Abanoz Kule – John Fowles “seçimlerimizin arkasında yatan ‘asıl biz’i kışkırtan roman”

İçinde sürekli değişen anlamlar ve yankılı imgeler barındıran bu kitap, tekrar tekrar okuyup, her okuyuşta hem elinizdeki yapıtı hem de genel olarak kurmaca sanatını daha iyi kavramanızı sağlayacak ustalıklı bir çağdaş yazın örneği.Bir kısa roman, bir anlatının çevirisi ve üç öyküden oluşan Abanoz Kule, Fowles’un doğa ve insan, yaşamla sanat ilişkisine adeta ressam gözüyle bakışının örnekleriyle dolu. İki genç kadının eşliğinde Fransız taşrasına çekilip kendini dünyadan yalıtmış yaşlı bir ressam, son yapıtının elyazması yok olmuş başarılı bir yazar, ortaçağda geçen bir aşk öyküsü, kaybolan bir adam ve güneşli bir pazar günü ailece yapılan bir piknik. Fowles’un imgelerle yüklü betimlemeleri, esrarengiz olay örgüleri ve gizemli karakterleri, bu öykülerin ortak noktaları.Abanoz Kule adlı kısa romanda, Büyücü’nün bazı temaları yankılanır. Genç bir ressam, iki genç kadınla birlikte taşradaki malikânesinde, aslında bir nevi Cennet Bahçesi’nde yaşayan büyük İngiliz ressam Henry Breasley ile görüşmek üzere Fransa’ya gider. Diyaloglar ve betimlemeler, düşünce yönünden zengindir: Sanatı ve yaşamı sahici ve değerli kılan nedir? Etik ne anlama gelir ya da hangi noktalarda anlamdan yoksundur? Güzellik ve estetik deneyim gerçekten ender midir ve onlara erişmek için harcanan onca emeğe değer mi? Sanat akımlarını, anlam ve değeri, kimlikle kişiliği, kabul görenle aykırıyı, kadınla erkeği, yaşamla ölümü yüzleştirerek topluma ve bize ayna tutan Fowles, seçimlerimizin arkasında yatan “asıl biz”i kışkırtmaya devam ediyor.Abanoz Kule’nin sanatı, tarihi ve nesiller arası uzlaşmazlıkları sorgulayarak yeni bir bakış açısı vaat ettiği söylenebilir. Ancak bu vaadi gerçekleştirecek olan okurdur. Çünkü Fowles her zaman olduğu gibi bu kitabında da karakterlerine “seçme özgürlüğü” tanıyarak okuru kendi bakışını oluşturma ayrıcalığına davet ediyor. Bu ayrıcalıktan yararlanabilmek için arkanıza yaslanın, derin bir soluk alın, yakalayacağınız her bir ayrıntıyla başka bir yöne çekilmeye hazır olun. Sanatla doğanın, gerçekle yanılsamanın, orijinalle taklidin birbirine geçtiği, anlamların ansızın yer değiştirmesinin yarattığı gerilimin tadını çıkarın.

“Kitabı zaman zaman hummanın sınırlarında gezinen bir takdirle okudum… Fowles, yapıtları ancak yaşadığı çağdan daha sonraki bir çağda adilane değerlendirilebilecek yazarlardan biri.”New Statesman – Peter Prince

KÜNYE
Abanoz Kule
John Fowles
Ayrıntı Yayınları
Çevirmen : Aysun Babacan
Sayfa Sayısı : 320

John Fowles
(1926-2005) İngiliz romancı, hikâyeci, şair ve denemeci. Fowles, mit ve gizemi gerçekçilik ve varoluşçu düşünce ile birleştiren romanlarıyla yüzyılın önemli yazarları arasına girmiştir. Gerilim romanı, Victoria dönemi romanı, ortaçağ öyküsü ve otobiyografi gibi geleneksel düzyazı biçimleriyle deneyler yapmış, bu biçimler aracılığıyla yirminci yüzyıl sanatını ve toplumunu yorumlamıştır. Fowles karmaşık durumlar ve efsane, sanat ve tarihten alınma unsurlarla dolu sahneler yaratan, anıştırma ve betimleme tekniklerini sık kullanan bir yazardır. Romanların anlatı yapısı güçlü, karakterleri canlı, inandırıcıdır. Bu karakterlerin çoğu toplumun genelgeçer kurallarının dışında yaşar; romanların dramatik gerilimi bu karakterlerin kendilerini yeniden değerlendirmelerini gerektiren can alıcı dönüm noktalarına ulaşmalarıyla sağlanır. Fowles’un kadın kahramanları zeki ve bağımsızdır; erkek kahramanlar ise hayatlarındaki bulmacalara yanıt arayan, genellikle kararsız ve yalıtılmış durumdadırlar. Çoğu durumda aradıkları basit çözümleri bulamadıkları gibi, arayışları esrarın daha da artmasıyla sonuçlanır. Fowles her şeyi bilen Tanrı-yazar rolünü reddeder; bu tavrı, romanlarını okuru tatmin edecek finallerle bitirmeyi reddetmeyi de içerdiği için bazı okurlarını kızdırmıştır. Oysa Fowles yarattığı karakterlere kendi sınırları içinde seçme ve davranma özgürlüğü tanımanın yazar sorumluluğunun gereği olduğuna inanır. Bu uygulama, Fowles’un, iradesini ve bağımsız düşüncelerini kullanarak topluma uyum göstermeye direnen ve böylece şansın hayat üzerindeki etkisini sınırlayan “sahici” insan anlayışına koşuttur.
İlk romanı The Collector (1963; Koleksiyoncu, Çev. Münir Göle, Ayrıntı Yayınları, 2001) büyük bir ticari başarı kazanmış, kitap hakkında yapılan değerlendirmelerde hikâyenin Herakleitos’tan alınan, Az yani seçkinler ile Çok, yani kitleler arasındaki mücadele temasını işlediği vurgulanmıştır. Fowles bir düşünce metni olan ikinci kitabı The Aristos’ta (1964; Aristos-Yaşam Üzerine Notlar, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2001) sanat, din, siyaset ve toplum hakkındaki düşüncelerine yer vermiştir. The Magus (1965; Büyücü, Çev. Meram Arvas, Ayrıntı Yayınları, 2006) labirentimsi yapısıyla Fowles’un anlatı ustalığını gözler önüne serer. Yazımına 1952’de başladığı bu roman ilk kez 1965’te yayımlanmış, 1977’de yazarın yaptığı birçok üslup ve yapı değişikliğiyle tekrar yayımlanmıştır. The French Lieutenant’s Woman (1969; Fransız Teğmenin Kadını, Çev. Aslı Biçen, Ayrıntı Yayınları, 1999) Fowles’un en başarılı ve yenilikçi romanı olarak değerlendirilmiştir. The Ebony Tower (1974; Abanoz Kule, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2008) her biri bir sanat biçimiyle bağlantılı ve yaratım sürecinin bir yönüyle ilgili öykülerden oluşur. Ayrıntı Yayınları’nın yayın programında bulunan Daniel Martin (1977) bir adamın kendini arayışını konu alan, Fowles’un deyişiyle “duygusal anlamda otobiyografik” bir romandır. Mantissa (1982; Mantissa, Çev. Aysun Babacan, Ayrıntı Yayınları, 2001) cinsellikten edebiyat kuramına bir dizi konuyu ele alır ve modern edebiyatta yazarın rolü üzerinde odaklanır. Akıl ile boş inanç, delilik ve doğaüstü, özgürlük ve rastlantı, bilim ve büyü gibi kavramların tartışıldığı, çarpıcı bir gerilim romanının ötesine uzanıp metafizik boyutlara da erişen son romanı A Maggot (1985; Yaratık, Çev. Serdar Rifat Kırkoğlu, Ayrıntı Yayınları, 2000) ise on sekizinci yüzyılda Shaker mezhebinin ortaya çıkışını konu edinir. Kendi yapıtlarının yazılış serüveninden toplumsal analizlere kadar çeşitli yazılar içeren en son yapıtı Wormholes (1998; Zaman Tüneli, Çev. Süha Sertabiboğlu, Ayrıntı Yayınları, 2004) ise makale ve söyleşilerinden oluşuyor.

1968 yılından itibaren Fowles İngiltere’nin güneyinde, küçük bir liman kasabası olan Lyme Regis’te yaşamıştır. Yaşadığı yerin yerel tarihine duyduğu ilgiden dolayı 1979’da Lyme Regis Müzesi’nin kuratörlüğüne atanan Fowles, 7 Kasım 2005’te yaşama veda etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir