Düşünmenin Doğası Diyalektiktir: Hegel’in Unutulmuş Canlı Mantığına Giriş

Felsefe tarihi boyunca düşünce, evreni, Tanrı’yı ve devleti anlama aracı olarak yüceltilmiştir. Ancak Alman filozof Hegel’e göre, düşünmenin gücü ne kadar yıkıcı olursa olsun, onun doğası hakkında yaygın olarak kabul edilen biçimsel mantık (Aristotelesçi mantık) tam ve yeterli değildir.

Hegel, “düşünmenin doğası diyalektiktir” derken, alışılagelmiş düşünce biçimine karşı, yeni bir düşünme yolu, “tümden yeni bir bilim kavramı” ortaya koymuştur. Bu düşünce, durağanlığı değil, yaşamın kendisini, yani çelişki ve devinimi esas alır.

İşte Hegel’in diyalektik mantığının temel prensipleri ve hayatımızdaki yeri.


1. Dünyayı Devindiren Çelişkililik: Her Kavram Bir Paradokstur

Diyalektik düşünmenin temelini, dünyayı devindiren çelişkililik oluşturur. Hegel’e göre, çevremizdeki her şey bir diyalektik örneği olarak irdelenebilir.

Hegel, öncüsü Kant’ın yalnızca dört antinomi (yasaya aykırılık/paradoks) ortaya koyduğunu kabul eder, ancak bu antinomilerin sadece felsefede değil, her imgede, kavramda, idede bulunduğunu iddia eder.

  • Evrensel Çatışma: Hegel’e göre “Ne kadar kavram varsa o kadar antinomi vardır”. Yaşantıdaki tüm temel nosyonlar, birbirini olumsuzlayan karşıt kutuplardan oluşur: dost|düşman, varlık|yokluk, ölüm|yaşam, nitelik|nicelik, uzam|zaman, özdeşlik|ayrılık vb..
  • Bilimdeki İkilikler: Günümüzün bilim alanları dahi bu ikiliklerle bezenmiştir: Dalga|tane, madde|anti-madde, psikoloji|psikiyatri, evrim|devrim, öz-bilinç|bilinç-dışı gibi.

Diyalektik mantık (Us/Vernunft), tam da bu karşıtların birliğiyle ilgilenir. Örneğin, izdüşüm uzayında “doğru noktadır” ve “nokta doğrudur”; bu karşıtların birliği, Hegel’in mantığını Öklitçi olmayan geometri kuramlarına bağlar.

2. Biçimsel Mantığın Sınırları: Cansızın Mantığı

Diyalektik mantığı anlamanın zorluğu, alışılagelmiş biçimsel mantıkla (Aristotelesçi mantık) düşünme alışkanlığımızdan gelir. Biçimsel mantık, düşünceyi durağan ve yalıtık kabul eden bir zihinsel formattır.

Biçimsel Mantık (Anlak)Diyalektik Mantık (Us)
İlke: Özdeşlik yasasıdır (“A, A’dır”).İlke: Kendini eleştirerek işler ve saltık doğruyu olumsuzlar.
Durağanlık: Cansızın mantığıdır (teknik mantık).Devinim: Kendi içine geri dönümlü, döngüsel ve dört boyutludur.
Geçişsizlik: Kategorileri durağandır ve içlerinde olumsuzlama barındırmadığından birbirine geçişsizdir.Geçişkenlik: Olumsuzlamayı (negatifliği) içe alır ve karşıtları birleştirir.
Bölünme: Karşıt yakalar hep birbirinin düşmanı kalır.Bütünlük: Varlık ve yokluğun birliğinden oluşu anlar.

Biçimsel mantık (Anlak), yalnızca Ben diyebilen ve kendisi dışında her şeyi olumsuzlayan, arı kendisiyle denk niteliği üreterek dünyayı ikiye böler. Bu, uzam ve zamanı birbirine tam dışsal almayı içeren, kendine bağlanamadan her şeyin dışında kalan sanal uzay (Öklit uzayı) gibidir.

3. İçsel Despotluktan Özgürleşme: Diyalektiğin Yaşamımızdaki Yeri

Düşünmenin diyalektik doğasını anlamak, sadece akademik bir çaba değil, aynı zamanda kişisel ve politik bir zorunluluktur.

A. Teknik Mantığın Politik Bedeli

Biçimsel mantıkla formatlanmış bir zihin, toplum mühendisi olmaktan kendini kurtaramaz.

  • İndirgeme: Bu zihin, kitleyi istatistik veriye indirgemekten, insanları, hayvanları ve ağaçları kendilerine dışsal amaçlar doğrultusunda güdülecek objeler olarak tasarlamaktan kendini alamaz.
  • Kuvvete Eğilim: Teknik mantık, doğası gereği başkasını dışlaştırdığından, her ayrılığın ancak kuvvet yoluyla çözülebileceğine inanır. Bu nedenle, Makyavelist ve emperyalist projelerle uyumludur.
  • Negatif Duygular: Teknik mantık, kişinin kendini arı birey olarak ayırırken başkasını arı öteki olarak uzaklaştırma eğiliminde olacağından, negatif duyguların sürekli baskısı altında kalır ve özgürleşeyim derken başkasını kendi cehennemi haline getirir.

B. Diyalektik Düşünme: Zaten Yaptığımızın Bilinci

Neyse ki, insan doğası bu makineye öykünmede başarılı olamaz. Gündelik yaşamımızda, farkına varmadan zaten dört boyutlu düşünürüz.

  • Sezgi ve Empati: Sezgi, empati, anlayış ve sağduyu gibi terimlerle dile getirdiğimiz şeyler, tümüyle kendiliğinden aşkın (aşkın) düşünmenin ürünüdür. Olumlu duygular, bu tür bir düşünmenin sonucudur.
  • Bilince Varış: Diyalektik mantık, bu bakımdan, zaten yapadurduğumuzun bilincine varılmasıdır. Mantık dilin kendiliğinden ürünüdür ve varoluşumuza içkindir.
  • Gerçek İnsana İzin Verir: Düz mantığın izin veremediği gerçek insan, yani yalan söyleyebilen doğrucu veya doğru söyleyebilen yalancı, diyalektik sayesinde anlam kazanır. Diyalektik, yalancı paradoksunda görülen, kutuplu nosyonların birbirine geçişsizliğini reddeder.

Sonuç olarak, diyalektik, bir liseden mezun olmuş öğrencinin bile anlayabileceği kadar yalın, ancak Hegel uzmanlarının bile geçiştirdiği kadar derin bir düşünme biçimidir. Bu “canlı mantığı” gün yüzüne çıkarmak, bireyin ve toplumun sakatlanmış, durağan düşünme alışkanlığından kurtulması için elzemdir.