Psikanalitik Terapilerin Ortak, Tanımlanabilir Yedi Bileşeni Nedir ?

Bu bileşenler, psikanalitik terapinin ne olduğunu tanımlama çabasında önemli bir rol oynamakta ve mesleki kimlik, eğitim ve uygulama stratejileriniz için temel oluşturabilir.

Shedler (2010) tarafından tanımlanan ve psikanalitik/psikodinamik terapilerin ortak noktalarını gösteren yedi temel unsurdan bahseder…. Bu unsurlar, analitik camia için ortak bir zemin oluşturma ve geniş bir yelpazeye yayılan psikanalitik terapileri kucaklama potansiyeli taşımaktadır.

İşte psikanalitik terapilerin ortak, tanımlanabilir yedi bileşeni ve kaynaklardan alınan detayları:

1.Duygulanıma ve Duyguların İfadesine Odaklanma: Terapist, hastanın, çatışmalı, tehdit edici veya başlangıçta fark edilemeyenler de dahil olmak üzere her türlü duygusunu tarif etmesine ve söze dökmesine yardımcı olur. Shedler, bu tanımda geleneksel psikanalitik jargondan, özellikle “bilinçdışı” teriminden kaçınmıştır….

2.Sıkıntı Yaratan Düşünce ve Duygulardan Kaçınma Çabalarının Araştırılması: Bu, hastanın “kendilerine sıkıntı yaratan deneyimlerin bazı yanlarından bilerek veya bilmeyerek kaçınan” yönlerini incelemeyi içerir. Psikodinamik terapistler savunma mekanizmalarına odaklanır, örneğin kaçınma, dışsallaştırma, duygulanımın soyutlanması ve serbest çağrışımdaki kaymalar gibi. Bu unsurlar teknik terimler kullanılmadan açıklanmıştır.

3.Tekrarlayan Tema ve Örüntülerin Tespit Edilmesi: Psikanalitik terapist, hastanın daha önce fark etmediği farklı tema ve örüntüleri mercek altına alır. Hastanın sıkıntılı düşünce ve duygulardan kaçınma çabaları araştırıldıkça (Madde 2), gizlenen tema ve örüntülerin hem hasta hem de terapist açısından daha netleşeceği varsayılır.

4. Geçmiş Deneyimlerin Konuşulması – Gelişimsel Bir Odak Noktası: Terapi, hastanın geçmiş deneyimlerine odaklanarak gelişimsel bir bakış açısı sunar.

5. Kişilerarası İlişkilere Odaklanılması: Psikodinamik terapistler, hastanın kişilerarası ilişki örüntüleriyle (hem içsel hem dışsal), bağlanma örüntüleriyle ve nesne ilişkileriyle ilgilenirler. Bu, hastanın terapi durumu dışındaki mevcut yaşamındaki kişilerarası ilişki örüntülerini içerir. Hastanın geçmişteki örüntüleri keşfedildikçe, günümüzdeki örüntülerin de netleşmesi (ve tam tersi) beklenir; her ikisi de duygulanımları ortaya çıkarır.

6. Terapi İlişkisine Odaklanılması: Gelişimsel bakış açısı (Madde 4) geçmiş deneyimlerin konuşulmasına yol açtığı gibi ve kişilerarası ilişkilerin keşfedilmesi (Madde 5) nesne ilişkisi örüntülerini netleştirdiği gibi, terapi ilişkisine odaklanma da aktarım veya karşıaktarım gibi meselelere ulaşılmasını sağlar. Shedler, bu terimleri açıklar. Terapi ilişkisi karmaşıktır, gizli örüntüler barındırır ve çoğu zaman bilinçdışı olan bu örüntüleri in vivo keşfetmeye imkan tanır.

7. Düşlem Dünyasının Keşfi: Psikanalitik terapist, daha az yapılandırılmış bir yaklaşım benimser ve hastaları “aklına gelenleri özgürce söylemesi” için teşvik eder. Bu, genellikle serbest çağrışım olarak bilinen bir kavramı tarif eder ve bu becerinin zamanla kazanıldığının altı çizilir. Hastalar serbest çağrışım yapmayı öğrendikçe, “düşünceleri doğal bir biçimde zihin yaşamının farklı alanlarına yayılır ve” (çoğu zaman bilinmez-bilinçdışı olan bu alanlara) “arzular, korkular, düşlemler, rüyalar ve gündüz düşleri de dahildir”.

Bu yedi unsur, analitik terapilerin ortak bileşenlerini belirleyerek, disiplinin ne olduğunu tanımlamada ampirik olarak doğrulanmış bir zemin sunar…. Kaynaklar, bu bulguların, analistlerin klinik kuramlarıyla tutarlılık gösterdiğini ve analitik camianın ortak noktalarını vurgulaması gerektiğini savunur…. Bu “yedi şibbolet”, meslek grubunu diğerlerinden ayırmayı sağlarken, aynı zamanda farklı teknikleri, kuramsal görüşleri ve tedavi yaklaşımlarını barındıran geniş bir psikanaliz tanımını destekler…. Amaç, psikanalizi katı ve dışlayıcı sınırlar yerine, farklılıkları barındıran bir “ailevi benzerlik” üzerinden tanımlamaktır.

Bu bileşenler, haftada kaç seansın “psikanaliz” sayılacağı veya divanın kullanılıp kullanılmaması gibi tarihsel olarak kutuplaşmaya yol açmış teknik detaylardan ziyade, terapötik sürecin temel özelliklerine odaklanır…. Bu çerçeve, psikanalizin, sadece elit veya “analize uygun” hastalar için değil, daha geniş kitlelere hitap edebilecek “halk için psikoterapi” vizyonuyla da uyumludur….

Bu yedi bileşen, psikanalizin özünü koruyarak uygulama biçiminin değiştirilmesine ve sürdürülebilir hale gelmesine olanak tanıyabilir…. Bu, mevcut talebin düştüğü ve rekabetin arttığı bir dönemde psikanalizin nasıl hayatta kalabileceği ve tekrar meyve verebileceği sorusuna bir yanıt sunar….

Bu yedi bileşenin, günümüz psikanalitik eğitim müfredatlarında ne kadar vurgulandığını veya bu bileşenlerin klinik uygulamada nasıl daha erişilebilir hale getirilebileceğini stratejik olarak değerlendirmek başka bir yazı konusudur.

Kaynak : Psikodinamik psikoterapinin etkinliği Jonathan Shedler 

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20141265