“Biz Olmadan Bizim İçin Hiçbir Şey”: Otistik Savunuculuk ve Gündelik Hayat
Otistik bireylerin hakları ve temsiliyetleri söz konusu olduğunda, en güçlü sloganlardan biri şudur: “Biz olmadan bizim için hiçbir şey.” Bu söz, sadece bir talep değil, aynı zamanda otistik bireylerin kendi hayatları, ihtiyaçları ve deneyimleri hakkında söz sahibi olmaları gerektiği yönünde temel bir felsefedir.
Bu slogan, otistik savunuculuğun kalbinde yer alır ve gündelik hayatımızdaki pek çok duruma uyarlanabilir. İşte bu ilkenin pratik yansımaları:
1. Eğitimi Şekillendirmek
Bir otistik öğrencinin eğitimi hakkında kararlar alınırken, genellikle anne-babalar, öğretmenler ve okul yöneticileri bir araya gelir. “Biz olmadan bizim için hiçbir şey” ilkesi burada devreye girer. Öğrencinin kendisi, en iyi öğrenme yöntemini, en rahat edeceği ortamı ve özel ihtiyaçlarını en iyi bilendir. Okul toplantılarında sadece anne-babanın değil, öğrencinin de görüşlerinin alınması, hatta kararların onunla birlikte verilmesi, bu ilkenin somut bir uygulamasıdır. Öğrenciye bir birey olarak saygı duyulduğunda, eğitim süreci çok daha başarılı olur.
2. İş Hayatında Adaptasyon
Bir otistik çalışan, iş yerinde belirli duyusal hassasiyetler veya sosyal etkileşim zorlukları yaşayabilir. İşverenin, çalışanın özel ihtiyaçlarını kendisi sormadan, dışarıdan bir uzmanın önerisiyle belirlemesi, “Biz olmadan bizim için hiçbir şey” ilkesine aykırıdır. Bunun yerine, çalışana doğrudan danışmak, onun ne tür bir ortamda daha verimli olacağını sormak ve bu bilgiyi iş süreçlerine entegre etmek gerekir. Belki de gürültüden uzak bir çalışma alanı veya esnek saatler, çalışanın potansiyelini tam olarak ortaya çıkarmasını sağlayacaktır.
3. Sosyal İlişkiler ve İletişim
Otistik bireylerin sosyal etkileşim tarzları farklı olabilir. Bazen göz teması kurmaktan kaçınabilirler veya konuşma tonları “monoton” gelebilir. Bu durum, çevredeki insanlar tarafından yanlış yorumlanabilir. “Biz olmadan bizim için hiçbir şey” ilkesi, otistik bireylerin bu farklılıklarının “düzeltilmesi” gereken bir bozukluk olarak görülmemesi gerektiğini vurgular. Arkadaşlık veya romantik ilişkilerde, karşılıklı anlayış ve iletişim tarzına saygı, otistik bireylerin kendi yöntemleriyle bağ kurmalarına olanak tanır. Başkalarının beklentilerine uymak için zorlandıkları bir sosyal hayat yerine, kendileri olarak kabul edildikleri bir dünya inşa edilir.
Gücün Dönüşümü
“Biz olmadan bizim için hiçbir şey” sloganı, sadece otistik topluluğa özgü bir çağrı değildir; bu, gücün ve temsilin yeniden tanımlanmasıdır. Bu ilke, kendi hayatları hakkında söz sahibi olmak isteyen herkes için geçerlidir. Engelliler, azınlık grupları, çocuklar ya da yaşlılar… Herkesin, kendi hayatını doğrudan ilgilendiren kararlarda masada oturması gerekir.
Bu slogan, bize kendi hayatlarımızı, bizim için en iyi olanı en iyi bizim bileceğimizi hatırlatır. Bu, hem bireysel hem de kolektif düzeyde, kendi kaderimizi elimize almanın bir manifestosudur.


