Kategori: Psikoterapi

Rogers ve Yalom’un Terapötik Bağ Anlayışlarının Karşılaştırmalı Analizi

Terapötik Bağ Kavramının Temelleri Kişi merkezli terapi, terapötik bağı, danışanın kendini gerçekleştirme potansiyelini ortaya çıkaracak bir ortam olarak tanımlar. Bu yaklaşımda, terapist, koşulsuz kabul, empati ve içtenlik gibi temel unsurları sağlayarak güvenli bir bağ kurar. Bu bağ, danışanın kendi içsel kaynaklarını keşfetmesine olanak tanır ve terapistin yargılayıcı olmayan duruşu, danışanın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikoterapide Etik İkilemler ve Kant’ın Kategorik Buyruk Anlayışının İlişkisi

Etik İkilemlerin Doğası ve Psikoterapideki Yeri Psikoterapide etik ikilemler, terapistlerin mesleki sorumlulukları ile ahlaki değerler arasında sıkışmasıyla ortaya çıkar. Örneğin, bir danışanın gizliliğini koruma yükümlülüğü, danışanın kendisine veya başkalarına zarar verebileceği durumlarda çatışmaya yol açar. Bu tür durumlar, terapistin hem bireysel hem de toplumsal sorumluluklarını sorgulamasını gerektirir. Gizlilik, terapötik güvenin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizmde Sanat Psikoterapilerinin Psikodinamiği

Sanat terapisinin, otistik spektrumdaki çocuklarla yapılan çalışmalardaki kuramsal temel ilkeleri, çağdaş çocuk ve bebek psikolojisinden, özellikle duygusal gelişim ve ilişkiler üzerine yapılan araştırmalardan derinleşimle beslenir. Bu yaklaşımlar, otizmin temel özelliklerinden biri olan iletişim ve hayal gücündeki belirgin eksiklikleri ele alarak, sanatın bu alandaki dönüştürücü potansiyelini vurgular. 1. Otizmin Gelişimsel Eksikliklerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhsal Büyümenin Temel Bileşenler, Zorlukları

Ruhsal büyüme, hayatın ikinci yarısında anlam bulma ve nihayetinde “gerçekten büyüme” sürecini ifade eder. Bu süreç, Carl Jung’un “bireyleşme” kavramıyla yakından ilişkilidir, yani olmak istediğimiz tam kişiliğe, tanrıların tasarladığı, ebeveynlerin veya kabilenin değil, daha çok yakınlaşma yaşam boyu projesidir. Ruhsal büyüme, ruhun çağrısına yanıt vererek “ikinci, daha büyük bir yaşamı”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’a Göre Benlik ve Ruh İlişkisi

Jung’un “Benlik” (Self) ve “Ruh” (Soul) bu iki kavram, ruhsal büyüme ve bireyleşme süreçlerinin anlaşılmasında merkezi bir rol oynar, ancak genellikle birbirine karıştırılır veya farklı şekillerde yorumlanır. Benlik ve Ruh arasındaki dinamik ilişkiyi ve her birinin kişinin psikolojik ve manevi yolculuğundaki benzersiz işlevini vurgulamaktadır. Öncelikle, her iki kavramı ayrı ayrı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaralı Damat İle Gerçek Damat Karşılaştırmalı Jungiyen Analizi

“Yaralı Damat” (The Ravaged Bridegroom) ve “Gerçek Damat” (The True Bridegroom) Marion Woodman’ın eserinde, ataerkil sistemin yol açtığı hasarların ve bireyleşme sürecinin iki zıt kutbunu temsil eden kritik arketipsel figürlerdir. “Yaralı Damat” mevcut patolojik durumu ifade ederken, “Gerçek Damat” ulaşılması arzu edilen, bütünleşmiş ve sağlıklı eril enerjiyi simgeler. Yaralı Damat

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sağlıksız Maskülenite: Zehirli Bir Kalıp Hayatımıza Girerse ?

Sağlıksız maskülenite (veya yaygın adıyla zehirli erkeklik), erkeklerin kendilerini ve çevrelerindekileri olumsuz etkileyen katı ve kısıtlayıcı toplumsal beklentilere uyum sağlama zorunluluğunu ifade eder. Bu, erkek olmanın tek bir doğru yolu olduğu inancına dayanan, duyguları bastıran, güç ve kontrolü merkeze koyan bir davranış kalıbıdır. Bu kavram, erkekleri doğrudan hedef almaktan ziyade,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaralı Damat mı ?

“Yaralı Damat” (The Ravaged Bridegroom) arketipi, Marion Woodman’ın aynı adlı kitabında incelenen ve hem erkeklerde hem de kadınların içsel maskülenitesinde (animus) görülebilen, yozlaşmış, yaralı veya işlevsiz bir eril enerjiyi temsil eder. Bu arketip, ataerkil sistemin ve çocukluk travmalarının yol açtığı derin psikolojik yaraların bir yansımasıdır. İşte “Yaralı Damat”ın başlıca özellikleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhsal Kısırlık: İçsel Bir Çölleşme ve Yeniden Doğuş

Ruhsal kısırlık, modern yaşamın getirdiği hız, beklentiler ve yüzeysellik içinde ruhun kuraklaşmasıdır. Tıbbi bir tanı olmaktan ziyade, içsel bir durumu tanımlar: Tutkunun, yaratıcılığın ve canlılığın yitirildiği, sanki ruhsal bir çölün ortasında kalmış gibi hissedilen bir haldir. Bu durum, hayatın tüm unsurlarının var olmasına rağmen, hiçbirinin gerçek bir doygunluk veya anlam

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaralı Kral Arketipi ve Kelt Graal Geleneği

“Yaralı Kral” arketipi, özellikle Kelt ve Orta Çağ Avrupa mitolojisiyle iç içe geçmiş olan Kutsal Kâse (Graal) efsanelerinde merkezi bir figürdür. Bu güçlü sembol, fiziksel veya ruhsal bir yara taşıyan ve bu yara nedeniyle krallığı, yani ait olduğu dünyayı verimsizliğe ve çürümeye sürükleyen bir hükümdarı temsil eder. Yaralı Kral Kimdir?

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadınlar İçin Bir Yolculuk: Özgün Dişil ve Sağlıklı Eril ?

Bir kadının hayatındaki en derin ve en dönüştürücü yolculuklardan biri, kendi otantik dişil kimliğini bulması ve içsel eril enerjisini sağlıklı bir şekilde entegre etmesidir. Bu süreç, toplumun ve kültürün dayattığı beklentilerin ötesine geçerek, benliğin en saf halini keşfetmeyi içerir. Otantik Dişiliğe Uyanış Otantik dişil kimlik, yalnızca biyolojik bir durum değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Babasının Kızı: İdealleştirme ve Reddedilme Arasında Bir Kimlik Yolculuğu

“Babasının kızı” olmak… Bu ifade, genellikle sevgi dolu bir gururla kullanılır. Babasıyla özel bir bağ kurmuş, onun değerlerini, mizahını ve hatta bazı huylarını benimsemiş bir kızı tanımlar. Ancak psikolojinin derinliklerinde, bu sıfatın ardında her zaman parıldayan bir sevgi hikayesi yatmaz. Bazen, bu karmaşık ilişki, bir kimlik inşa etme mücadelesine, hayal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikoterapide Etik İkilemler ve Kant’ın Kategorik Buyruk Anlayışı

Etik İkilemlerin Psikoterapideki Yeri Psikoterapide etik ikilemler, terapistlerin mesleki uygulamalarında karşılaştıkları karmaşık durumları ifade eder. Özellikle gizlilik ve zarar önleme arasındaki çatışma, bu alanda sıkça tartışılır. Gizlilik, terapötik ilişkinin temel taşlarından biridir ve danışanın güvenini kazanmak için vazgeçilmezdir. Ancak, danışanın kendisine veya başkalarına zarar verme olasılığı ortaya çıktığında, terapist gizliliği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizmli Yetişkinler İçin Terapiyi Nasıl Daha İyi Hale Getirebiliriz?

Uyarlamalar, Deneyimler ve Nöroçeşitliliği Onaylayan Yaklaşımlar 1. Giriş: Bir Boşluğun İçinde Konuşmak Otizmli yetişkinler, ruhsal sağlık sorunları açısından yüksek risk altında. Kaygı, depresyon, yalnızlık ve sosyal dışlanma gibi deneyimler, yaşam kalitesini doğrudan etkiliyor. Dahası, destek aradıklarında çoğu zaman nörotipik normlara göre tasarlanmış hizmetlerle karşılaşıyorlar. Bugüne kadar birçok klinisyen, otistik bireyler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sanat Nasıl İyileştirir?

Sanat Terapisinin Gücü, Travmadan Dirence “Sanat yapmanın en büyük gücü, kendimizi yeniden görmemize yardım etmesidir.”— Girija Kaimal Konuşulamayanı Anlatmanın Dili: Sanat Travma, beynin konuşma merkezlerini doğrudan etkiler. Bu yüzden, yaşadıklarımızı kelimelerle ifade etmek bazen imkânsızdır. İşte sanat terapisi burada devreye girer. Çizgi, renk, kil, ahşap ya da dijital bir fırça…

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikoloji, Fizik Gibi Olmalı mı?

Bilimsel Geleceğe Doğru Bir Yol Arayışı 2009 yılında Amerikan Psikoloji Derneği’nin (APA) düzenlediği “Psikoloji Uygulamalarının Geleceği: Değişim İçin İşbirliği” başlıklı zirvede dikkat çekici bir öneri ortaya atıldı: Psikoloji, tıpkı fizik gibi “sert bilim” olarak kabul edilmeli. Peki ama bu neden bu kadar önemli? Ve nasıl mümkün olabilir? Psikolojinin Bilim Olarak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhsal Bataklıklarla Yüzleşmek ve Anlam Bulmak

Bataklıklar (swamplands), James Hollis’in “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” adlı eserinde, bireylerin hayatlarında kaçınılmaz olarak karşılaştıkları zorlu, karanlık ve rahatsız edici deneyimleri, durumları veya psikolojik halleri ifade eden bir metafordur. Bu “ruh bataklıkları” olarak adlandırılan yerler, kaderin, şansın ve kendi psişemizin bizi sürüklediği “karanlık yerler” olarak tanımlanır. Önceki konuşmamızda bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireylerin hayatlarında kaçınılmaz olarak karşılaştıkları zorlu, karanlık ve rahatsız edici deneyimler, durumlar veya psikolojik haller

“Bataklık” (swampland) terimi, James Hollis’in “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” adlı kitabında, bireylerin hayatlarında kaçınılmaz olarak karşılaştıkları zorlu, karanlık ve rahatsız edici deneyimler, durumlar veya psikolojik halleri ifade etmek için kullanılan bir metafordur. Bu terim, “ruh bataklıkları” olarak da geçebilir ve kaderin, şansın ve kendi psişemizin bizi sürüklediği “karanlık yerler”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yalnız İnsanların Çağı: Narsisizm, Kapitalizm ve Kendini Bulma Yanılgısı

“Kapitalizm, insanın ruhunu nasıl şekillendiriyor?” Bu soruya verilebilecek en sarsıcı yanıtlardan biri, içinde yaşadığımız bu sistemin insanı doğası gereği narsist hale getirmesi olabilir. Peter Samol’un kriz Grubu için kaleme aldığı bu radikal metin, narsisizmin bir “bireysel kusur” ya da “yetersiz ebeveynlik” sonucu olmadığını, aksine kapitalist toplumun en uygun öznel formu olduğunu savunuyor. İşte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fan ve Führer: Kitle Histerisinin Gizemli Bağı

Pop yıldızlarının konserlerinde kendinden geçen kalabalıklar, futbol takımının lideri için gözleri yaşaran taraftarlar, politik bir figürün peşinden sorgusuzca giden kitleler… Bütün bu görüntüler, modern yaşamın sıradan birer parçası gibi görünür. Ancak Alman felsefe grubu Krisis’in kurucu üyelerinden Robert Kurz, bu seemingly masum görünen fenomenlerin arkasında yatan tehlikeli bir psikolojik mekanizmaya

OKUMAK İÇİN TIKLA