Kategori: Schopenhauer

Mine Söğüt’ün Roman Kahramanlarında Aşk, Umut ve İntiharın Schopenhauer’in İrade Kavramıyla Kesişimi

Mine Söğüt’ün roman kahramanları, insan varoluşunun en derin çelişkilerini, aşk, umut ve intihar gibi duygu durumları üzerinden açığa vururken, Schopenhauer’in irade kavramıyla çarpıcı bir kesişim sunar. Schopenhauer’in felsefesinde irade, evrenin özünü oluşturan bilinçsiz, amaçsız ve durdurulamaz bir itici güçtür; insan yaşamını haz ve acı arasındaki bitimsiz bir gerilimle tanımlar. Söğüt’ün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Werther ve Sisifos: Anlam Arayışı ve İntiharın Karşıt Yüzleri

Romantizmin Çığlığı: Werther’in Acısı Goethe’nin Genç Werther’in Acıları, 18. yüzyılın Sturm und Drang hareketinin bir yansıması olarak, bireyin iç dünyasındaki fırtınaları ve toplumsal normlarla çatışmasını merkeze alır. Werther’in intiharı, romantik bir aşk idealinin peşinde koşan bir ruhun trajik sonu gibi görünse de, daha derin bir sorgulamaya işaret eder. Werther’in Lotte’ye

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer, dünyayı “acı çekmenin sahnesi” olarak görüyordu. Acıyı azaltmak için onun önerdiği estetik ve ahlaki yollar hâlâ geçerli mi?

Schopenhauer’un Acı Ontolojisi ve Kurtuluş Yollarının Güncelliği Üzerine Arthur Schopenhauer, felsefi sisteminin temelini insan varoluşunu kuşatan acı gerçeği üzerine inşa etmiştir. Ona göre dünya, “irade” adını verdiği kör, bilinçsiz, doyumsuz bir istemenin tezahürüdür. Bu irade, hem doğadaki kör dürtülerde hem de insanın arzularında kendisini gösterir. İnsan, bu iradenin özbilince kavuşmuş

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer saw the world as a “stage of suffering.” Are the aesthetic and moral ways he proposed to reduce suffering still valid?

Schopenhauer’s Ontology of Suffering and the Actuality of the Ways of Liberation Arthur Schopenhauer built the foundation of his philosophical system on the reality of suffering surrounding human existence. According to him, the world is a manifestation of a blind, unconscious, insatiable desire that he calls “will.” This will manifests

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer betrachtete die Welt als „Schauplatz des Leidens“. Sind die ästhetischen und moralischen Methoden, die er zur Linderung des Leidens vorschlug, noch gültig?

Über Schopenhauers Ontologie des Leidens und die Aktualität der Befreiungswege Arthur Schopenhauer baute die Grundlage seines philosophischen Systems auf der schmerzhaften Realität der menschlichen Existenz auf. Ihm zufolge ist die Welt eine Manifestation eines blinden, unbewussten, unersättlichen Verlangens, das er „Wille“ nennt. Dieser Wille manifestiert sich sowohl in den blinden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer veía el mundo como una “escena de sufrimiento”. ¿Son todavía válidas las formas estéticas y morales que sugirió para aliviar el sufrimiento?

Sobre la ontología del sufrimiento de Schopenhauer y la actualidad de las vías de liberación Arthur Schopenhauer construyó las bases de su sistema filosófico sobre la dolorosa realidad que rodea la existencia humana. Según él, el mundo es una manifestación de un deseo ciego, inconsciente e insaciable que él llama

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer considérait le monde comme une « scène de souffrance ». Les moyens esthétiques et moraux qu’il a suggérés pour soulager la souffrance sont-ils toujours valables ?

Sur l’ontologie de la souffrance de Schopenhauer et l’actualité des voies de libération Arthur Schopenhauer a construit les fondements de son système philosophique sur la douloureuse réalité qui entoure l’existence humaine. Selon lui, le monde est la manifestation d’un désir aveugle, inconscient et insatiable qu’il appelle « volonté ». Cette

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER: Ben kendimi, şu iki bakımdan biliyorum: Kendimi bir beden, belli bir büyüklük ve biçime sahip bir şey, (…) Fakat aynı zamanda ben kendimi hisseden ve eylemde bulunan, arzu eden ve arzuları peşinde koşan, mücadele eden bir varlık—tek kelimeyle isteyen, irade eden bir özne olarak biliyorum.

III Schopenhauer dünya hakkındaki bilgimizin onun bize görünme tarzıyla sınırlı olduğu düşüncesinden hareket eder. “Duyularımıza verildiği haliyle dünyanın bir özne karşısında bir nesneden, tek kelimeyle, bir algılayıcının algısından ibaret olduğu keyfiyetinden,” der şaheserinin başlangıcında, “daha kesin, daha bağımsız ve haddizatında isbata daha az muhtaç bir hakikat yoktur.” Ve bizi hemen

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nedir Schopenhauer’in felsefesi? Onun nihai gerçekliğin İrade olduğunu söyleyen öğretisinden ne anlamalıyız?

II Öyleyse nedir Schopenhauer’in felsefesi? Onun nihai gerçekliğin İrade olduğunu söyleyen öğretisinden ne anlamalıyız? Kendisi bu öğretiyi, varoluşun anlamı ile ilgili daha önceki düşünürlerin boşuna sorup durdukları ezeli soruya bir cevap olarak tanımlar. O bize felsefeden daha az olmamak üzere dinin de dünyaya bir açıklama, bir izah getirme çabası olduğunu

OKUMAK İÇİN TIKLA

SCHOPENHAUER, uzun sürmüş bir başarısızlığın sonunda birdenbire gözkamaştırıcı bir başarıya dönüşmesinin hikâyesi bilebildiğim kadarıyla emsalsizdir.

I Eğer 19. yüzyılın filozoflarını kendi zamanlarında müstakilen icra ettikleri tesire ya da eserlerinin içinde barındırdıkları tabii değere göre değil de, yanızca tek bir ölçüte, yani aradan geçen zamana karşın halen hangi ölçüde dikkat çekebildiklerine göre değerlendirirsek, hiçbiri Arthur Schopenhauer kadar müessir görünmez. O çağdaşı öğretmenlerin eserleri kütaphanelerin raflarında tozlanmaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Kimsenin Ne Olduğu Üzerine – Schopenhauer

Bir kimsenin ne olduğunun, onun mutluluğuna, sahip olduğu ya da temsil ettiği şeyden daha çok katkıda bulunduğunu zaten genel olarak kabul etmiştik. Her zaman, bir kimsenin ne olduğu ve buna göre kendinde neye sahip olduğu önemlidir: Çünkü bireyselliği ona sürekli ve her yerde eşlik eder ve yaşadığı her şey rengini

OKUMAK İÇİN TIKLA

H. J. Ausmus: Schopenhauer’a göre bir tarih bilgisi olmaksızın insan bir hayvan kadar aptal ve düşüncesizdir; bu bilgi sayesinde insan kendisinin dünyanın tümünün bir parçası olduğunun farkına varabilir.

SCHOPENHAUER’İN TARİH GÖRÜŞÜ H. J. Ausmus Schopenhauer’in tarih görüşünün zaman zaman Hegel’in tarih felsefesinin eriştiği şöhrete karşı duyulan mesleki kıskançlığın bir sonucu olarak şekillendiği ileri sürülür.[571] Paul Gottfried Hegel’e karşı savaşı nedeniyle Schopenhauer’in, Die Welt als Wille und Vorstellung’un 1817’de I. cildinin yazımıyla neredeyse yirmi yıl sonra II. cildinin yazımı

OKUMAK İÇİN TIKLA

G. N. DOLSON: SCHOPENHAUER’İN NIETZSCHE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

SCHOPENHAUER’İN NIETZSCHE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ G. N. Dolson Ekim 1865 ile Ağustos 1867 arasındaki bir dönemde, o zaman henüz Leipzig Üniversitesi’nde bir filoloji talebesi olan Friedrich Nietzsche bir eskici dükkânında Die Welt als Wille und Vorstdlung’un bir nüshasını buldu.[598] Kitap kendisi için yeniydi ve hemen onu alıp eve götürdü. Okuyup bitirdiğinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ananda K. Coomaraswamy: Schopenhauer ve Doğu Vedanta ve Batı Geleneği

V SCHOPENHAUER ve DOĞU VEDANTA ve BATI GELENEĞİ   “Bunlar gerçekte bütün çağlarda ve ülkelerde bütün insanların düşünceleridir ve benim için özgün değillerdir.” Walt Whitman I İnsani varoluşunun tarihselliği kuşkulu olsa da tarih boyunca, isimleri etrafında mitoslara özgü gerçekliğin daha yüksek saygınlığı toplanmış olan Orpheus, Hermes, Buda, Lao-tzu ve Mesih gibi

OKUMAK İÇİN TIKLA

PETER ABELSEN: Schopenhauer sık sık Budacılığın dünyevi varoluşla ilgili genel kötümser bakışından söz eder, fakat hayli katı olan kendi dünya görüşüyle karşılaştırıldığında Budacılık neredeyse neşeli görünür.

Schopenhauer ve Budacılık Eğer felsefemin sonuçlarını hakikatin miyarı olarak kabul etseydim. Budacılığın bütün dinlerin en iyisi olduğunu düşünmem gerekirdi. Arthur Schopenhauer[614] I. Giriş Budacılığın öğretileri Avrupa’da 19. yüzyılın üçüncü ve dördüncü on yılında tanınmaya başladığında Arthur Schopenhauer bunlarla kendi felsefesi arasındaki yakınlığın ve bunun doğurduğu ilginin tadını çıkarıyordu. Şaheseri Die

OKUMAK İÇİN TIKLA

Schopenhauer, dünyanın kötülüğünün onun en temel, kalıcı, olumlu ve belirleyici yönü olduğunu, dünyanın her köşesinde acı ve mutsuzluğun hüküm sürdüğünü belirtir.

Kötümserlik Felsefesi Gerçekten var olanın akıldışı bir güç olarak irade olduğunu söyleyen bu tür bir irrasyonalizmden, sadece bir pesimizm veya bir kötümserlik felsefesi çıkar. Kötümserlik felsefesi, şu halde, salt kişinin mizacına bağlı olarak benimseyebileceği veya şiddetle karşı çıkabileceği bir tavrı imlemez. O, Schopenhauer’a göre, deneyimin olgularından, dünyanın kendisinin kötü olduğu

OKUMAK İÇİN TIKLA