Kategori: Sosyal Bilimler

Güvenin ve Güvensizliğin Toplumsal Dinamikleri: Karşılaştırmalı Bir Analiz

Güvenin Toplumsal İşlevselliği Güven, toplumsal ilişkilerin temel bir bileşeni olarak, bireyler arasındaki etkileşimlerin düzenlenmesinde kritik bir rol oynar. İnsanlar, belirsizlik ve risk içeren durumlarda, karşısındaki bireyin ya da kurumun tutarlı ve öngörülebilir davranışlar sergileyeceğine dair bir beklenti geliştirir. Bu beklenti, karmaşık sosyal sistemlerin işleyişini kolaylaştırır ve bireylerin iş birliği yapmasını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Maskeler: Goffman’ın Ön Yüz-Arka Yüz Kavramı ve Lacan’ın Ayna Evresi

Kavramsal Çerçeve ve Sosyal Kimliklerin Oluşumu Sosyal maskeler, bireylerin toplumsal etkileşimlerde kimliklerini şekillendirme ve sunma biçimlerini ifade eder. Goffman’ın ön yüz-arka yüz kavramı, bireylerin toplumsal rolleri oynarken bilinçli bir şekilde belirli bir imaj sergilediklerini öne sürer. Ön yüz, bireyin toplum önünde sunduğu kontrollü ve idealize edilmiş kimliktir; arka yüz ise

OKUMAK İÇİN TIKLA

İktidarın Görünmez Ağları

Foucault’nun iktidar anlayışı, geleneksel hiyerarşik ve merkezi yapılar yerine, toplumsal ilişkilerin her alanında dağılmış, mikro düzeyde işleyen bir ağ olarak tanımlanır. İktidar, bireylerin davranışlarını şekillendiren, normlar ve disiplin mekanizmaları aracılığıyla işler. Dijital gözetim toplumunda bu ağ, teknolojik altyapılarla yeni bir boyut kazanmıştır. Sosyal medya platformları, algoritmalar ve devlet destekli gözetim

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gösteri Toplumu ile Simülakrlar Evreni Arasındaki İlişki

Gerçekliğin Dönüşümü Guy Debord’un “Gösteri Toplumu” ve Jean Baudrillard’ın “simülakrlar evreni” kavramları, modern toplumların gerçeklik algısını ve toplumsal yapıyı anlamak için güçlü araçlar sunar. Debord, gösteri toplumunda, gerçekliğin yerini imajların ve temsillerin aldığını, toplumsal ilişkilerin bu temsiller aracılığıyla yeniden üretildiğini savunur. Gösteri, bir yanılsama dünyası yaratır; burada bireyler, gerçek ihtiyaçlarından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sextus Empiricus’un Şüpheciliği ve Tıp Pratiği Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Şüphecilik Düşüncesinin Temelleri Sextus Empiricus, Antik Yunan’ın Pyrrhoncu şüphecilik geleneğinin en önemli temsilcilerinden biridir ve bu düşünce sistemi, kesin bilgiye ulaşmanın imkânsızlığı üzerine kuruludur. Şüphecilik, her türlü dogmatik iddiaya karşı çıkarak, yargıların askıya alınmasını (epoché) savunur. Sextus’un eserleri, özellikle Outlines of Pyrrhonism ve Against the Mathematicians, bu yaklaşımın sistematik bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Öğrenme ve İdeolojinin Çapraz Yollarında: Bandura ve Althusser

Bireysel Öğrenme ve Toplumsal Yapılar Albert Bandura’nın sosyal öğrenme teorisi, bireyin çevresel etkiler yoluyla davranışlarını şekillendirdiğini öne sürer. Bu teori, gözlem, taklit ve modelleme süreçlerini merkeze alır; bireyler, özellikle çocuklar, çevrelerindeki modellerin davranışlarını izleyerek öğrenirler. Bandura, bu süreçte bilişsel faktörlerin, özellikle öz-yeterlik inancının, davranışsal değişimde kritik bir rol oynadığını vurgular.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ailede Değer Aktarımı: Mannheim ve Inglehart Yaklaşımlarının Karşılaştırmalı Analizi

Ailede değer aktarımı, bireylerin toplumsal normları, inançları ve etik ilkeleri kuşaktan kuşağa taşıma sürecini ifade eder. Bu süreç, bireylerin kimlik oluşumunda ve toplumsal yapının sürekliliğinde kritik bir rol oynar. Karl Mannheim’in kuşaklar teorisi ve Ronald Inglehart’ın post-materyalizm teorisi, bu aktarım sürecini açıklamak için farklı perspektifler sunar. Mannheim, kuşakların tarihsel ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Medyanın Kamusal Alanı Dönüştürmesi: Habermas’ın Perspektifinden Bir İnceleme

Kamusal Alanın Temelleri ve Modern Bağlam Jürgen Habermas’ın kamusal alan teorisi, modern toplumlarda bireylerin rasyonel ve eleştirel bir şekilde bir araya gelerek ortak meseleleri tartıştığı bir iletişimsel alan tanımlar. 18. yüzyıl Avrupası’nda kahvehaneler ve salonlar gibi mekânlarda şekillenen bu alan, eşitlikçi bir tartışma ortamı sunarak demokratik süreçleri güçlendiriyordu. Habermas, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yorgunluk Toplumu ve Modern Çağın Tükenmişliği

Bireysel Performansın Sınırları Byung-Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu” kavramı, modern bireyin sürekli performans baskısı altında yaşadığı bir dünyayı tanımlar. Han, bu toplumun temel özelliğinin, bireylerin kendi kendilerine dayattığı bir öz-disiplin olduğunu öne sürer. Geleneksel disiplin toplumlarında dışsal otoriteler (devlet, kilise, fabrika) bireyi kontrol ederken, yorgunluk toplumunda birey kendi otoritesidir. Kronik stres,

OKUMAK İÇİN TIKLA