Kategori: Psikiyatri

Hastalıkla İlgili 11 Tez

Kapitalist düzeni ele alırken çoğu zaman üretim, kâr, iş gücü gibi kavramlardan bahsederiz. Ama gözden kaçan en önemli olgulardan biri, hastalıktır. Çünkü hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin hem sonucu hem de motor gücüdür. 1. Hastalık = Kapitalizmin Ürünü Hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin doğrudan bir sonucudur. İş koşullarından, tüketim baskısına, yaşam tarzından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalığın Sırrı: İnsan Türü ve Devrimci Bir Kavrayış

Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), 1970’lerde yalnızca bir hasta hareketi değildi; aynı zamanda felsefi ve politik bir devrim çağrısıydı. Onların en radikal iddialarından biri şuydu: “Hastalığın sırrı, insan türünün eksikliğidir.” Peki bu ne anlama gelir? Ve “hastalık kavramı” gündelik hayatta nasıl uygulanabilir? İnsan Türü Eksiklik Olarak SPK’ya göre hayvanlar kendi türlerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyalist Hasta Kolektifi: Hastalığı Silaha Dönüştürmek

1960’ların sonunda Avrupa’da yükselen öğrenci hareketleri, Yeni Sol dalga ve anti-psikiyatri tartışmaları, yalnızca politik alanı değil, insanın en kişisel deneyimlerinden biri olan “hastalık” meselesini de dönüştürdü. Bu bağlamda 1970 yılında Heidelberg’de ortaya çıkan Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), sıradan bir örgütlenme değil; hastalığı, kapitalizme karşı bir politik araç olarak yeniden tanımlayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Fenotipleme: Zihinsel Sağlığın Erken Tespitinde Yeni Bir Ufuk

Dijital fenotipleme, bireylerin davranışsal, bilişsel ve duygusal durumlarını anlamak için dijital teknolojilerden toplanan verilerin analizini ifade eder. Akıllı telefonlar, giyilebilir cihazlar ve diğer dijital araçlar aracılığıyla toplanan veriler, bireylerin günlük yaşamlarındaki örüntüleri ortaya çıkararak psikiyatrik bozuklukların erken teşhisinde devrim yaratma potansiyeline sahiptir. Bu teknoloji, bireylerin hareket, uyku, sosyal etkileşim ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yüksek İşlevli Otizm ve Asperger Sendromu: Nosolojik Ayrımların Çok Yönlü Analizi

Yüksek işlevli otizm (HFA) ile Asperger sendromu arasındaki nosolojik ayrımlar, tarih boyunca ve günümüzde hem klinik hem de bilimsel bağlamda tartışma konusu olmuştur. Bu metin, iki durumun tarihsel gelişimini, kavramsal temellerini, bilimsel sınıflandırmalarını, etik ve ahlaki boyutlarını, dilbilimsel etkilerini, toplumsal algılarını, gelecek öngörülerini ve sanatsal temsillerini ayrıntılı bir şekilde ele

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikanalistlere Açık Mektup

Marcus Coelen, Patricia Gherovici, David Lichtenstein, Evan Malater, Jamieson Webster Belirsizlikte Anlam Arayışı Belirsizlik bu kadar yoğun olduğunda, kesinlik üreten anlatılar kurma dürtüsü artar.Ve bu anlatılar, her yerde karşımıza çıkan o tanıdık “ruh sağlığı tavsiyeleri” ile el ele gider: Bütün bu iyi niyetli formüller, krizin başındaki pirus zaferleri gibi: gerçek

OKUMAK İÇİN TIKLA

DSM-5’te Otizm Türlerinin Birleştirilmesinin Bilimsel ve Uygulamalı Etkileri

DSM-5’te otizm türlerinin tek bir “Otizm Spektrum Bozukluğu” (OSB) tanımı altında birleştirilmesi, otizmin heterojen doğasını anlamada önemli bir dönüm noktası oluşturmuştur. Bu değişiklik, otizmin farklı alt türlerini (örneğin, Asperger sendromu, otistik bozukluk, yaygın gelişimsel bozukluk) bir spektrum olarak ele alarak, bireysel farklılıkları daha bütüncül bir şekilde anlamayı ve klinik uygulamaları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çocukluk Çağı Dezintegratif Bozukluğun Otizm Spektrumuna Dahil Edilişi ve Nörobiyolojik Temelleri

Çocukluk çağı dezintegratif bozukluk (Heller sendromu), nörogelişimsel bozukluklar arasında nadir görülen, ancak derin etkileri olan bir durumdur. İlk olarak 1908 yılında Theodor Heller tarafından tanımlanan bu bozukluk, otizm spektrum bozuklukları (OSB) ile benzer özellikler göstermesi nedeniyle DSM-5’te OSB kategorisi altına alınmıştır. Bu metin, Heller sendromunun otizm spektrumuna dahil edilme nedenlerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Bilinçdışı” Nedir ve Beyinde Nerede Konumlanmıştır? Mark Solms’tan Çığır Açan Bir Nöropsikanalitik Bakış

Psikanaliz ve nörobilim arasındaki köprüyü kuran en önemli isimlerden biri olan Mark Solms‘un “What is ‘the unconscious,’ and where is it located in the brain?” başlıklı makalesi üzerine kritik bir blog yazısı paylaşmak istiyorum. Bu makale, Freud’un teorilerine meydan okurken, aynı zamanda onları modern bilimsel kanıtlarla güçlendiriyor ve insan zihnine dair anlayışımızı temelden

OKUMAK İÇİN TIKLA

İd Bilinçli” İse, Terapide Neyi Değiştirmeliyiz? Duygusal Kökenli Bilince Yeni Bir Bakış!

Psikanaliz ve Nörobilim Buluşunca, Terapi Nasıl Evriliyor? 💡 Ruhsal İyileşmede Yeni Ufuklar. Bu Perspektifte Terapi Nerede Duruyor? Solms ve Panksepp’in makalesi, bilincin ve duyguların nörobiyolojik kökenlerine dair sunduğu bu yeni perspektifle, terapinin rolünü ve hedeflerini yeniden düşünmemizi sağlıyor. Terapi artık sadece bilişsel içgörüye veya davranışsal değişime odaklanan bir süreç olmaktan çıkıp, duygusal deneyimin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaratıcı Deneyimleri Oluşturabilmek İçin Ne Olmalıydı ?

Winnicott’ın geçiş alanı (transitional space) ve potansiyel mekân kavramlarını anlamak bu açıdan önemlidir. Bu alan, bireyin yaratıcı deneyimler yaşadığı, oyun ve gerçeklik arasındaki etkileşimin gerçekleştiği bir mekândır. Peki oültürel deneyimin bu mekândaki yerini nedir ? Bebek ile anne, çocuk ile aile, birey ile toplum ya da dünya arasındaki potansiyel mekân,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antipsikiyatri ve İlaç Endüstrisi: Akıl Hastalığı Kavramının Yeniden Değerlendirilmesi

Kavramların Sınırları Antipsikiyatri hareketi, akıl hastalığının biyolojik bir gerçeklikten çok toplumsal bir kurgu olduğunu savunur. Bu görüş, bireylerin davranışlarını patolojikleştiren sistemlerin, güç ve kontrol mekanizmaları olarak işlediğini öne sürer. Günümüzde ilaç endüstrisinin psikiyatrik tanı ve tedavi süreçlerindeki etkisi, bu argümanı yeniden gündeme taşır. Endüstrinin, bilimsel araştırmaları finanse ederek tanı kriterlerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Fenotiplemenin Psikiyatrik Bozuklukların Erken Teşhisindeki Rolü

Kavramın Ortaya Çıkışı ve Bilimsel Temelleri Dijital fenotipleme, bireylerin dijital cihazlarla etkileşimlerinden elde edilen verilerin analiz edilerek davranışsal, bilişsel ve duygusal örüntülerin tanımlanması sürecidir. Akıllı telefonlar, giyilebilir teknolojiler ve sosyal medya platformları gibi araçlar, bireylerin hareket, iletişim, uyku ve dijital tüketim alışkanlıklarını sürekli olarak kaydeder. Bu veriler, makine öğrenimi ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nöroçeşitliliğin Psikiyatrik Tanılar Üzerindeki Dönüştürücü Etkisi

Farklılığın Yeniden Tanımlanması Nöroçeşitlilik, insan beyninin işleyişindeki çeşitliliği bir patoloji olarak değil, doğal bir varyasyon olarak görmeyi öneren bir yaklaşımdır. Bu kavram, otizm, ADHD, disleksi gibi durumları geleneksel psikiyatrik tanıların ötesine taşıyarak, bireylerin bilişsel ve duygusal farklılıklarını birer “hastalık” yerine insan deneyiminin bir parçası olarak yeniden çerçeveler. Biyomedikal model, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şiddetin Kökleri ve Toplumsal Dinamikler

İnsan Doğasının Karanlık YüzüZoosadizm, hayvanlara yönelik şiddetin ötesinde, insan doğasının derinliklerinde yatan bir eğilimi açığa vurur. Hayvanlara eziyet, yalnızca fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda bireyin içsel çatışmalarını dışa vurma biçimidir. Psikolojik açıdan, bu davranış, bastırılmış öfke, kontrol arzusu veya empati yoksunluğunun bir yansıması olabilir. Freud’un id kavramı, bu ilkel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antipsikiyatri Hareketinin Mitleri

“Normallik İmparatorluğu” kitabının beşinci bölümü, “Antipsikiyatri Hareketinin Mitleri” başlığını taşımaktadır. Bu bölüm, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemden başlayarak, psikiyatrideki değişimleri, Sigmund Freud’un psikanalizinin yükselişini ve Thomas Szasz’ın önderlik ettiği antipsikiyatri hareketinin eleştirilerini ve etkilerini ele almaktadır. İşte bölümün ana noktaları: Kaynak : “Normallik İmparatorluğu” (Empire of Normality) Robert Chapman

OKUMAK İÇİN TIKLA

ABA Terapisinin Otistik Çocuklar Üzerindeki Etkileri

Davranış Mühendisliği ve İnsan Doğası Uygulamalı Davranış Analizi (ABA), otistik çocukların davranışlarını düzenlemek için sistematik bir yaklaşım sunar. Temelinde, davranışların öğrenme yoluyla şekillendirilebileceği fikri yatar; ödül ve pekiştirme mekanizmalarıyla istenen davranışlar teşvik edilir, istenmeyenler ise azaltılmaya çalışılır. Bu yöntem, 1960’larda Ivar Lovaas’ın çalışmalarından kök alır ve bilimsel olarak doğrulanmış bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Danışan Onayı Olmadan Terapi: Özgür İrade ve İnsan Onuru Arasında

Danışan onayı olmadan uygulanan terapiler, özellikle el becerisi kısıtlamaları gibi fiziksel müdahaleler, insan hakları, özerklik ve toplumsal düzenin kesişim noktalarında karmaşık bir tartışma alanı açar. Bu metin, konuyu derinlemesine ve çok katmanlı bir şekilde ele alarak, bireyin özerkliğine, bedensel dokunulmazlığına ve toplumsal bağlamlara odaklanıyor. Sorunun etik boyutları, bireyin özgürlüğü ile

OKUMAK İÇİN TIKLA

Masal ve Drama Terapisinin Rol Çatışmalarını Çözmedeki Gücü

Masal ve drama terapisi, bireylerin iç dünyalarını dışa vurmalarına olanak tanıyan, yaratıcı ve dönüştürücü bir yöntemdir. Danışanların masal karakterlerini canlandırması, rol çatışmalarını çözmede benzersiz bir alan açar; çünkü bu süreç, bireyin kendi çelişkilerini, kimlik karmaşalarını ve toplumsal rollerle olan gerilimlerini keşfetmesini sağlar. Bu metin, masal ve drama terapisinin rol çatışmalarını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aynanın Ötesindeki Benlik: Avatar Terapisi ve Dijital Kimliğin Yeniden İnşası

Avatar terapisi, Metaverse’in sunduğu dijital evrende bireyin kendisini yeniden yaratma ve keşfetme sürecini, Jacques Lacan’ın ayna evresi kavramıyla kesiştiren bir fenomen olarak beliriyor. Bu metin, avatar terapisinin insan bilincini, kimlik algısını ve toplumsal dinamikleri nasıl yeniden şekillendirdiğini, Lacan’ın ayna evresiyle ilişkilendirerek derinlemesine inceliyor. Metaverse’in sunduğu bu yeni alan, bireyin kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA