalıtılmışlık Hissinin Çok Yönlü Analizi

İçsel Yalıtımın Kökenleri Turgut Uyar’ın “büyük ev” imgesi, bireyin iç dünyasındaki yalnızlık ve kopukluk hissini yoğun bir şekilde yansıtır. Bu imge, fiziksel bir mekân olmanın ötesinde, bireyin zihinsel ve duygusal sınırlarını temsil eder. Büyük ev, genişliği ve boşluğuyla, bireyin kendi benliğiyle kurduğu ilişkiyi ve bu ilişkinin sıklıkla eksik ya da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Deniz Yolculuğunda Kötülüğün Felsefi Kökenleri: Anar’ın Amat’ıyla Günday’ın Ziyan’ının Karşılaştırmalı Okuması

Yolculuğun Yapısal Çerçevesi İhsan Oktay Anar’ın Amat romanında gemi, 17. yüzyıl Osmanlı denizcilik bağlamında bir kolektif varoluş alanı olarak işlev görür; 247 günahkâr mürettebatın her birinin adıyla damgalanmış tahtaları, bireysel ahlaki yükümlülüklerin kolektif bir yapıya dönüşümünü temsil eder. Bu yapı, geminin meşeden inşa edilmiş gövdesiyle somutlaşırken, kaptan Diyavol Paşa’nın ilahi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bukowski’nin Şiirsel İsyanı: Geleneksel Estetiğe Karşı Bir Varoluş Çığlığı

Çiğ Gerçekliğin Estetik Manifestosu Bukowski’nin şiiri, geleneksel estetiğin süslü diline ve idealize edilmiş imgelerine karşı, çiğ bir gerçeklik sunar. Klasik şiirde sıkça rastlanan doğa tasvirleri, romantik duygular ya da metafizik arayışlar, onun eserlerinde yerini şehir yaşamının kiri, alkol kokusu ve insan ilişkilerinin kırılganlığına bırakır. Örneğin, Post Office ya da Love

OKUMAK İÇİN TIKLA

Umberto Eco’nun Foucault Sarkacı: Casaubon’un Sırlardaki Kafa Karışıklığı ve İtalya’nın Entelektüel İklimi

Theseus Arketipi ve Casaubon’un Zihinsel Yolculuğu Umberto Eco’nun Foucault Sarkacı adlı eserinde, Casaubon karakteri, mitolojik Theseus figürünün modern bir yansıması olarak karşımıza çıkar. Theseus, Minotaur’u bulmak için labirente giren ve Ariadne’nin ipiyle yolunu bulan bir kahramandır. Casaubon ise, bilgiye ve hakikate ulaşma çabasında, tarihsel ve gizemci metinlerin karmaşık yollarında dolaşır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Puslu Kıtalar Atlası’nda Gerçeklik ile Hayalin Dansı: İhsan Oktay Anar’ın Tarihsel Fantastik Evreni

Geçmişin İzleri ve Hayalin Dokusu İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası, 17. yüzyıl Osmanlı İstanbul’unun tarihsel gerçekliğini, hayal gücünün sınırsızlığıyla birleştiren bir eser olarak öne çıkar. Roman, tarihsel bir zeminde inşa edilmiş olmasına rağmen, fantastik unsurların yoğunluğuyla gerçekliğin sınırlarını zorlar. Anar, Osmanlı’nın toplumsal, kültürel ve entelektüel dinamiklerini titizlikle işlerken, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Puslu Kıtalar Atlası’nda İronik ve Absürd Dilin İşlevselliği

Anlatının Kırılgan Doku Yaratımı İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası adlı eserinde ironik ve absürd dil, anlatının temel taşlarından biri olarak işlev görür. Bu dil, okuyucuyu alışılagelmiş gerçeklik algısından uzaklaştırarak, tarihsel ve toplumsal normların sorgulanabileceği bir zemin hazırlar. İroni, metinde hem bireysel hem de kolektif bilincin çelişkilerini açığa vurur; absürd

OKUMAK İÇİN TIKLA