Bilginin Düzeni: Selim Işık’ın Ansiklopedi Hayali

Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar romanında Selim Işık’ın “Ansiklopedi” hayali, yalnızca bir karakterin kişisel saplantısı değil, aynı zamanda bilginin, insan aklının ve toplumun sınırlarıyla ilgili derin bir sorgulamadır. Bu hayal, bir yanda bilginin birleştirici ve özgürleştirici potansiyelini yüceltirken, diğer yanda kaotik, kontrol edilemeyen ve bireyi yutan bir bilgi yığınının tehdidini barındırır. Selim’in ansiklopedisi, insanlığın bilgiyle kurduğu ilişkinin hem bir kutlaması hem de bir eleştirisidir.

Bilginin İdeali ve İnsanlığın Hırsı

Selim Işık’ın ansiklopedi hayali, ilk bakışta, insanlığın bilgiyi sistemleştirme çabasının bir yansımasıdır. Tarih boyunca, Diderot ve d’Alembert’in Encyclopédie projesinden Vikipedi’ye kadar, ansiklopediler bilginin demokratikleşmesini ve evrensel bir akıl birikimini temsil etmiştir. Selim’in hayali, bu bağlamda, Aydınlanma’nın akılcı idealine bir selam gibidir: Bilgi, dünyayı anlamanın ve onu daha iyi bir yer yapmanın anahtarıdır. Ancak Selim’in projesi, bu idealin romantik bir yorumundan çok, bireysel bir takıntıya dönüşür. Onun ansiklopedisi, her şeyi kapsama iddiasıyla, insan aklının sınırlarını zorlar. Bu çaba, bilginin sınırsızlığına duyulan bir hayranlığı mı, yoksa her şeyi kontrol altına alma hırsını mı gösterir? Selim’in projesi, insanlığın bilgiye hükmetme arzusunun hem büyüleyici hem de tehlikeli doğasını ortaya koyar.

Bireyin Bilgiyle İmtihanı

Selim’in ansiklopedi hayali, bireyin bilgiyle ilişkisindeki çaresizliği de gözler önüne serer. Onun, her şeyi kaydetme ve düzenleme çabası, modern insanın bilgi çağındaki kaygısını yansıtır. Bilgi, bir zamanlar özgürleştirici bir güçken, bugün bireyi bunaltan bir yığına dönüşmüştür. Selim’in ansiklopedisi, bu bağlamda, bireyin kendi anlam arayışını simgeler: Her şeyi bilmek, her şeyi anlamak, ama sonunda hiçbir şeyi tam olarak kavrayamamak. Bu durum, sosyolojik açıdan, modern toplumların bilgiyle kurduğu ilişkinin bir aynasıdır. İnternet çağında, bilgiye erişim kolaylaşmış, ancak bu bolluk, bireyde bir anlam kaybına yol açmıştır. Selim’in hayali, bu anlam kaybına karşı bir direniş midir, yoksa bu kaosun bir kurbanı mıdır? Onun çabası, bireyin kendi varoluşsal boşluğunu doldurma girişimi olarak da okunabilir.

Dilin Sınırları ve Bilginin Temsili

Selim’in ansiklopedisi, bilginin dil aracılığıyla temsil edilmesinin imkânsızlığına işaret eder. Dil, insan düşüncesini ifade etmenin temel aracıdır, ancak aynı zamanda eksik ve yanıltıcıdır. Selim’in her şeyi kapsayan bir ansiklopedi yazma arzusu, dilin bu sınırlılıklarını aşma çabasıdır. Ancak bu çaba, dilin kaotik doğasıyla çarpışır: Her kelime, her tanım, başka bir yoruma kapı aralar. Selim’in ansiklopedisi, bu anlamda, dilin hem bir düzenleyici hem de bir düzensizlik yaratıcısı olduğunu gösterir. Felsefi olarak, bu durum, Wittgenstein’ın “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır” sözünü akla getirir. Selim’in hayali, dilin bu sınırlarını zorlayarak dünyayı genişletme çabası mı, yoksa bu sınırlara teslim olma korkusu mu? Bu soru, onun projesinin hem yaratıcı hem de yıkıcı yönünü ortaya koyar.

Toplumun Bilgiyle Dansı

Selim’in ansiklopedisi, toplumların bilgiyle kurduğu ilişkinin tarihsel dönüşümünü yansıtır. Bilgi, bir zamanlar kutsal bir hazineyken, modern çağda bir meta haline gelmiştir. Selim’in hayali, bu dönüşümün sancılarını taşır: Bilgi, toplumu birleştiren bir ortak değer mi olmalıdır, yoksa bireyleri ve grupları ayıran bir güç mü? Sosyolojik olarak, bu hayal, bilgi toplumunun ikilemlerini de açığa çıkarır. Bilgi toplumu, eşitlik ve şeffaflık vadeder, ancak aynı zamanda gözetim, manipülasyon ve eşitsizlik üretir. Selim’in ansiklopedisi, bu çelişkileri simgeler: Herkese açık bir bilgi hazinesi mi, yoksa kontrol altında tutulan bir güç aracı mı? Onun projesi, toplumun bilgiyle kurduğu bu karmaşık ilişkinin bir metaforudur.

Etik Sorular ve Bilginin Sorumluluğu

Selim’in ansiklopedi hayali, etik açıdan da sorgulanabilir. Bilgiyi bir araya toplamak, onu kimin için ve ne amaçla kullanacağına dair soruları gündeme getirir. Selim’in projesi, bilgiyi insanlığın hizmetine sunma idealiyle mi motive olmuştur, yoksa kişisel bir tatmin arayışı mıdır? Tarihsel olarak, bilginin kötüye kullanımı –örneğin, propaganda veya manipülasyon amacıyla– insanlığa büyük zararlar vermiştir. Selim’in ansiklopedisi, bu bağlamda, bilginin ahlaki sorumluluğunu sorgular. Onun hayali, bilgiyi özgürleştirme çabası mı, yoksa bilgiyi bir kontrol aracı haline getirme riski mi taşır? Bu soru, bilginin hem kurtarıcı hem de tehlikeli doğasını vurgular.

Tarihsel Bağlam ve Modernlik Eleştirisi

Selim’in ansiklopedisi, Türkiye’nin modernleşme sürecine dair bir eleştiri olarak da okunabilir. Tutunamayanlar, 1970’lerin Türkiye’sinde, Batı’nın modernlik idealleriyle yerel gelenekler arasında sıkışmış bir toplumun portresini çizer. Selim’in hayali, bu bağlamda, modernliğin bilgiyle kurduğu ilişkinin bir yansımasıdır. Batı’nın ansiklopedik geleneği, evrensel bir akıl ve ilerleme vaat ederken, Selim’in projesi bu vaadin uygulanabilirliğini sorgular. Onun ansiklopedisi, modernliğin hem bir hayali hem de bir kâbusu olarak ortaya çıkar. Tarihsel açıdan, bu hayal, Türkiye’nin modernleşme sürecindeki çelişkilerini –bilgiye duyulan hayranlık ile onun getirdiği yabancılaşma– simgeler.

Sonuç: Bilginin Çelişkisi

Selim Işık’ın ansiklopedi hayali, ne yalnızca bir düzen arayışı ne de yalnızca bir kaos korkusudur; ikisini birden barındırır. Onun projesi, bilginin insan yaşamındaki yerini sorgulayan bir aynadır. Bilgi, insanı özgürleştirebilir, ama aynı zamanda onu bir yığın altında ezebilir. Selim’in hayali, bu çelişkiyi tüm çıplaklığıyla ortaya koyar. Onun ansiklopedisi, insanlığın bilgiye duyduğu sonsuz açlığın hem bir kutlaması hem de bir uyarısıdır. Bu hayal, bize şu soruyu bırakır: Bilgi, insanlığın hizmetinde mi olmalıdır, yoksa insanlık bilginin hizmetinde mi?