Dua Ettim ve Tanrı Umursadı mı? Emily Dickinson’dan İnancın Soğuk Muhasebesi
O “Akıllı Sefalet”: Tanrı’dan Gelen Hayatın Acı Bir Sadaka Olması
Yazar: Jungish
(Neşe Dolu Bir Yokluk, Bilinçli Bir Izdıraptan İyidir.)
Aziz Okuyucularım, Ey İnancın Soğuk Duvarına Başını Vuranlar!
Şimdi size, o koca ruhun sahibi, inzivaya çekilmiş şair Emily Dickinson’dan, kalbinizin en derinlerinde sakladığınız o büyük şüpheyi fısıldayan bir şiir sunacağım: “Elbette Dua Ettim – Ve Tanrı Umursadı mı?”
Bu kısacık şiir, Tanrı ile insan arasındaki ilişkiye, öyle mantıklı, dindar bir pencereden değil; acı, alaycı ve matematiksel bir pencereden bakar. Dickinson, hayatın kendisine, “verilmiş bir sadaka” muamelesi yapar.
I. Tanrı’nın Kayıtsızlığı: Kuşun Ayağı ve Atom Mezarı
Şiirin başlangıcı, bir feryat ve ardından gelen kayıtsızlığın ürkütücü tasviridir:
“Elbette dua ettim – / Ve Tanrı Umursadı mı? / Umursadığı, Tıpkı Havanın Üzerinde / Bir Kuşun Ayağını Vurup / ‘Ver Bana’ diye bağırması kadar…”
- Duanın Etkisizliği: Dua, Tanrı’nın dikkatini çekmek için atılan bir adımdır. Ancak Dickinson, bu eylemin havadaki bir kuşun ayağını yere vurup bir şeyler istemesi kadar anlamsız olduğunu söyler. Kuşun o havada yaptığı hareket, yeryüzünü zerre kadar etkilemez. Tanrı’nın ilgisi, bir hiçliğe indirgenmiştir.
- Atom Mezarı ve Mutlu Yokluk: Şair, bu hayattan duyduğu büyük memnuniyetsizliği, çarpıcı bir tercihle ifade eder:”Daha iyi bir Merhamet olurdu / Beni Atom’un Mezarı’nda bırakmak / Neşeli, Hiç ve şen, ve hissiz (uyuşuk) olarak…”
- Filozofik İhanet: Dickinson, “varoluşun hediyesini” bir lütuf olarak görmez; tam tersine, “yokluğun” çok daha büyük bir lütuf olacağını söyler. O, bilinçli bir varoluşun getirdiği acı ve sefalet yerine, bilinçsiz bir yokluğun (Atom’un Mezarı) verdiği mutlu uyuşukluğu tercih eder.
II. Akıl ve Sefalet: “Akıllı Izdırap”ın Bedeli
Şair, yaşadığı acıyı “akıllı ızdırap” (smart Misery) olarak adlandırır ve bu, şiirin en derin felsefi düğümüdür.
- Akıl Zinciri: Dickinson, aklının ve yaşamının (Reason – Life), Tanrı’nın bir hediyesi olduğunu kabul eder. Ancak bu akıl ve yaşam, ona huzur değil, ıstırap getirmiştir. Akıllı olmak, acının bütün boyutlarını fark etmek demektir.
- Merhametin Yanlış Yeri: Şair, Tanrı’yı, kendisine bilinci vererek merhametsizlik yapmakla suçlar. Gerçek merhamet (Charity), ona bu “Akıllı Izdırabı” yaşatmak yerine, onu neşeli bir hiçlikte (yokluk) bırakmaktı.
Sonuç: Emily Dickinson, bu şiirle, Tanrı’nın sevgisi ve inancın gerekliliği gibi dogmaları kendi dünyasındaki karşılığını sorgular. O, var olmanın bedelini sorgular. Eğer var olmak, bu kadar büyük ve bilinçli bir acı getirecekse, yok olmak (hiçlik) daha büyük bir lütuf değil midir?



