Yazar: Özgür Atlas

Brick’in Sessizliği: Konuşmayan Erkek, Bireyleşemeyen Benlik

1958 yapımı Kızgın Damdaki Kedi filminde Paul Newman’ın canlandırdığı Brick karakteri, görünürde güçlü ama içsel olarak çöküşte bir erkek figürüdür. Jungiyen psikolojide bu figür, bireyleşme süreci sekteye uğramış ve persona ile gölge arasında sıkışmış bir “yaralı eril” arketipidir. 🧊 1. Sessizlik = Duygusal Donma Brick’in suskunluğu sadece pişmanlıkla ya da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sadakati En Çok Kim Bekler ? Anne mi ? Baba mı ?

Sadakat… İnsan ilişkilerinin temel taşlarından biri, çoğu zaman sorgulamadan beklenen, bazen ise en derin yaraların kaynağı. Peki, bir çocuğun hayatında bu beklentiyi en yoğun kim taşır: Anne mi, yoksa Baba mı? Bu soru, bireysel ve kültürel farklılıklarla şekillenen, psikolojinin derinliklerine uzanan karmaşık bir alanı işaret eder. 🧠 Psikodinamik Açıdan: Figür

OKUMAK İÇİN TIKLA

Baba’yı Öldürmeden Adam Olunur mu?

“Baba’yı öldürmek” metaforu, sadece psikanalizin temelini oluşturan değil, aynı zamanda bireysel gelişim ve toplumsal evrimin anahtarını barındıran güçlü bir kavramdır. Freud, Lacan ve Jung’un bu konudaki yaklaşımları, bireyin olgunlaşma ve kendi öz benliğini inşa etme sürecindeki evreleri ve zorunlulukları farklı derinliklerde açıklasa da, hepsinin ortak paydası sembolik bir ölümü işaret

OKUMAK İÇİN TIKLA

Girişimcilik: 1950’lerin Miras Obsesyonundan 2020’lerin Kişisel Marka Takıntısına

Kızgın Damdaki Kedi (1958) filmindeki “Girişimci Baba” ile Günümüzün Girişimcilik Tutkusu Arasındaki Farklar Geçen gün izlediğim Kızgın Damdaki Kedi filminde Big Dady sürekli girişimci oluşuyla ve sıfırdan yarattığı mal varlığının hikayesiyle ödediği bedelleri görmeden anlattığında bir büyük başarı olarak günümüz dünyasındaki bir karşılaştırmaya yöneldim ister istemez. Bu yazıda böyle bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kiralık Dairelere Sıkıştırılan İnsan: Modern Yersizliğin Psikodinamiği Bölüm 1

Kiralık bir evde yaşıyorum. Babamın gençliğinde alabildiği – sahip olduğu bir eve karşılık henüz bir artı bir dairede yaşamanın bir anlamını düşünürken bu yazıyı toparlamaya çalıştım. “Kiralık dairelere sıkıştırılan günümüz insanı” bendim, arkadaşlarım ve aslında hepimiz olduğunu gördüm ve bunun bir sistem sorunu olduğunu yalnızca bir konut krizine değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yedi Ölümcül Günah ile Savaşlar

1. Gurur (Superbia) ve Milliyetçilik-Yüksekten Bakış 2. Açgözlülük (Avaritia) ve Kaynak İstila Hırsı 3. Öfke (Ira) ve İntikam Döngüsü 4. Kıskançlık (Invidia) ve Jeopolitik Rekabet 5. Şehvet (Luxuria) ve Sömürgeci Sömürü 6. Tembellik (Acedia) ve Sivil Toplumun Çöküşü 7. Oburluk (Gula) ve Savaş Ekonomisi 🔄 Psikopolitik Sarmal Bu yedi günah,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şiboletler: Kimliğin Şifresi, Dışlanmanın Anahtarı

Şibolet kavramını Halk İçin Psikoterapi kitabında psikanalizin şiboletleri üzerinden duymuş ve merak etmiştim. Aslında kelime, hem etimolojik hem de politik-psikolojik olarak derin çağrışımlara sahip. Günümüz Türkiye’sinde ötekileştirme, kültürel ayrımcılık, sınıfsal semboller ve kimlik kontrolü bağlamında son zamanlarda düşündüğüm için ksıa bir deneme yazısı yazmak istedim. Bazı kelimeler sadece anlam taşımaz;

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hislerin Gıdıklayarak Gelmeyeceğini Bilmek.

Ordinary People filminde terapist, hastasına ”Hissetmek hakkında bir nasihat sana Hislerinin seni gıdıklayarak geldiklerini haber vermeleri beklentisinde olma “ diyordu. Bazı insanlar duygularını bir melodi gibi bekler: Yumuşak, uyumlu, yavaşça yükselen bir notayla geleceğini zannederler. Oysa hisler, sandığımız kadar nazik değildir. Hele bastırılan, yok sayılan, bilinçdışında birikirken şekil değiştiren duygular…

OKUMAK İÇİN TIKLA