Bir Erkeğin (veya ataerkil bilinci taşıyan bir kadının) İçsel Değişimi, “Zorluklarla kazanılmış erkeklik” olarak Gördüğü Şeye Karşı Kaçınılmaz Bir Tehdit Olarak Yüzeye Çıkar.
Marion Woodman’ın Jungcu psikolojisinin, özellikle Batı kültüründeki eril kimlik krizi ve zorunlu psikolojik dönüşüm mekanizmaları üzerine yaptığı en derin analizlerden birini işaret etmektedir.
Kaynaklara göre, bir erkeğin (veya ataerkil bilinci taşıyan bir kadının) içsel değişimi, “zorluklarla kazanılmış erkeklik” olarak gördüğü şeye karşı kaçınılmaz bir tehdit olarak yüzeye çıkar. Bu durum, toplumsal deneyimin (kolektif bilinç) bireyi bu meseleyi farklı bir açıdan ele almaya hazırlamamasından kaynaklanır, çünkü toplumun kendisi de aynı eski mitolojilere saplanmıştır.
İşte bu bilincin, toplumsal deneyimin yetersiz kaldığı yerde, psikolojik olarak bu işleme nasıl tabi tutulduğunun açıklaması:
1. Sosyal Deneyimin Yetersizliği ve Tehdidin Kaynağı
Ataerkil sistem, yüzyıllardır eril egonun dayandığı temelleri inşa etmiştir. Bu temellerin sorgulanması, varoluşsal bir krize yol açar:
- Eskimiş Mitoslara Tutunma: Yüzyıllardır süregelen ataerkil gelenek, Güneş kahramanının ejderhayı yenerek bilince giden yolu kazanması mitine dayanır. Bu mit, eril gücü ve mutlak otoriteyi kutsallaştırır. Eril ego, değişim yerine bu eskimiş mitolojilere saplanıp kalır.
- Kolektif Körlük: Çağımızda sorgulanan bu “tutuklanmış veya öldürücü biçimi” (örneğin doğanın tahrip edilmesi) sorgulamak, ataerkil gücün gazabını üzerimize çeker. Batı medeniyetinde değer verilen şey, duygudan yoksun, “maço sanayi ve post-endüstriyel makine” tarafından yönlendirilir. Toplum, bu eski kalıpları sürdürdüğü için, sosyal deneyim kişiyi dönüşüme hazırlayamaz.
Bu nedenle, erkeğin (veya kadının içindeki eril yönün) kendi içindeki değişimi, zorlukla kazandığı kimliğine yönelik bir kastrasyon ayini tehlikesi olarak görmesi doğaldır.
2. Bilinçte Dönüşümün Gerçekleştirilmesi (Yüksek Düzeye Geçiş)
Kaynaklar, bilincin bu meselenin üstesinden gelmesinin, egonun geleneksel beklentilerinin ötesinde, zorlu bir “kendini aşma” süreci gerektirdiğini belirtir. Bu süreç, ancak bireysel ve kolektif bilinçdışındaki enerjileri dönüştürerek gerçekleşir:
A. Çatışmanın Sonuna Kadar Sürdürülmesi (Çarmıh Hâli)
Değişimin gerçekleşmesi için bilinçte oluşan çatışmanın kabul edilmesi zorunludur.
- Yeni Bir Bilinç Düzeyi: Yaşamın en büyük sorunları çözülemez, sadece aşılabilir (outgrown). Bu “aşma” durumu, yeni bir bilinç düzeyi ile sonuçlanır.
- Yaratıcı Çözüm: Jung’a göre, kişi yeterince vicdanlı (conscientious) olduğunda, çatışma sonuna kadar dayanılır ve bu durum, atılan arketip tarafından üretilen yaratıcı bir çözümün ortaya çıkmasını sağlar. Bu, kişisel kimliğin en derin temeliyle ve bütünlüğüyle uyumlu, karşı konulamaz bir otoriteye (Tanrı’nın sesi olarak nitelendirilen) sahiptir.
- Acı Dünyasının Zorunluluğu: John Keats’in “Ruh İnşası” (Soul Making) sistemi, Zekayı eğitmek ve onu bir Ruh haline getirmek için “Acılar ve sorunlarla dolu bir Dünya’nın ne kadar gerekli” olduğunu gösterir. Kalbin bin bir farklı şekilde acı çekmesi ve hissetmesi gerekir. Bu, entelektüel idealizasyon yerine maddeye ışık getiren deneyimsel bilgidir.
B. Eskimiş Ebeveyn Komplekslerinin Gücünün Kırılması
Özgürleşme, kontrolü ele almış olan bilinçdışı komplekslerin etkisiz hale getirilmesini gerektirir:
- Zorba ve Kurban Rollerinin Sahiplenilmesi: Her birimiz kendi içimizdeki kurban ve zorbanın sorumluluğunu üstlenebilirsek, eskimiş ebeveyn komplekslerinin gücünü gerçekten kırabiliriz. Bu güçten kurtulduğumuzda, sevebilme özgürlüğüne kavuşuruz.
- Yüzleşme: Kişinin kaçmayı bırakıp gölgesiyle (asi, isyankar, suçlu veya katil arketipi) yüzleşmesi ve onu doğrudan gözlerinin içine bakarak görmesi gerekir. Kaçtığımız sürece gölge bizi kovalar ve tökezletir; ona döndüğümüzde ise, onun anıtsal dehşetleriyle başa çıkılabilir.
C. Yeni Eril ve Dişil Bilincin Entegrasyonu
Eski mitolojiyi öldürmekten (Ejderha Katliamı) kurtulmak için, dönüşüm hedeflenmelidir.
- Dişil Bilincin Gelişimi: Güneş kahramanı tarafından ejderhanın öldürülmesinin yerini, dişil bilincin geliştirilmesi almalıdır. Bu, bilinçdışı dişilliğin reddi yerine, ayrımcı entegrasyonu yoluyla dönüşüme yol açar.
- Eril Ego’nun Yeniden İnşası: Önerilen bu bilinçteki mutasyon, eril egonun yüzyıllardır dayandığı temelleri yeniden yapılandıracaktır. Bu, erkeğin kendi içindeki yaratıcı enerjiyi (Phallos) bulması, onu güce yönelik bir iradeden (Phallus) ayırması ve sevgi ve ruh aracılığıyla yeniden doğmuş bir enerjiye dönüştürmesiyle ilişkilidir.
Özetle, bilinç; toplumsal olarak kendisine öğretilen katı eril kimlikten kurtulmak için, acı ve çatışmayı sonuna kadar deneyimlemeli, ego’dan daha büyük bir güce (Öz’e) teslim olmalı ve eskimiş ebeveyn komplekslerini parçalayarak, eril ve dişil enerjileri birleştiren yeni, bütünleşmiş bir ruh (soul) oluşturmalıdır. Aksi takdirde, bu enerji “bilinçsizce katilinin enerjisiyle beslenen” bir bağımlılık olarak geri dönecektir.



