Kategori: Schopenhauer

SCHOPENHAUER: Yaşam Çağlarının Farklılığı Üzerine

Voltaire son derece güzel bir anlatımla şöyle demişti: Yaşının ruhuna sahip olmayan Yaşının tüm sıkıntılarını yaşar. Bu yüzden, bu mutluluk öğretisi incelememizin sonunda, yaşadığımız yılların bizde yarattığı değişikliklere bir bakış atmak uygun olacaktır. Tüm yaşamımız boyunca sadece şimdiki zamanın farkında oluruz, asla daha fazlasının değil. Şimdiki zamanın özelliği ise, başlangıçta önümüzde uzun

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Bir Kimsenin, Neyi Temsil Ettiği Üzerine

Bu konu, yani, bizim başkalarının görüşündeki varoluşumuz, doğamızın özel bir zayıflığı sonucunda, istisnasız bir biçimde çok abartılır; oysa en küçük bir düşünüş bile, kendi başına bunun bizim mutluluğumuz açısından önemsiz olduğunu gösterebilir. Buna göre, her insanın ötekilerin elverişli görüşlerini fark eder etmez ve gururu bir biçimde okşanır okşanmaz neden içten

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Bir Kimsenin Ne Olduğu Üzerine

Bir kimsenin ne olduğunun, onun mutluluğuna, sahip olduğu ya da temsil ettiği şeyden daha çok katkıda bulunduğunu zaten genel olarak kabul etmiştik. Her zaman, bir kimsenin ne olduğu ve buna göre kendinde neye sahip olduğu önemlidir: Çünkü bireyselliği ona sürekli ve her yerde eşlik eder ve yaşadığı her şey rengini bireyselliğinden alır. Her şeyin içinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Bir Kimsenin Neye Sahip Olduğu Üzerine

Mutluluk öğretmeni Epikuros, insan gereksinimlerini doğru ve güzel bir biçimde üç sınıfa ayırdı. Birinciler doğal ve zorunlu olanlardır: Bunlar, karşılanmadıklarında acı çekmeye neden olurlar. O halde bu sınıfa salt victus et amictus (beslenme ve giyinme) girer. Bu gereksinimleri karşılamak kolaydır. İkinciler ise doğal ama zorunlu olmayanlardır: Bu da cinsel doyum gereksinimidir; Laertius’un

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Düşünmek Üzerine

Bir kütüphane çok geniş olabilir; fakat eğer düzensiz ise küçük ama derli toplu bir kütüphane kadar kullanışlı ve yararlı değildir. Benzer şekilde, bir insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir, fakat kendi kendisine üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse, tam olarak üzerinde düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Yazarlık ve Üslup Üzerine

Her şeyden evvel iki tür yazar vardır: Sırf ele aldığı konu için yazanlar ve sadece yazmak için yazanlar. Birinci tür, kendisine insanlarla paylaşılmaya değer görünen düşüncelere yahut tecrübelere sahiptir, ikinci türdekiler ise paraya ihtiyaç duyar ve dolayısıyla esasen para için yazarlar. Onlar yazmak için düşünürler ve düşüncelerini eğip bükerek uzattıkça

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: OKUMAK YAZMAK VE YAŞAMAK ÜZERİNE

Cehalet ancak zenginlerle bir arada bulunduğu zaman tereddi ettiricidir. Sefalet ve ihtiyaç yoksul insanı sınırlar; onun işi yahut uğraşı bilgisinin yerini alır ve düşüncelerini işgal eder. Fakat cahil olan zenginler sadece zevkleri peşinde koşarak ömürlerini tüketirler ve vahşi bir hayvana benzerler; her gün görülebileceği üzere, bunlar aynı zamanda servetlerini ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan Mutluluğunun İki Temel Düşmanı: Istırap ve Can Sıkıntısı – SCHOPENHAUER

En genel gözlem, bize insan mutluluğunun iki temel düşman ının ıstırap ve can sıkıntısı olduğunu gösterir. Daha ileri gidip, birinden yakamızı sıyıracak kadar talihli olma ayrıcalığımızın düzeyinin bizi diğerine yaklaştırdığını söyleyebiliriz. Aslına bakılırsa hayatın bize sunduğu, bu ikisi arasında, az veya çok şiddetli bir salınımdır. Bunun sebebi, bu iki kutuptan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Tragedya Anlayışında Apolloncu ve Dionysosçu Dinamikler ve Schopenhauer’e Yönelik Eleştiri

Nietzsche’nin Tragedyanın Doğuşu adlı eserinde ortaya koyduğu Apolloncu ve Dionysosçu kavramlar, Antik Yunan tragedyalarının estetik ve yapısal unsurlarını anlamak için temel bir çerçeve sunar. Bu kavramlar, tragedyaların duygusal, görsel ve ritmik öğelerini açıklamakla kalmaz, aynı zamanda insan varoluşunun temel gerilimlerini yansıtır. Nietzsche, bu iki kavramı Antik Yunan kültürünün dinamikleriyle ilişkilendirirken,

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan İradesinin Çözülüşü: Schopenhauer’ın Karamsarlığı ve Bacon’ın Portreleri

Varlığın Kederli Yüzü Arthur Schopenhauer’ın felsefesi, insan varoluşunu iradenin kör bir dürtüsü olarak tanımlar. Ona göre, yaşam, tatmin edilemeyen arzuların döngüsünde acı çeken bir bilinçtir. Bu karamsar bakış, bireyin kendi arzularına mahkûm olduğunu ve kurtuluşun ancak iradenin reddiyle mümkün olabileceğini öne sürer. Francis Bacon’ın portreleri, bu felsefi duruşu görsel bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nietzsche’nin Güç İstenci: Freud, Schopenhauer ve Modern Performans Toplumuyla Kesişimler

Nietzsche’nin güç istenci (Wille zur Macht), insan varoluşunun temel itici gücü olarak ortaya çıkar ve bu kavram, Freud’un libidosu ile Schopenhauer’ın iradesinden ayrılarak kendine özgü bir felsefi alan yaratır. Modern performans toplumunda, Byung-Chul Han’ın eleştirel merceğinden bakıldığında, güç istenci bireysel ve toplumsal dinamiklerin dönüşümünde nasıl bir rol oynar? Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mine Söğüt’ün Roman Kahramanlarında Aşk, Umut ve İntiharın Schopenhauer’in İrade Kavramıyla Kesişimi

Mine Söğüt’ün roman kahramanları, insan varoluşunun en derin çelişkilerini, aşk, umut ve intihar gibi duygu durumları üzerinden açığa vururken, Schopenhauer’in irade kavramıyla çarpıcı bir kesişim sunar. Schopenhauer’in felsefesinde irade, evrenin özünü oluşturan bilinçsiz, amaçsız ve durdurulamaz bir itici güçtür; insan yaşamını haz ve acı arasındaki bitimsiz bir gerilimle tanımlar. Söğüt’ün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Werther ve Sisifos: Anlam Arayışı ve İntiharın Karşıt Yüzleri

Romantizmin Çığlığı: Werther’in Acısı Goethe’nin Genç Werther’in Acıları, 18. yüzyılın Sturm und Drang hareketinin bir yansıması olarak, bireyin iç dünyasındaki fırtınaları ve toplumsal normlarla çatışmasını merkeze alır. Werther’in intiharı, romantik bir aşk idealinin peşinde koşan bir ruhun trajik sonu gibi görünse de, daha derin bir sorgulamaya işaret eder. Werther’in Lotte’ye

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer, dünyayı “acı çekmenin sahnesi” olarak görüyordu. Acıyı azaltmak için onun önerdiği estetik ve ahlaki yollar hâlâ geçerli mi?

Schopenhauer’un Acı Ontolojisi ve Kurtuluş Yollarının Güncelliği Üzerine Arthur Schopenhauer, felsefi sisteminin temelini insan varoluşunu kuşatan acı gerçeği üzerine inşa etmiştir. Ona göre dünya, “irade” adını verdiği kör, bilinçsiz, doyumsuz bir istemenin tezahürüdür. Bu irade, hem doğadaki kör dürtülerde hem de insanın arzularında kendisini gösterir. İnsan, bu iradenin özbilince kavuşmuş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer saw the world as a “stage of suffering.” Are the aesthetic and moral ways he proposed to reduce suffering still valid?

Schopenhauer’s Ontology of Suffering and the Actuality of the Ways of Liberation Arthur Schopenhauer built the foundation of his philosophical system on the reality of suffering surrounding human existence. According to him, the world is a manifestation of a blind, unconscious, insatiable desire that he calls “will.” This will manifests

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer betrachtete die Welt als „Schauplatz des Leidens“. Sind die ästhetischen und moralischen Methoden, die er zur Linderung des Leidens vorschlug, noch gültig?

Über Schopenhauers Ontologie des Leidens und die Aktualität der Befreiungswege Arthur Schopenhauer baute die Grundlage seines philosophischen Systems auf der schmerzhaften Realität der menschlichen Existenz auf. Ihm zufolge ist die Welt eine Manifestation eines blinden, unbewussten, unersättlichen Verlangens, das er „Wille“ nennt. Dieser Wille manifestiert sich sowohl in den blinden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer veía el mundo como una “escena de sufrimiento”. ¿Son todavía válidas las formas estéticas y morales que sugirió para aliviar el sufrimiento?

Sobre la ontología del sufrimiento de Schopenhauer y la actualidad de las vías de liberación Arthur Schopenhauer construyó las bases de su sistema filosófico sobre la dolorosa realidad que rodea la existencia humana. Según él, el mundo es una manifestación de un deseo ciego, inconsciente e insaciable que él llama

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer considérait le monde comme une « scène de souffrance ». Les moyens esthétiques et moraux qu’il a suggérés pour soulager la souffrance sont-ils toujours valables ?

Sur l’ontologie de la souffrance de Schopenhauer et l’actualité des voies de libération Arthur Schopenhauer a construit les fondements de son système philosophique sur la douloureuse réalité qui entoure l’existence humaine. Selon lui, le monde est la manifestation d’un désir aveugle, inconscient et insatiable qu’il appelle « volonté ». Cette

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Ben kendimi, şu iki bakımdan biliyorum: Kendimi bir beden, belli bir büyüklük ve biçime sahip bir şey, (…) Fakat aynı zamanda ben kendimi hisseden ve eylemde bulunan, arzu eden ve arzuları peşinde koşan, mücadele eden bir varlık—tek kelimeyle isteyen, irade eden bir özne olarak biliyorum.

III Schopenhauer dünya hakkındaki bilgimizin onun bize görünme tarzıyla sınırlı olduğu düşüncesinden hareket eder. “Duyularımıza verildiği haliyle dünyanın bir özne karşısında bir nesneden, tek kelimeyle, bir algılayıcının algısından ibaret olduğu keyfiyetinden,” der şaheserinin başlangıcında, “daha kesin, daha bağımsız ve haddizatında isbata daha az muhtaç bir hakikat yoktur.” Ve bizi hemen

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nedir Schopenhauer’in felsefesi? Onun nihai gerçekliğin İrade olduğunu söyleyen öğretisinden ne anlamalıyız?

II Öyleyse nedir Schopenhauer’in felsefesi? Onun nihai gerçekliğin İrade olduğunu söyleyen öğretisinden ne anlamalıyız? Kendisi bu öğretiyi, varoluşun anlamı ile ilgili daha önceki düşünürlerin boşuna sorup durdukları ezeli soruya bir cevap olarak tanımlar. O bize felsefeden daha az olmamak üzere dinin de dünyaya bir açıklama, bir izah getirme çabası olduğunu

OKUMAK İÇİN TIKLA