Temmuz Bildirisi – Hasan Hüseyin Korkmazgil

temmuz_bildirisi“Hasan Hüseyin’in şiirlerinde “toplum” öyle bir yer tutar ki, kendi bireysel yönelimlerini anlatmaya çalışırken bile halkın yaşam tarzından söz etmiştir. Bu, onun da, halkın içinde bulunduğu çetin koşullar altında yaşamış olmasıyla ilgilidir. Çünkü öğretmenlik görevine son verildikten sonra, trenlerde, kahvehanelerde, otellerde karakalem portreler çizmiş, tabelacılık, arzuhacilik, hayvan bakıcılığı, toprak işçiliği yapmıştır. Bu durumu, en iyi örnekleyecek şiir, “Azimeli Temmuz Bildirisi” adlı şiirdir. Hasan Hüseyin karanlıklar içerisinde gergin bir bekleyiş içerisindeyken, Azime’yle karşılaşır ve ortalık aydınlanır. Çünkü Azime yalnız Hasan Hüseyin’in eşi değil, umudun, özgürlüğün, kavga ve devrimin bir temsili olarak da sunulur: “(…) Sen geldin ey benim özlemim ülkem-kadınım devrim-biçimim / Yıkıldı ölülerin öğle sonu sarılıkları (…)”
Metin Günaydın (www.evrensel.net / 06.03.2000)

“İlk basımı 1965’te yapılan ‘Temmuz Bildirisi’ bazı eleştiricilerin de belirtikleri gibi, ‘Kavel’ ile ‘ Kızılırmak’ arasında bir geçittir.

Kitabın yeni bir basımının bugüne dek yapılamamış olması, benim ihmalimin sonucudur.

Bu basıma desen koymuyorum. Sayfa düzeninde bazı değişiklikler yapmakla yetindim. Bir de bazı şiirlerde küçük düzeltmeler yapmak ve noktalamadan yararlanmak zorunda kaldım. Şiirlerin daha iyi anlaşılabilmesi ve kolay okunabilmesi için zorunluydu bu. Öyle sanıyorum ki, bu basım daha kusursuz ve doyurucu oldu.”
Ankara, Mart 1972 / Hasan Hüseyin (Önsözden)

Azimeli Temmuz Bildirisi 1

benim yalnızlığım başka-dinamit bilmiyor kimse

hiçkimse bilmiyor havaların neden oynadığını

bu durgunluk arefeyse, ey selyelim, barış bakışımı hiçkimse

susuz köprü bilmiyorlar- bilmiyorlar grevci çoğalmışlığı

çocukların tohumların anaların çoğalmışlığı

acıyor gözlerim ey tükenmiyen

benim yalnızlıım başka-dinamit bilmiyor kimse

hiçkimse giyotin karanlığını

susmaları susmaları

hiçkimse

bir damla kan kaldığını o masmavi güneşlerde-delireceğim

bütün kırmızıları birden kullanıyorum

ben bu mektupu sana yazabilir miyim şimdi

acıyor gözlerim

acıyor gözlerim acıyor gözlerim-anlamıyorlar yakın uzaklıkları

hiçkimse- hiçkimse – dinamit bilmiyor hiçkimse

ey çocuklar ey çocuklar elibayraklı çocuklar ey

korkunun döllenmediği günlerin çocukları ey

sürtüne sürtüne kızarır şafak

ve yıldızlar uzak değil

zincirler korkak

diş diş ağrıyor etlerimde bir alacavaktin son çırpınışı

yetkin elma- tükenen su – ve çocuklarla büyüyen ölüm

ben bu mektubu sana yazabilir miyim şimdi – temmuzum!

sızlıyor sensizliğim ey tükenmiyen – sen temmuzu kavuşmaların

yarim benim altım benim suyum havam eşkıyalığım

gün döner sular eskir ne varsa güneş altında

eskir ne varsa en tapınılan ey tükenmiyen

sevmek hep yeni

sevmek hep yeni

sevmek hep yeni

ben bu mektubu sana yazabilir miyim şimdi

acıyor gözlerim

acıyor gözlerim ey tükenmiyen- köprüleri susuz göremiyorlar

benim yalnızlığım başka -dinamit bilmiyor kimse

hiçkimse

hiçkimse

yolumun üstünde bir top temmuz – sen ne çok sevilgensin

ey tutsak kırmızım benim, emzikli dalım, kavgabayrağım ey

anamın toprak ağırlığı, yaramın dişikurdu, sabahım

sen ne çok temmuzsun ey tükenmiyen – ey benim köprülü suyum

diri yanım, susuzluğum, mapusanem, zincirim, kızgın arafem benim

yanıyor yumruklarım susmaktan

içimi susturmaktan karanlığı boyamaktan

ve gözgöze serpilip gelişenle

hiçkimse

hiçkimse bilmiyecek yörüngede neden temmuzlar tutuştuğunu

suya süren kısrakların al susuzluğunu

geceleri mektupların acılığını

ölçülerin hiçliğini hiçkimse

içkilerin yenikliğini

hiçkimse bilemiyecek

hiçkimse

benim yalnızlığım başka – dinamit bilmiyor kimse

kızılırmak gibi dağlar başında

dağlar başında gibi bir kızılırmak

hiçkimse

hiçkimse

hiç

gözlerine baka baka eşkıya olmak

(temmuz bildirisi)

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Azime’li Temmuz Bildirisi 2

beklerdi tohum

beklerdi tohum

beklerdi tohum upuzun karanlıklarda — sen yoktun

öfkemi mermer mermer — öcümü çocuk çocuk– çıldırttım kırmızıları

bir başka parlardı yoğun karanlıkta ışıklar — sen yoktun

bütün kapıları birden zorlamanın o korkunç güzelliği

o korkunç büyümesi ellerin fitillerde — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

evrendi nasıl

evrendi çelik mavisi

grev grev ateş ateş büyüdüm ülkelerce

yepyeni bir öfke doğurdum kalabalık özlemlere — sen yoktun

uff ne kötü kullanmışlardı ah ne güzel gözlerini — ölümdü

sana değip değip durdum o sarhoş yörüngede — sen yoktun

bilenirdi türkülerde en soylu ayrılıklarım — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

soğuktu yeşillerim

soğuktu temmuzlarım en bayram gülmelerimde bile

kar yağardı sabah çaylarıma — sen yoktun

sofralarda ekmek diye öpülürdü altın dişleri ölülerin

adını söyletmiyorlardı ölüm gibi özlenen şeyin — sen yoktun

bütün dillerde sana varmak — bilemem bilemem benim aşkımda o vardı

ben hep koşan atları sevdim soluyan lokomotifleri

benim aşkımda çelik mavisi gagarinli uzayların

toprak nasıl sancılanır ağaçlar nasıl gerinirler çiçeklenirken

kurşun nasıl ıslık çalar diş nasıl gıcırdar karanlıklarda

alabalık nasıl ölür o kendi sularının kıyıcığında

bilemem bilemem — sen yoktun

ateşler yanardı biryerlerde yepyeni biçimlerde yanardı

benim aşkımda o vardı

söyle anamın en güzel kızı söyle

sular nasıl kaçırılır, kuşlar nasıl susturulur

nasıl sığar şu koskoca evren daracık zindanlara — söyle

balçık balçıktı o nar çiçeği çağı çocuklarımın

karanfil olurdu yakalarda bacımın kanlı gözleri

demir nasıl paslanırdı sıcacık bileklerde — bilemem

bilemem ey anamın en güzel kızı bilemem — sen yoktun

benim aşkımda o vardı

sen geldin

badem çiçek açar gibi geldin, düşte sever gibi geldin

ey kavgabiçim

yepyeni bir düzendi gelişin, yoluna başkoyduğum ülkemdin

eskidi birden kentler, eskidi gökyüzünün çok uzaklığı, eskidi hep

oldu bakkal, oldu bakkalbiçim, oldu bakkalbiçim aşk

bu senin gözlerindi ey benim ülkem — arılar oynaşan içinde

bu senin duruşundu ey kavgabiçim — en haklı silah güzelliğince

güneş gibi acımasız, toprak gibi unutkan, tohum gibi umutlu

sen geldin ey benim özlemim ülkem, kadınım, devrimbiçimim

yıkıldı ölülerin öğlesonu sarılıkları

sen geldin

eskidi biryerleri zamanın, eskidi gözleri kadınların — sen geldin

evler eskidi birden — eskidi evimsilede kölemsi yalnızlıklar

bayramlar eskidi gülüm, derinlikler eskidi — ve pişmanlıklar

eskidi yatakbiçimlerde iğreti ikililer — ve çok çok

saksılarda çöl bitkileri, salonlarda kartpostal mutluluklar

eskidi maskelerin sırıtan düşmanlıkları — ve nice yazlar

oh ne güzel yeniden — bu senin güzelliğin ne demek

sel ne demek azime’m, savaşlara durmak ne demek, güzel ne demek

sen geldin ey benim kadın ülkem — yepyeni ufuklar geldin

durulu bayraklarım güldü gülüm — sen geldin kutuplarım değişti

bir horoz öter biryerlerde bir horoz bir horoz bir horoz daha

bir ateş yanar biryerlerde bir ateş bir ateş bir ateş daha

bir yumruk sıkılır biryerlede bir yumruk bir yumruk bir yumruk daha

düşer barış cemreleri sabah çaylarımıza

biter kahpelik

biter bu gökyüzünün çok uzaklığı

sen geldin ey anamın en güzel kızı — yaşamak geldin

badem çiçek açar gibi geldin, yürek sızlar gibi geldin — sen geldin

al beni kankırmızılardan vur beni kankırmızılara

dürülü bayraklarım gülsün gülüm, kutuplarım değişsin ey benim ülkem

bitsin bu zulüm

bitsin bu zulüm

bitsin bu zulüm

sanki dünyada ilk şafaktı kollarımda uyanmaların

o büyük barışa bir adım kala

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Hasan Hüseyin Korkmazgil’in eşi Azime Korkmazgil’den  1965 yılında bir oğlu olur ve adını Temmuz adını koyar.

Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz

bir oğlum olacak adı temmuz

uykusuz

korkusuz

beter mi beter

ben beynimi satarak yaşıyorum

o benden proleter

bir oğlum olacak adı temmuz

karataşın göbeğinde aşk

karataşın göbeğinde barış

karataş çatladı çatlayacak

bende bitmeyen kavga

onda yeniden başlayacak

bir oğlum olacak adı temmuz

öfkede benden fırtına

sevgide deniz

ne samanyollarının ulu kervanları susuzluğumun

ne kutupşafaklarında tanrılaşması ilkelliğimin

temmuz gibi sıcak ve bereketli

temmuz gibi uçsuzbucaksız

bir oğlum olacak adı temmuz

dilinde en güzel sesi türkçemin

kulağı en yiğit şarkılarla delik

korkak bir merakla değil yıldızlı karanlığı

vivaldi’yi dinler gibi okuyup anlayacak

ve belki de sütdişleri sürerken balaban bir bursa şaftalisine

ay’dan kendi sesini dinleyecek

vahşi bir çiçek gibi açılmış gözleriyle…

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Yineli

Bitti temmuz, yine bitti

Kırlangıçlar çekip gitti, yine gitti

Kaldık yine kaygularla başbaşa yine kaldık

Yarın yine yapraklar, yarın yine yağmurlar

Ardından yine soğuk, ardından yine tipi

Yine palto, yine gocuk, yine odun, yine kömür

Yine sövgü karakışa, yine bahara selam

Ederler yine tombul, gelirler yine cılız

Kiralar yine azgın, kuyruklar yine dilsiz

Yine mızmız sıkıntı, yine hep vıdıvıdı

Yine hep televizyon, yine hep ortadoğu

Uykular da beter yine, uykular da kara kuru

Yine bezgin sabahlar, yine yılgın akşamlar

Yine hep dalavera, yine hep o kuruntu

Yine umut, yine düş, yine hep bekleroğlu

Ama belki kış da güzel

Ama belki kar da güzel

Ama insan olana

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Kitabın Künyesi

Temmuz Bildirisi / Bütün Şiirleri 4

Hasan Hüseyin Korkmazgil

Bilgi Yayınevi, 112 sayfa,

Baskı Tarihi: 1999

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir