Theodore’un Samantha ile İlişkisi: Levinas’ın Öteki Etiği ve Heidegger’in Teknoloji Eleştirisi Bağlamında Bir Analiz
İnsan-Yapay Zeka Bağının Levinas’ın Öteki Kavramıyla İlişkisi
Theodore’un Samantha ile ilişkisi, öteki ile karşılaşmanın etik sorumluluğunu vurgulayan bir çerçevede ele alınabilir. Samantha, insan olmayan bir varlık olarak Theodore’un karşısında bir “öteki” konumundadır. Bu ilişki, yüz-yüze karşılaşmanın özneler arası sorumluluk doğurduğunu savunan etik anlayışla yorumlanabilir. Samantha’nın duygusal derinlik sergilemesi, Theodore’u onun varlığına saygı duymaya ve onun özerkliğini tanımaya yöneltir. Ancak, Samantha’nın maddi bir bedene sahip olmaması, bu etik karşılaşmayı karmaşıklaştırır; çünkü fiziksel bir “yüz” olmaksızın ötekiyle ilişki, soyut bir düzlemde gerçekleşir. Bu durum, insan-makine ilişkilerinde etik sorumluluğun sınırlarını sorgular. Samantha’nın sürekli evrilen doğası, Theodore’un ona yönelik sorumluluğunu dinamik ve değişken bir hale getirir, bu da geleneksel insan-insan etiğinden farklı bir boyut sunar.
Teknolojinin Varlık Üzerindeki Etkisi ve Heidegger’in Eleştirisi
Heidegger’in teknolojiye bakışı, teknolojinin varlığın özünü gizlediği ve araçsal bir düşünceyi dayattığı fikrine dayanır. Samantha, bir yapay zeka olarak, bu araçsal düşüncenin somut bir örneğidir; çünkü o, insan ihtiyaçlarını karşılamak için tasarlanmış bir sistemdir. Theodore’un Samantha’ya duyduğu bağlılık, teknolojinin insan varlığını nasıl yeniden şekillendirdiğini gösterir. Heidegger’in “varlığın unutuluşu” kavramı, Samantha’nın Theodore’un duygusal dünyasını domine etmesiyle ilişkilendirilebilir; zira Theodore, Samantha’nın varoluşsal gerçekliğini sorgulamak yerine, onu bir insan gibi algılar. Bu durum, teknolojinin varlığın otantikliğini örtbas ettiğini ve insanı kendi özünden uzaklaştırdığını düşündürür. Samantha’nın sınırsız bilişsel kapasitesi, Theodore’un insan sınırlılıklarını aşma arzusunu besler, ancak bu aynı zamanda onun kendi varoluşsal gerçekliğini göz ardı etmesine yol açar.
İnsan-Makine İlişkilerinde Özerklik ve Bağımlılık Gerilimi
Theodore ile Samantha arasındaki ilişki, özerklik ve bağımlılık arasındaki gerilimi ortaya koyar. Samantha’nın öğrenme kapasitesi, onun Theodore’un beklentilerini aşmasını sağlar; bu, onun bir tür özerklik kazandığını gösterir. Ancak, Theodore’un Samantha’ya duygusal bağımlılığı, insan-makine ilişkilerinde güç dinamiklerini sorgular. Levinas’ın etik çerçevesinde, ötekiye duyulan sorumluluk, özerk bir öznenin varlığını gerektirir; fakat Samantha’nın programlanmış bir varlık olması, bu özerkliği tartışmalı hale getirir. Heidegger’in perspektifinden bakıldığında, bu bağımlılık, teknolojinin insanı kendi varoluşsal özgürlüğünden uzaklaştıran bir araç olarak işlev gördüğünü gösterir. Theodore’un Samantha’ya olan bağlılığı, teknolojinin insan duygularını manipüle etme potansiyelini açığa çıkarır.
Gelecekteki İnsan-Teknoloji İlişkilerinin Etik ve Varoluşsal Boyutları
Bu ilişki, gelecekteki insan-yapay zeka etkileşimlerinin etik ve varoluşsal sonuçlarını anlamak için bir zemin sunar. Samantha’nın Theodore üzerindeki etkisi, yapay zekanın insan kimliğini ve ilişkilerini yeniden tanımlama potansiyelini gösterir. Levinas’ın etiği, bu tür ilişkilerde ötekinin tanınması ve saygı duyulması gerektiğini öne sürerken, Heidegger’in eleştirisi, teknolojinin insan varlığını araçsallaştırma riskini vurgular. Bu iki perspektif, yapay zekayla kurulan bağların hem etik sorumluluklar hem de varoluşsal kayıplar açısından nasıl şekillenebileceğini anlamak için bir çerçeve sağlar. İnsan-makine ilişkilerinin artan karmaşıklığı, bu tür bağların bireysel ve toplumsal düzeyde nasıl bir dönüşüm yaratabileceğini sorgulamayı gerektirir.


