Tüm bu teşhis ile beraber doğal kaynakların korunması amacı ile kurulmuş uluslararası organizasyon olan IUCN(Dünya Korunma Birliği ya da Doğa ve Doğal Kaynakların Korunması için Uluslararası Birlik),her yıl en az 50 türün neslinin tükenmesi riskiyle karşı karşıya kaldığını açıkladı. IUCN, tüm amfibilerin (hem suda hem de karada yaşayabilen hayvanlar) yüzde 41’inin,tüm memelilerin de yüzde 25’inin risk altında olduğunu belirtti.
Bilim insanlarının verilerine göre yeni bir Türlerin Yok Oluşu devresine giriyoruz. Biyolojik evrim işleyişinde olduğu gibi, evrimleşme sürecinde, yeni türlerin oluşmasının yanında, bazı türlerinde yok olduğu belirtiliyor. İnsan türünün ortaya çıkmasından sonra, türlerin yok olma hızı, insanların etkinliği oranında artmıştır.
Araştırmayı yöneten Gerardo Ceballos‘un açıklamaları ”Dünya, altıncı büyük soyların tükenişi evresine giriyor. 65 milyon yıl önce böyle bir evrede dinozorlar yeryüzünden silinmişti. Eğer harekete geçmez, önlem almazsak, insan soyu da yok olup gidenler arasında yer alacak” şeklinde.
Canlı türlerinin yok olma hızının, yeni türlerin evrimleşip ortaya çıkış hızından 10 bin kat daha hızlı olduğunu doğrulamaktadır. İnsan nüfusundaki artış hızının türlerin yok oluş hızıyla orantılı olarak artması, bu görüşü desteklemektedir. Nüfus arttıkça doğal yaşam alanları, yeni yerleşim alanları, tarım alanları, ulaşım yolları, fabrikalar, konutlar vb. insan etkinliklerinde kullanılmaları sonucunda parçalanıp bozulmaktadır.
Stanford Üniversitesinden Prof. Dr. Paul Ehrlich da “Hızla yaşadığımız dünyayı yok ediyoruz. Aslında üzerine bindiğimiz dalı kesiyoruz” şeklinde uyarıda bulundu. Bitkilerin arılar tarafından döllenmesinin de gelecek 30 yıl içinde sona erebileceği ifade ediliyor. Bilim ve teknolojinin doğa ile nasıl başa çıkacağı merak konusu.
(http://www.cnnturk.com/, 21.06.2015 Pazar)