Frankenstein ve Prometheus: Bilginin Çağdaki Yansımaları

Bilginin Peşinde İki Figür

Victor Frankenstein ve Prometheus, insanlık tarihinin bilgi arayışına dair güçlü anlatılar sunar. Mary Shelley’nin Frankenstein’ında Victor, doğanın sırlarını çözme hırsıyla hareket eder; modern bilimin sınırlarını zorlayarak bir canlı yaratır. Öte yandan, Aiskhylos’un Prometheus Bound’unda Prometheus, tanrıların tekelindeki ateşi insanlara sunarak onların karanlıktan kurtulmasını sağlar. Her iki figür de bilgiyi bir dönüştürücü güç olarak ele alır, ancak bu gücün sonuçları farklı yörüngelerde ilerler. Victor’un bilimi, kontrolsüz bir yaratım sürecine dönüşürken, Prometheus’un ateşi, insanlığın ilerlemesine bir kapı aralar. Bu karşıtlık, bilginin hem bireysel hem de toplumsal düzlemde nasıl işlediği sorusunu gündeme getirir. Foucault’nun bilgi-iktidar ilişkisi ve Adorno’nun Aydınlanma eleştirisi, bu iki karakterin eylemlerini anlamak için bir çerçeve sunar.

İktidarın Bilgiyle Dansı

Foucault’ya göre bilgi, asla nötr değildir; her zaman bir iktidar ilişkisiyle iç içedir. Victor Frankenstein’ın bilgiye olan tutkusu, doğayı egemenliği altına alma arzusundan doğar. Onun laboratuvarı, modern bilimsel söylemin bir mikrokozmosudur: Doğa, parçalarına ayrılır, sınıflandırılır ve yeniden düzenlenir. Ancak bu süreç, Victor’un yaratığı üzerindeki kontrolünü yitirmesiyle bir tersine dönüş yaşar. Yaratık, Victor’un bilgisinin bir ürünü olmasına rağmen, kendi özerkliğini talep eder ve efendisinin iktidarını sorgular. Foucault’nun perspektifinden bakıldığında, Victor’un bilgisi, onu hem bir yaratıcı hem de bir mahkûm haline getirir; çünkü bilgi, onu üretenin elinde bir araç olduğu kadar, ona karşı da kullanılabilir. Prometheus ise bilgiyi (ateşi) tanrıların otoritesine karşı bir isyan aracı olarak sunar. Onun eylemi, insanlığa bir hediye olsa da, Zeus’un cezasıyla sonuçlanır. Foucault’nun gözünden, Prometheus’un ateşi, iktidara karşı bir direnişin sembolüdür, ancak bu direniş de bir başka iktidar ilişkisine hapsolur: Tanrısal cezaya.

Aydınlanmanın Çelişkili Yüzü

Adorno ve Horkheimer’ın Aydınlanmanın Diyalektiği’nde, Aydınlanma, insanlığın doğa üzerindeki egemenliğini artırma vaadiyle gelir, ancak bu egemenlik, aynı zamanda bir tahakküm biçimine dönüşür. Victor Frankenstein, bu çelişkinin somut bir örneğidir. Onun bilgiye olan tutkusu, Aydınlanma idealinin bir yansımasıdır: İnsan aklı, evrenin sırlarını çözerek özgürleşecektir. Ancak Victor’un yaratığı, bu idealin karanlık yüzünü açığa çıkarır. Yaratık, ne tam anlamıyla insan ne de bir nesnedir; modern bilimin sınıflandırmalarına sığmaz. Adorno’nun eleştirisi bağlamında, Victor’un bilimi, doğayı araçsallaştırarak onu bir nesneye indirger, ancak bu süreç, insanlığın kendisini de yabancılaştırır. Yaratık, Victor’un bilgisinin bir aynasıdır; onun hırslarının ve AydınONU, insanlığa sunulan bilginin bir lanetidir. Prometheus’un ateşi ise bu bağlamda farklı bir anlam taşır. Ateş, insanlığın doğayı anlama ve dönüştürme kapasitesini artırır; bir özgürleşme aracıdır. Ancak Adorno, bu tür bir bilginin, insanlığı doğadan kopararak onu bir tahakküm döngüsüne hapsettiğini öne sürer. Prometheus’un cezası, bu bilginin insanlığı özgürleştirirken aynı zamanda yeni bir baskı biçimine yol açtığını gösterir.

İnsanlığın Bilgiyle İmtihanı

Victor ve Prometheus’un hikayeleri, bilginin insan toplumu üzerindeki etkilerini farklı açılardan ele alır. Victor’un yaratığı, bilginin bireysel hırslarla birleştiğinde nasıl yıkıcı olabileceğini gösterir. Yaratık, Victor’un niyetlerinden bağımsız olarak kendi varoluşsal sorularını ortaya koyar: “Ben neyim? Neden buradayım?” Bu sorular, modern bilimsel bilginin etik sınırlarını sorgulamaya iter. Prometheus’un ateşi ise insanlığın kolektif bilincini yükseltir, ancak bu yükseliş, tanrıların gazabını üzerine çeker. Her iki anlatı da bilginin çifte doğasını vurgular: Özgürleştirici bir güç olduğu kadar, kontrol edilemeyen bir tehlike. Victor’un trajedisi, bilginin bireysel düzeyde bir lanet haline gelebileceğini gösterirken, Prometheus’un cezası, bilginin toplumsal düzlemde bir isyan ve baskı döngüsü yaratabileceğini ima eder. İnsanlık, her iki durumda da bilginin sorumluluğunu taşımak zorundadır.

Bilginin Sınırları ve Sorumluluğu

Victor’un bilgisi, bir lanet midir, yoksa Prometheus’un ateşi gibi bir özgürleşme vaadi midir? Bu sorunun yanıtı, bilginin nasıl kullanıldığına bağlıdır. Victor’un hırsı, bilgiyi kişisel bir zafer aracı olarak görmesine neden olur; bu, onun çöküşünü hazırlar. Yaratık, Victor’un niyetlerini aşan bir varoluş kazanır ve onun bilgisinin sonuçlarıyla yüzleşmesini sağlar. Prometheus ise bilgiyi insanlığın ortak iyiliği için kullanır, ancak bu eylem, tanrıların düzenine karşı bir isyan olarak cezalandırılır. Her iki hikaye de bilginin özgürleştirici potansiyelini kabul eder, ancak aynı zamanda onun tehlikelerini vurgular. Foucault ve Adorno’nun ışığında, bilgi, ne saf bir lanet ne de mutlak bir özgürlük aracıdır; o, insanlığın kendi sınırlarıyla yüzleşmesini sağlayan bir sınavdır. Bilginin değeri, onu kullananların niyetlerinde ve sorumluluklarında yatar.