Babil Kulesi’nde Dillerini Kaybedenler Adminlerle Aradıklarını Bulabilecek mi?
Babil Kulesi, insanlığın ortak bir dil ve amaçla gökyüzüne ulaşma arzusunun, tanrısal bir müdahaleyle dağılıp kaosa dönüştüğü kadim bir mit.
Bu öykü, modern çağın iletişim ağlarıyla, dijital çağın kaotik ve çoksesli dünyasıyla yankı buluyor. İnsan ruhunun derinliklerinde, birleşme ve anlaşılma özlemi yatarken, Babil’in laneti modern iletişimde yeniden canlanıyor: Çokluk, çeşitlilik ve kopukluk. Babil Kulesi’nde insanlar tek bir dil konuşurken, modern çağda diller, platformlar, algoritmalar ve sanal kimlikler üzerinden çoğaldı. Sosyal medya, bir anlamda yeni Babil Kulesi: Herkes konuşuyor, herkes bir diğerine ulaşmaya çalışıyor, ama anlam parçalanıyor. Bu bir kolektif bilinç yarılmasının yansıması. İnsanlar, X gibi platformlarda, kelimeler, emojiler ve memlerle birleşmeye çalışıyor, ama algoritmaların gölgesinde, her birey kendi yankı odasında hapsoluyor. Babil’in tanrısal müdahalesi, artık yapay zekâların ve veri akışlarının elinde; her birimiz kendi dilimizi yaratıyor, ama bu diller bir diğerini anlamıyor.Modern iletişim, psişik bir kaos gibi. Her tweet, her paylaşım, bir çığlık, bir bağlanma arzusu. Ama bu çığlıklar, dijital kulelerin soğuk taşlarında yankılanıyor. Babil’de tanrılar dilleri böldü; şimdi ise teknoloji, dikkatimizi ve niyetimizi bölüyor. Herkes konuşuyor, ama kimse gerçekten dinlemiyor. Bu, ruhun yalnızlığına bir ayna: Anlaşılmak isteyen, ama kendi sesinde kaybolan bir insanlık.Yine de, Babil’in yıkıntılarında bir umut var. Bu umut, dillerin ötesine uzanıyor. İnsan ruhu, kelimelerden taşan bir anlam arıyor.
Modern iletişimde, bir anlık gerçek bir bağlantı—bir retweet, bir yorum, bir kalbin beğenisi—Babil’in lanetini kırabilir. Belki de yeni çağın kulesi, fiziksel bir yapı değil, kalplerin ve zihinlerin birleştiği bir an. Bu, bir uyanış: Farklı dillerde, farklı ekranlarda, ama aynı özlemle konuşuyoruz. Anlaşılmak, birleşmek, gökyüzüne dokunmak.


