Çehov?un hüznü rahatlatıcıdır – Asuman Kafaoğlu-Büke
Anton Çehov, Rus toplumundaki çöküşü yansıtır. En önemlisi, Tolstoy ya da Dostoyevski?nin dini inançları ve spiritüel duyguları kalmamıştır onda.
Anton Çehov, 1892 yılında yayımcısı Tikhonov?a yazdığı mektupta kendinden Düello romanının yazarı diye söz eder, oysa bugün onun en az bilinen eseridir bu roman. Düello ve bir de Sibirya?nın kuzeyine yaptığı gezi sonrasında yazdığı seyahatname, artık neredeyse unutulmuştur. Anton Çehov önce bir tiyatro yazarı sonra da öykü yazarı olarak bilinir. Yazdıkları daha küçük hacimli eserler olarak düşünülse de adı hemen iki dev Rus yazarının ardından anılır.
Yine de Çehov, Tolstoy ve Dostoyevski?ye benzemekten çok onlardan nasıl farklı bir neslin yazarı olduğu ile dikkat çeker. Sanki bir sonraki neslin yazarıdır. Rus toplumundaki çöküşü, umutsuz bireyleri ve kaybolan aristokrat sınıfı yansıtır eserlerinde. Farklı bir dünya görüşü egemendir artık; en önemlisi Tolstoy ya da Dostoyevski?nin dini inançları ve spiritüel duyguları kalmamıştır Çehov?da. Gerçekçi dünya görüşünün nedenlerinden biri değişen çağ ise, bir diğeri de doktor olmasıydı. Boş inanışlara, metafiziğe ve Hıristiyanlığa şüpheci zihin yapısı izin vermiyordu hatta akıllı bir insanın Tanrı?ya inanmasının gerçek bir bilmece olduğunu yazacak kadar pozitivist biriydi. Bu düşünceleri onu Dostoyevski ve Tolstoy?dan ayırır ve Avrupa?daki çağdaşlarıyla birlikte anılmasına neden olur. Yazı tekniği de Maupassant ve Flaubert gibi gerçekçi yazarlara yakındır. Onlar gibi nesnel ve mesafeli bir duruşa sahiptir.
Doktorluğunun izini çok sayıda öyküde görürüz. Doktor Çehov?dan Öyküler başlığı altında derlenmiş öyküler özellikle onun mesleğinden bunaldığı anları görme fırsatı verir okura. Fakat sadece öykülerinde değil, tiyatro yapıtlarında da hayal kırıklığına uğramış doktor karakterleri yaratır. Yazarın bu duygularını en iyi betimleyen Üç Kızkardeş?teki askeri doktor İvan Romanoviç Çebutıkin?dir: ?Allah topunun belasını versin! Benim hâlâ doktor olduğumu sanıyorlar. Bütün hastalıkları iyileştirmesini bilirmişim. Oysa benim kesinlikle bir şey bildiğim yok. Bütün bildiklerimi unuttum. (…) Çarşamba günü ölümüne sebep olduğum şu kadın geldi aklıma. Daha bunun gibi bir sürü şeyi anımsadım. Kendimden tiksindim, iğrendim, öğüresim geldi… Gittim güzelce çektim kafayı.? (çev.: Mehmet Özgül) Çehov?un doktorları hayat tarafından bozguna uğramış olmalarına rağmen hümanist yanlarını kaybetmemişlerdir.
Çehov?un anlattığı Rusya, değişimin eşiğinde bir milleti yansıtır. Toplumdaki çoğu değerler yerinden oynamıştır. Aristokrat sınıf sanki hiçbir şey değişmemiş ve asla değişmeyecekmiş gibi kendilerini maske arkasında saklamayı tercih ederler ama umutsuzlukları hissedilir. Yüzeysel oldukları gibi, bir kavganın ortasında olduklarını fark ederler. Direnç gösterecek güce sahip değillerdir, bu karakterleri Çehov yorgun betimler. Çehov?un eserlerindeki memur ve bürokratlar da dar görüşlü ve yaratıcılıktan uzaktır. Kilise ise yeniliğe kapalı ve gericidir. En sona entelektüeller kalır, onlar da öylesine saçma detaylara takılıp kalmışlardır ki, bütüncül olarak gerçekleri görmekten acizlerdir. Asıl sorun belki de bu sınıfların birbirlerinden kopuk oluşudur. Dedesi serf (Rusya?ya özgü köylü köleliği) olan Çehov, aslında sosyal sıçrama yapmış bir ailenin üyesidir fakat Rusya?da yoksullar için hayat henüz değişmemiştir, yazar sınıflararası eşitsizliğe çok kereler değinir.
Çehov alt metin yazı tekniğinin ustası olarak bilinir. Hayatın saçma ayrıntılarını konuşan karakterleri aslında satırlar arasında felsefe yaparlar. Bir Çehov oyunu seyrederken sahne üzerinde diyalogları duyarız ama sanki karakterlerin akıllarından bambaşka şeylerin geçtiğini de hissettirir yazar bize. Örneğin bir kadın diğerine ?çok güzel olmuşsun? derken kıskançlığını algılarız. Geride kalan, asıl dile getirilmeyenlerdir. Bir başka özelliği de anlattığı toplumsal hüzünlü olduğu kadar saçma ve komik olmasıdır. Örneğin Üç Kızkardeş?in sonunda birinin nişanlısı düelloda öldürülmüş, diğerinin sevgilisi kenti terk etmiş, her biri en mutsuz anlarında olmalarına rağmen, bir karakterin takma sakal takmasıyla gülmeye başlarlar. Neşe yoktur gülüşlerinde ama hayatın acımasız saçmalarının farkına varmışlardır. Belki de bu yüzden Çehov?un hüznü rahatlatıcıdır.
Çehov çok güçlü kadın kahramanlar yaratmıştır ama genelleme yaptığında cinsiyet ayrımı yapan birine dönüşür. ?Kadınlar felsefe yapmaya kalkıştıklarında dedikodu yaparlar? gibi sözler aşırı kaçsa da onun kadınlar hakkında düşüncelerine ışık tutar. Ortak özellikler altında toplanabilir kadın kahramanları. Korocu Kız?daki evli kadın, Eş?deki ve Bayanlar?daki memur eşleri de çıkarcı, bencil, kocasını sömüren, kolayca aldatan kadınlardır. Bir de çok daha saf, zorla evlendirilen ya da parasızlıktan erkeklere muhtaç olan genç kadınlar var. Bunlar tam anlamıyla zıt karakterler değil Çehov?un eserlerinde. Saf ve iyi niyetli bir genç kız evlendikten sonra kolaylıkla diğer tarafa geçebilir, Üç Kızkardeş?deki Natalya İvanovna gibi.
Evlilik konusunda da iyimser değildir Çehov. Bunun nedeni kendi evliliğinde aranabilir. Karısı Olga ile mutluluk formülü olarak ayrı şehirlerde yaşamayı seçmişlerdi. Olga Moskova?da oyunculuk kariyerini sürdürürken Çehov Yalta?da yaşıyordu. Ayrı yaşadıkları yıllarda karısının hamile kalması ve Çehov?un evli bir kadınla tutkulu bir ilişki yaşaması, evlilik bağlarının sıkı olmadığı izlenimi verir! Yine de karı koca arasındaki mektuplaşmalar, hem tiyatro ve oyunculuk üzerine çok önemli fikirlerle doludur hem de birbirlerine değer verdiklerini gözler önüne serer.
Anton Çehov çokyönlü bir insan ve yazardı ama onun eserlerini belki de bugün hâlâ bu denli güncel kılan şey çevreye karşı aşırı duyarlı olmasıydı. Vişne Bahçesi yazarın doğal çevrenin yok edilmesine tepkisini en güzel gösterdiği eseridir. Oyunun sonunda buldozerler, bir zamanların güzelliğini ve varsıllığını yansıtan meyve bahçesini dümdüz etmektedir. Hızla sanayileşen toplumun temel değerlerini ve geleneklerini böylesine şiddetle yok etmesini sadece Vişne Bahçesi?nde değil, çoğu eserinde dile getirir. Üç Kızkardeş?te de oyunun en çıkarcı ve sevimsiz karakterinin en önemli eylemi ağaçları kesmektir: ?Her şeyden önce şu yolu çevreleyen köknarları keserim, sonra da şu akçaağacı. Akşamları çok çirkin gözüküyor.? Vişne Bahçesi gibi burada da yeni bir çağın başladığını, eski güzelliklerin hızla yok edildiğini anlatır Çehov.
Şu sıralar Çehov?un tüm eserlerini piyasada bulmak çok kolay. Son yıllarda ?Bütün Eserleri? adıyla Everest Yayınları öykü ve oyunları yayımladı. Diğer yayınevleri de çok güzel çevirilerle yazarın eserlerini yayımlamayı sürdürüyor. Ölümü üzerinden yüz on yıl geçtikten sonra hâlâ en sevilen öykü yazarlarının başında geliyor Çehov. Ayrıca aralık ayı boyunca İstanbul Devlet Tiyatroları?nda Üç Kızkardeş?in çok başarılı yorumunu da izlemek mümkün.
Everest Yayınları Anton Çehov?un tüm öykü ve oyunlarını yeniden yayımlamaktadır.
Asuman Kafaoğlu-Büke
(11.12.2013, http://kitap.radikal.com.tr/)