Dünya Bir Düğün Salonu: İçimizdeki Huzur, Dışımızdaki Kaosu Susturur

Artık Kurban Olmayı Bırak, Kendi Hayatının Sorumluluğunu Al!

Yazar: Âkil Bîçare


Giriş: Sarsılan Dünya ve Yüzleşme Vakti

Aziz Okuyucularım, Ey İki Dünya Arasında Dolanıp Duranlar!

Şu içinde bulunduğumuz dünya, bir kâbusun içindeki yeniden doğuş gibi bir hale geldi. Çin’de, Romanya’da, Çekoslovakya’da esen o büyük dönüşüm rüzgârları (sosyal ve siyasal ayaklanmalar), aslında bizim içimizdeki fırtınaların bir yansımasıdır. İster kabul edin, ister etmeyin, hepimiz durdurulamaz bir devrim hareketinin içindeyiz. Artık dünya bir fantezi değil, tek bir hakikat olmuştur (küresel köy).

Lakin bu büyük değişimde gözümüzü açıp bakmamız gereken en acı gerçek şudur: Kadın ve erkek, hâlâ birbirini göremediği aynaların duvarı ardında yaşıyor. İçimizdeki bu ayrılık devam ettikçe, dışarıdaki kavga da bitmez. Hayatımızı yaşama biçimimiz, bu küresel köye hangi gözle baktığımıza bağlıdır.


Gelişme: Ebeveyn Kompleksleri ve Özgürlüğün Bedeli

A. Patriyarka’nın Tehlikeli Mirası

Hepimiz, Patriyarka denen o eski, yorgun sistemin oğulları ve kızlarıyız. Bu sistem, bilinçdışımızın en tehlikeli yeridir. O bize korkmayı, kontrol etmeyi ve başkasının özgürlüğünü kısıtlamayı miras bırakmıştır.

  • Damat ve Gelin Müzakeresi: Cinsiyetler arası eşit bir ortaklık kurmak istiyorsak, önce bir karar vermeliyiz: Miras aldığımız önyargıların korkmayı öğrettiği düşmanlar olarak mı müzakere ediyoruz, yoksa birbirine selamlayan gelinler ve damatlar olarak mı?
  • İçimizdeki Kurban ve Zorba: Bu düğümü çözmenin tek yolu, her birimizin kendi içindeki Kurbanın ve Zorbanın sorumluluğunu üstlenmesidir. Evet, hepimiz çocukluğumuzda ebeveynlerimiz tarafından yaralandık; ama artık o yaralı halimizi başkalarına zorbalık yapmak için kullanmayı bırakmalıyız. Bu, ebeveyn komplekslerini gerçek anlamda etkisiz hale getirmektir.

B. Ruh Yapımı (Soul-Making) ve Yeni Bilincin Görevi

Yazarın dediği gibi, içimizdeki gerçekliği sağlamlaştırmalıyız. Bunun için önümüzdeki ilk ve en kritik görev şudur:

  1. Dişil Bilinci Yükseltmek: Bu, bedeni ve maddeyi (duyguları, sezgiyi) karanlık ve opak bir engel olarak görmeyi bırakıp, onu içsel ışığıyla parlayan, güçlü bir kap haline getirmektir. Bu dönüşmüş bilinçli dişil enerji, yeni ortaya çıkan eril bilinçle (irade, akıl) canlı ve yaratıcı bir şekilde ilişki kuracak gücü sağlar.
  2. Özgürlük ve Sevgi: Onların (eski komplekslerin) gücünden kurtulduğumuzda, nihayet sevebilmek için özgür kalırız. Özgürlük, ne kuralsızlıktır ne de bencilce bir egoizm. Özgürlük, kendi iç dünyamıza güvenmek, kendi güçlü ve zayıf yönlerimizin sorumluluğunu almak ve böylece bilinçli olarak kendimizi ve başkalarını sevebilmektir.

Sonuç: Rüyaların Gösterdiği İstikamet

Ey Olgunlaşmayı Bekleyen İnsanlık! Bütün bu çaba, tüm insanlığın o ergenlikten çıkıp olgunlaşması içindir. Hakikaten yepyeni bir yaratıcı durumun farkındalığı ve Damat-Gelin imgesinin gücü, medeniyetimizin geçmişten bugüne süregelen tek umududur.

  • Yol Haritası: Yol ne kadar eğri olursa olsun, rüyalar bizi bu istikamete yönlendirir. Yapılması gereken, rüyalarımızdaki simgeleri okumak, bilinçdışımızdaki gölgelerle ve çocukluk travmalarıyla yüzleşmektir.
  • Nihai Hedef: İçsel eril ve dişil bilinci birleştirerek, dış dünyada yaratıcı ve kalıcı bir ortaklık kurmak. Zira o büyük devrimin durdurulamaz rüzgarı, bizi ancak bu içsel huzura ulaştığımızda, Yeni Yeruşalim gibi, güvenli ve bütün bir hayata kavuşturacaktır.