Ey Eleştiri Sapıkları – Zafer Köse

yalan aynaKoskoca Aziz Nesin’i bile, sadece “Halka aptal demişti” diye anarsınız; üzerinde durulacak onca özelliğiyle ilgilenmezsiniz.

İnsanları aşağılayan, halkı küçümseyen “bilim insanlarını” veya “yazarları” baş tacı edersiniz. Oysa cahilce bulduğunuz bu memleket ortamı, “bilgili, eğitimli, üstün insan” konumu hissetmenize fayda sağladığı için, sizi memnun da etmektedir.

Ne bu “meşhur düşünürler”in ne de tek konuda kullandığınız Aziz Nesin’in sözlerini üzerinize alınırsınız. Onların size hitap ettiğini değil, sizi temsil ettiğini düşünürsünüz.

Çeşitli ortamlarda ve özellikle internette etrafa kanaatler fışkırtırsınız. Yüzlerce sayfalık romanı, yıllarca çalışarak geliştirilen düşünceyi, bir ömür adanmış tavırları üç cümle ile yargılarsınız. Çoğu zaman o cümleleri de yanlış kurarsınız. Paragraf zaten kurmazsınız. Zaman ayırmaya değer bulduğunuz, anlık tepki vermek dışında ilgilendiğiniz bir konu yoktur. Anlamak umurunuzda değildir, hep anlatırsınız.

Sığ suların canlısı olduğunuzu fark edemezsiniz. Engin denizin üzerindeki bir çöp gibi, derinlikle ilgilenmeden oradan oraya dolaşırsınız. Hiçbir yerde oyalanmadan vurup kaçarsınız.

Bu hastalıklarınızı, insanlığın kutsal kavramlarından biri kılığında sergilersiniz. Yaptıklarınıza “Eleştiri” dersiniz.

Bir romanı, düşünceyi, şoförü, şarkıcıyı, yöneticiyi hangi ölçütlerle eleştirdiğinizi kendiniz de bilmezsiniz. Bunun için daha iyi roman yazmak, araç kullanmak, ekip yönetmek gibi bir iddianızın bulunması gerekmez elbette. Bu temel gerçeği de çarpıtarak hile yaparsınız. Sadece neye karşı olduğunuzu bağırıp durursunuz, ama neyi savunduğunuzu açıklayamazsınız. İyi roman veya iyi yönetim konularında üç beş yanlış cümleyi aşan bir düşünceniz bulunmaz. Referanslarınız yoktur. “Bence” diye konuşursunuz, “Benim fikrim” dersiniz, oysa kim olduğunuz ve fikrinizin dayanakları belli değildir.

Tarafınız belli değilse karşıtlığınızın anlamlı olamayacağından haberiniz yoktur.

Belki her zaman vardınız. Ama böyle amip gibi yaygınlaşmanıza ve bir ölçüde baskın hale gelmenize, galiba 80’li-90’lı yılların toplumsal ortamı neden oldu. Yani emek, kültür, aydınlanma değerlerinin tahrip edilmesi. Ülke liberal ahlak(sızlık)la yeniden şekillendirilir ve ortaya çıkan zenginliklerden ancak bu anlayışla pay kapılırken, sizin kişilik özellikleriniz de iyice palazlandı.

Hak edilmeyen konforlu konumlar, insana, ayrıcalıklı kişilerin ve zenginlerin öyle yaşamayı hak ettiğini düşündürtür. Bu kültürel kökenden geldiğiniz için yoksulluğu yoksulların suçu, işsizliği işsizlerin derdi diye ezberlediniz.

2000’lerin dinci ortamı artık sizin için ayrıcalıklı bir durum sağlamıyordu. Ama halkı küçük görme tarzınız değişmedi. Yeni kuşağınız da, aslında ortada olmayan koşulların mirasıyla yetişti.

Bu tarzı dönüştürüp hayata katılanlar, hatta örneğin beraberinde getirdikleri dilleriyle Haziran Ayaklanması’na renk katanlar, halk hareketi duygusuyla tanışanlar oldu.

Ama siz, eleştiri sapıklığını sürdürerek günlerimizi kirletmeye devam ediyorsunuz.

Bağzı “hoşgörü sahipleri” ise, size aldırmamayı öneriyor. Su kirliliğinin çözümü içmemek, hava kirliliğinin çözümü solumamak olabilirmiş gibi! Liberal akıl bu gerçeği de göremez: Varlığınızla kültürel atmosferimizi zehirlemenizden sakınmamız mümkün değil. Kendimizi koruyacak bir yol bulsak bile, bu atmosferi soluyan insanlarla bir arada yaşamaktan kaçınamayız.

Çaresi yok, sizinle mücadele edeceğiz. Derin düşünceleri anlamaya çalışmak, yaptığımız işlerin hakkını vermek, anlamlı ilişkilerle, temiz duygularla yaşamak… Size benzememek… Sizi alt etmenin yolunu biliyoruz!

Zafer Köse

zaferxkose@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir