Saatleri Ayarlama Enstitüsü: Bir Modernleşme Alegorisi

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Türkiye’nin modernleşme serüveninin hem bir aynası hem de eleştirel bir portresidir. Roman, dil, tarih ve kültür üzerinden birey ile toplum arasındaki gerilimleri incelerken, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin yarattığı kırılmaları ironik bir dille sorgular. Dilbilimsel, tarihsel ve felsefi katmanlarıyla roman, modernleşme projesinin absürtlüğünü, zamanın düzenlenmesini ve adalet arayışını metaforik bir çerçevede ele alır. Bu analiz, Tanpınar’ın dilindeki incelikleri, tarihsel bağlamın ironilerini ve romanın Saussure’ün dil teorileriyle ilişkisini kuramsal bir perspektiften inceleyecektir.

Dilin İkiliği: Osmanlı Mirası ile Yeni Türkçenin Çatışması

Tanpınar’ın dili, Osmanlı Türkçesi’nin zengin, süslü ve çok katmanlı yapısıyla, Cumhuriyet’in sadeleştirme politikalarının dayattığı yeni Türkçe arasında bir köprü kurar. Bu dilbilimsel gerilim, romanın ana karakteri Hayri İrdal’ın kendi kimlik arayışıyla paraleldir. Osmanlı Türkçesi’nin imgelerle dolu, şiirsel üslubu, geçmişin kültürel mirasını temsil ederken, yeni Türkçe’nin yalınlığı modernleşme projesinin standartlaşma arzusunu yansıtır. Zaman ve adalet kavramları, bu dilsel dönüşümde somutlaşır: Osmanlı’nın karmaşık, organik zaman anlayışı, Enstitü’nün mekanik ve düzenlenmiş zamanına karşı çıkar. Tanpınar, bu ikiliği, Hayri’nin anılarında kullandığı nostaljik üslupla, Enstitü’nün bürokratik jargonuna karşı koyarak sergiler. Dil, böylece, modernleşmenin hem kaybettirdiklerini hem de kazandırdıklarını sembolize eder.

Tarihsel İroni: Cumhuriyet’in Bürokrasi Tiyatrosu

Romanın tarihsel bağlamı, 1930’lar Türkiyesi’nde Kemalist modernleşme projesinin çelişkilerini gözler önüne serer. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bürokrasinin absürtlüğünü ve modernleşme idealinin pratikteki yetersizliklerini hicveder. Enstitü, yüzeyde zamanın düzenlenmesi gibi rasyonel bir hedefe hizmet ederken, aslında işlevsiz bir kurum olarak modernleşme iddiasının parodisine dönüşür. Hayri İrdal’ın Enstitü’deki serüveni, bireyin bu bürokratik makinedeki çaresizliğini ve komikliğini vurgular. Tanpınar, Cumhuriyet’in modernleşme hamlelerini eleştirirken, aynı zamanda Osmanlı’dan devralınan alışkanlıkların kolayca silinemeyeceğini ima eder. Enstitü, ne tam bir Kemalist modernleşme projesidir ne de onun parodisi; ikisinin arasında bir gri alanda durur ve okuyucuya bu belirsizliği sorgulatır.

Zamanın Standardizasyonu: Dilbilimsel Düzen ve Saussure’ün İzleri

Saatlerin “ayarlanması” fikri, dilbilimsel standartlaşma arayışıyla doğrudan bağlantılıdır. Cumhuriyet’in dil reformu, tıpkı Enstitü’nün zamanı düzenleme çabası gibi, kaosu ortadan kaldırarak birliği sağlamayı amaçlar. Ancak bu çaba, Saussure’ün dilin yapısal düzeniyle ilgili teorilerine ironik bir gönderme yapar. Saussure, dilin bir sistem olarak işlediğini ve anlamın farklılıklar üzerinden üretildiğini savunur. Enstitü’nün zamanı sabitleme girişimi, dilin ve toplumun organik doğasına aykırı bir müdahaledir; bu, Saussure’ün dilin keyfi ve toplumsal uzlaşım temelli doğasına ters düşer. Tanpınar, saatlerin ayarlanması metaforuyla, dilin ve kültürün zorla standartlaştırılmasının hem ütopik hem de distopik sonuçlarını gözler önüne serer. Enstitü’nün başarısızlığı, dilin ve zamanın kontrol edilemezliğini sembolize eder.

Adaletin Saati

Roman, zamanın düzenlenmesiyle adalet arayışı arasında felsefi bir bağ kurar. Saatleri Ayarlama Enstitüsü, adaletin mekanik bir şekilde sağlanamayacağını, tıpkı zamanın sabitlenemeyeceği gibi, ima eder. Hayri İrdal’ın hayatındaki adaletsizlikler – yoksulluk, yanlış anlaşılmalar, bürokrasinin ağırlığı – modernleşme projesinin vaat ettiği eşitlik ve refahın bir yanılsama olduğunu gösterir. Tanpınar, bu etik sorgulamayı, romanın alegorik yapısına işler: Enstitü, adaletin ve düzenin sembolü olarak kurulur, ancak kendi içinde adaletsiz ve kaotiktir. Bu çelişki, modernleşme sürecinin ahlaki ikilemlerini yansıtır ve okuyucuyu, adaletin insan doğasıyla nasıl uzlaşabileceği üzerine düşünmeye iter.

Bir Kültür Eleştirisi Olarak Roman

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, dilbilimsel, tarihsel ve felsefi katmanlarıyla, Türkiye’nin modernleşme sürecini çok boyutlu bir şekilde eleştirir. Tanpınar’ın dili, Osmanlı ile Cumhuriyet arasındaki gerilimleri yansıtırken, Enstitü’nün absürt varlığı, modernleşme projesinin çelişkilerini açığa vurur. Zamanın ve dilin standartlaştırılması, Saussure’ün teorileriyle ironik bir diyalog kurar; adalet arayışı ise romanın etik ve alegorik derinliğini güçlendirir. Tanpınar, bu romanda, modernleşmenin hem vaatlerini hem de tuzaklarını ustalıkla sergileyerek, okuyucuya kendi tarihsel ve kültürel serüvenini sorgulama fırsatı sunar.