Gabriel García Márquez, “Yüzyıllık Yalnızlık”ı yazmak için neden herşeyini sattı?

Gabriel García Márquez ve “Yüzyıllık Yalnızlık”ın Zorlu Doğumu

✍️ Romanın Yazılış Serüveni (1965–1967)

Gabriel García Márquez, Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya karar verdiğinde, ailesiyle birlikte Meksika’da yaşıyordu. O sırada gazetecilik yaparak geçimini sağlıyordu. Ancak romanın fikri birdenbire zihninde şimşek gibi çakınca, hayatındaki her şeyi bir kenara bırakıp sadece bu romana odaklanmaya karar verdi. Karısı Mercedes, bu süreçte evin tüm geçimini üstlenmek zorunda kaldı.


💸 Maddi Zorluklar: Her Şeylerini Sattılar

Yazma süreci neredeyse 18 ay sürdü. Bu süre boyunca Márquez ailesinin mali durumu gittikçe kötüleşti. Şu örnekler sürecin zorluğunu çarpıcı biçimde anlatır:

  • Evdeki çamaşır makinesinden buzdolabına kadar her şey satıldı.
  • Mercedes’in mücevherleri, telefonları ve diğer değerli eşyalar tek tek elden çıkarıldı.
  • Bir keresinde, postaneye romanın ilk bölümlerini yayınevine göndermek için gitmişti. Ama parası sadece yarısını göndermeye yetti. Eşi Mercedes o gün evde kalan saç kurutma makinesini sattı ve ertesi gün kalan sayfaları da gönderebildiler.

🖨️ Daktilonun Tuşları Bozuldu

Márquez’in kullandığı eski daktilo da yazma sürecinde yıprandı. Bazı harf tuşları artık basmaz hale gelmişti, fakat yeni bir daktilo almaya maddi durumları elvermediği için bu eksik harfleri tahmin ederek ya da el yazısıyla tamamlayarak yazmaya devam etti.


📘 Roman Yayınlandığında Ne Oldu?

1967’de Cien Años de Soledad (Yüzyıllık Yalnızlık) yayımlandığında edebiyat dünyasında adeta bir patlama yarattı. İlk baskı olan 8.000 kopya bir haftada tükendi. Roman kısa sürede Latin Amerika’da “El Boom” denilen edebiyat akımının başyapıtı hâline geldi.


🌟 Sonuç: Bir Ailenin İnancı, Bir Romanın Zaferi

Gabriel García Márquez daha sonra şöyle demiştir:

“Romanı ben yazdım ama onu yaşatan Mercedes oldu.”

Bu cümle, sadece bir edebi eserin değil, aynı zamanda bir aile mücadelesinin de öyküsüdür. Yüzyıllık Yalnızlık, yalnızca Macondo kasabasının değil, aynı zamanda bir daktilonun, bir eşin fedakârlığının ve parasızlığın içinden doğan bir edebi mucizenin hikâyesidir.