Kategori: Sosyal Psikoloji

Otoriter Kişilikten Popülizme: Nazi Almanyası’nın Günümüz Siyasetine Yansımaları

Otoriter Kişiliğin Kökenleri ve Nazi Almanyası Theodor Adorno ve Frankfurt Okulu’nun diğer üyeleri tarafından geliştirilen “otoriter kişilik” kavramı, Nazi Almanyası’nın toplumsal dinamiklerini anlamak için ortaya atılmış bir çerçevedir. 1950’de yayımlanan The Authoritarian Personality adlı eserde, Adorno ve meslektaşları, bireylerin otoriteye körü körüne bağlılık, katı hiyerarşilere yatkınlık ve farklı olanlara karşı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zimbardo’nun Hapishane Deneyi ile Foucault’nun Panoptikon Modeli: İktidar, Denetim, Gözetim ve İnsan Davranışının Hapishanesi

Ergün DOĞAN Deneyin Yapısı ve Panoptikonun Temel İlkeleri Stanford Hapishane Deneyi, 1971 yılında Philip Zimbardo liderliğinde, Stanford Üniversitesi’nin bodrum katında oluşturulan sahte bir hapishane ortamında gerçekleştirilmiştir. Deneyde, gönüllü üniversite öğrencileri rastgele gardiyan ve mahkûm rollerine atanmış, bu rollerin bireylerin davranışlarını nasıl etkilediği gözlemlenmiştir. Deney, kısa sürede kontrolden çıkmış; gardiyanlar otoriter

OKUMAK İÇİN TIKLA

İç Düşman Korkusunun Topluluk Kimliklerindeki Rolü

İçimizdeki Düşman Phillip Cole’un analizinde, kötülük kavramı geleneksel dini veya ahlaki çerçevelerden ziyade, toplulukların iç dinamiklerini şekillendiren bir araç olarak konumlandırılır. Bu kavram, bireylerin ve grupların kendilerini tanımlamak için dışarıdan gelen tehditlerden çok, grubun içinde gizlendiği varsayılan unsurlara odaklanır. Cole, bu iç düşman algısının, toplulukların sınırlarını güçlendirdiğini ve üyelik kriterlerini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaşar Kemal’in Yer Demir Gök Bakır’ında Toplumun Psikolojik Yönelim Bozukluğunun Anlatı Yoluyla Yansıtılması

Anlatının Toplumsal Zeminle Bağlantısı Yer Demir Gök Bakır, kırsal bir topluluğun yaşam mücadelesini merkeze alarak, birey-toplum ilişkisinin karmaşık dinamiklerini ele alır. Anlatı yapısı, toplumun kolektif bilincindeki çelişkileri ve psikolojik yönelim bozukluklarını açığa çıkarır. Roman, Çukurova bölgesinin feodal yapısı ve tarımsal yaşamın zorlukları etrafında şekillenir. Bu bağlamda, topluluğun ekonomik ve sosyal

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Kolektif delilikten” veya “sürü psikolojisinden” kendimizi nasıl koruyabiliriz?

“Kolektif delilik” veya “sürü psikolojisi” (İng: herd mentality, groupthink), bireyin bir grup içindeyken eleştirel düşünme yetisini yitirerek grubun normlarını, inançlarını ve eylemlerini körü körüne benimsemesidir. Bu durumdan korunmak, bireysel özerkliği ve rasyonel karar almayı sürdürebilmek için hayati önem taşır. 1. Bilimsel Arka Plan: Neden “Sürü”ye Kapılırız? Bu davranışın kökenleri nörobilim,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yalnız İnsanların Çağı: Narsisizm, Kapitalizm ve Kendini Bulma Yanılgısı

“Kapitalizm, insanın ruhunu nasıl şekillendiriyor?” Bu soruya verilebilecek en sarsıcı yanıtlardan biri, içinde yaşadığımız bu sistemin insanı doğası gereği narsist hale getirmesi olabilir. Peter Samol’un kriz Grubu için kaleme aldığı bu radikal metin, narsisizmin bir “bireysel kusur” ya da “yetersiz ebeveynlik” sonucu olmadığını, aksine kapitalist toplumun en uygun öznel formu olduğunu savunuyor. İşte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Memurlar Mı Kapıkulları Mı ? Siz Hala Kapıkululaştıramadıklarımızdan Mısınız ?

Memur ve kapıkulu, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim ve bürokrasi yapısında önemli yer tutan iki farklı kavramdır. Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi ve farklılıkları anlamak için, öncelikle kapıkulu sisteminin ne olduğunu incelemeliyiz. Kapıkulu: Devşirme Sistemi ve Mutlak Sadakat Osmanlı Devleti’nde kapıkulu, doğrudan padişaha bağlı olan, düzenli maaş alan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçeklik Algısının Bozulduğunu Nereden Anlarım? Gündelik Hayattan ve Edebi Eserlerden Örnekler

Hepimiz dünyayı kendi “filtrelerimiz”den geçirerek algılarız. Deneyimlerimiz, inançlarımız, beklentilerimiz ve hatta anlık ruh halimiz, gerçekliği nasıl yorumladığımızı etkiler. Ancak bazen bu filtreler o kadar bozulabilir ki, gerçekle aramızdaki bağ kopar. Gerçeklik algısının bozulduğunu nereden anlarız? Bu durum, hem gündelik hayatımızda karşımıza çıkabilen hafif bilişsel çarpıtmalarda hem de edebi eserlerdeki derin karakter analizlerinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolektif Körlük Bir Ülkeyi Yıkıma Sürükler mi?

Kolektif körlük, bir toplumun veya grubun, açık ve belirgin sorunları, tehlikeleri veya gerçekleri görmezden gelme, inkar etme veya aktif olarak çarpıtma eğilimidir. Bu durum, bireysel bilinçdışının toplumsal düzeydeki bir yansıması olarak da düşünülebilir; tıpkı bastırılmış arzuların kişiyi yoldan çıkarması gibi, kolektif körlük de bir ülkeyi felakete sürükleyebilir. Kesinlikle, kolektif körlük bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zenginlerin Sınıf Bilinci ve “Kim Kimi Kandırıyor?”: Tarihsel Örneklerle Bir Sorgulama

Karl Marx, sınıf bilincini genellikle ezilenlerin, yani işçi sınıfının kendi sömürülerinin farkına varması ve kolektif eyleme geçmesiyle ilişkilendirmiştir. Ancak Marxistler, sadece proletaryanın değil, egemen sınıfların da derin bir sınıf bilincine sahip olduğunu ve bunu kendi ayrıcalıklarını korumak için ustaca kullandığını savunurlar. Peki, tarih bize bu konuda ne söylüyor? Ve bu “sınıf bilinci” savaşında, kim kimi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Rüşvet: Burjuvazi, Manipülasyon ve Psikodinamik Bir İnceleme

Rüşvet, toplumun kılcal damarlarına sızan, güveni kemiren ve adaleti yozlaştıran evrensel bir olgudur. Tarihsel olarak insanlık kadar eski olan bu pratik, sadece bireysel ahlaki zaafiyetlerden değil, aynı zamanda burjuvazinin manipülatif stratejilerinden ve bireyin psikodinamik süreçlerinden beslenir. Bu yazıda, rüşvetin bu üç boyutlu karmaşıklığını ele alacak, neden bu kadar yaygın olduğunu ve neden bu kadar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bizim Yerimize Karar Verenler: Görünmez Ellerin Hayatımıza Müdahalesi

Hayatımızın çoğu, bizim seçmediğimiz tercihlerle biçimleniyor. Üstelik bu kararları verenleri tanımıyoruz bile. Bu sadece “tesadüf” ya da “gündelik hayatın a” değil — bu, iradenin sistematik olarak devreden çıkarılmasıdır. Senin Adına “En Doğrusunu” Bilenler Bilmiyorsun Diye Seçme Hakkını Elinden Almak En tehlikeli bahane şudur: “Senin yeterince bilgin yok, o yüzden biz

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Sahte Tanrılar” ve Gündelik Hayatın Psikopatolojisi

James Hollis’in “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” (Finding Meaning in the Second Half of Life) adlı eserinde modern kültürün ruhsal çağrıları nasıl engellediği önemli bir konudur. Hollis’e göre, günümüz toplumunda yaygın olan “sahte tanrılar” – materyalizm, hazcılık, narsisizm ve fundamentalizm – ile “gündelik hayatın psikopatolojisi” olarak tanımladığı bilinçdışı süreçler, bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Algoritmik Kimlik ve Hissizlik: Tepki Veren Beden, Sessizleşen Ruh

“Düşünüyorum, öyleyse varım” çağından, “Kaydırıyorum, öyleyse yaşıyorum” çağına geçtik. Ama gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa sadece tepkisel olarak mı varız? Tepki, Kimliğin Yeni Temeli mi? Günümüz insanı, artık çoğu zaman kendi duygusunu içsel bir sezgiden değil, dışsal bir uyarandan öğreniyor. Bir tweet görüyor, sinirleniyor. Bir video izliyor, duygulanıyor. Bir caps’e gülüyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Halkı her zaman ateşleyin, asla soğumasına ve düşünmesine izin vermeyin.” Hala işe yarıyor mu ? Joseph Goebbels

Hitler’in propaganda sorumlusu Goebbels’in bu korkutucu cümlesi, sadece bir tarihsel alıntı değil, günümüzde de medya, siyaset ve dijital kültür içinde hâlâ yankılarını bulduğumuz bir propaganda stratejisinin özüdür. Ne demek bu? Bu söz, insanların düşünmesini engellemek ve onları sürekli duygusal, tepkisel, kontrolsüz hâlde tutmak anlamına gelir. Soğuyan, düşünen, sorgulayan bir zihin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyal Karşılaştırma ve Rekabetçi Bireycilik: İnsan İlişkilerindeki Farklı Dinamikler

İnsan Doğasının Ölçüm Aracı: Sosyal Karşılaştırma Teorisi Sosyal karşılaştırma teorisi, bireylerin kendilerini değerlendirmek için başkalarıyla kıyaslama eğiliminde olduğunu öne sürer. Bu süreç, bireyin yeteneklerini, başarılarını veya sosyal konumunu anlamak için çevresindeki diğer bireylerle karşılaştırma yapmasını içerir. İnsanlar, genellikle kendilerine benzer olduğunu düşündükleri kişilerle karşılaştırma yapmayı tercih ederler, çünkü bu, daha

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çalışanlar Arasındaki Gizli Rekabetin Psikodinamik Temelleri: Freud ve Kohut Perspektifinden Bir İnceleme

Narsisizmin Kökenleri ve İşyeri Dinamikleri Freud’un narsisizm kavramı, bireyin kendine yönelik libidinal yatırımını ifade eder ve bu, işyerinde gizli rekabetin temel bir dinamiği olarak ortaya çıkar. Narsisizm, bireyin özsaygısını koruma ve üstünlük arayışı üzerinden işler. Çalışanlar, statü, tanınma veya başarı gibi dışsal ödüller aracılığıyla kendilerini değerli hissetme eğilimindedir. Bu süreçte,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karşılıklı Bağımlılık ve Bireysel Özerklik: İnsan İlişkilerindeki Çatışmaların Derinlikli İncelemesi

1. İnsan İlişkilerinde Çekim ve Çatışma Dinamikleri İnsan ilişkileri, bireylerin birbirine duyduğu ihtiyaç ile kendi benliklerini koruma arzusu arasında karmaşık bir denge üzerine kuruludur. Karşılıklı bağımlılık, bireylerin duygusal, sosyal ve maddi ihtiyaçlarını karşılamak için birbirine güvenmesini ifade ederken, bireysel özerklik, kişinin kendi değerleri, hedefleri ve karar alma süreçlerinde bağımsızlığını sürdürme

OKUMAK İÇİN TIKLA

Okuryazarlık ve Kültürel Homojenleşme: Medeniyet mi Geldi, Kayıp mı Yaşadık?

“Medeniyet” kelimesi genellikle ilerleme, gelişim ve aydınlanma ile eş anlamlı kullanılır. Okuryazarlık, modernleşmenin ve medenileşmenin en temel göstergelerinden biri olarak kabul edilir. Ancak bu madalyonun diğer yüzü var: Okuryazarlığın yaygınlaşması, aynı zamanda kültürel homojenleşmeye yol açarak, paha biçilmez bir çeşitliliği de yok ediyor olabilir mi? Bu süreçle birlikte gerçekten “geliştik” mi, yoksa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sömürü ve Tahakküm Neden Hala Var? İnsan Doğası, Sistemler ve İdeolojiler Üzerine Bir Sorgulama

“Gelişmiş” toplumlar inşa etme iddiamıza rağmen, başkalarını sömürmek ve onlara hükmetmek gibi davranışlar neden hala tüm dünyada, hayatımızın her alanında varlığını sürdürüyor? Bu soru, insanlık tarihi kadar eski, ancak modern dünyada bile cevabı muğlaklığını koruyor. Bu karmaşık olgunun kökenlerine inmek için psikoloji, sosyoloji ve ekonomi gibi farklı disiplinlerin bakış açılarını birleştirmemiz gerekiyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA