Greta ve Madlen: Kahramanlık ve İkiyüzlülüğün Çok Boyutlu Analizi
Greta’nın Yolculuğunun Çerçevesi
Greta Thunberg’in 2019’da, sıfır emisyonlu Madlen yatıyla Atlantik’i geçerek iklim zirvelerine katılması, çevresel hareketsizliğe karşı cesur bir başkaldırı olarak öne çıkıyor. Havacılığın karbon ayak izini gerekçe göstererek uçmayı reddetmesi, onu kolektif bir dava uğruna kişisel fedakârlıkta bulunan ahlaki bir inancın sembolü haline getiriyor. Ancak Adorno’nun perspektifinden bakıldığında, bu eylem, kültür endüstrisinin gösteriye dönüştürme riskiyle karşı karşıya; burada gerçek direniş, “gençlik kahramanlığı” gibi kolayca sindirilebilir bir anlatıya indirgeniyor. Madlen, Greta’nın samimiyetinin hem kutlandığı hem de sulandırıldığı bir sahne haline geliyor; onun otantik niyeti, medyanın imajını fetişleştirme eğilimiyle gölgeleniyor. İslami dünyada, despotik rejimlerin ahlaki davaları kendi çelişkilerini örtmek için sıkça istismar ettiği bir bağlamda, Greta’nın yolculuğu özgün ancak onun niyetlerinden uzak gündemler için sembol olarak yeniden kullanılmaya açık bir jest olarak görülebilir.
Güç ve Söylem
Foucault’nun güç-bilgi merceği, Greta’nın yolculuğunu, ekonomik büyümeyi ekolojik sınırların önüne koyan baskın çevresel söylemlere bir meydan okuma olarak ortaya koyuyor. Uçmak yerine yelken açarak, küresel elitlerin normalize edilmiş uygulamalarını bozuyor ve sürdürülebilirlik vaaz eden ancak israfı sürdüren bir sistemin çelişkilerini ifşa ediyor. Ancak, İslami rejimlerin Gazze’ye yönelik tepkileri bağlamında, Foucault muhtemelen onların seçici ahlaki öfkelerini bir disiplin mekanizması olarak eleştirirdi. Bu rejimler, İsrail’in eylemlerini kınarken kendi bölgesel acılara olan suç ortaklıklarını görmezden geliyor, Gazze’yi iç muhalefeti saptırmak için retorik bir araç olarak kullanıyor. Bu açıdan Greta’nın kahramanlığı, çevresel veya jeopolitik olsun, daha derin güç yapılarını gizleyen anlatılar tarafından istismar edilme riskiyle bu tür bir ikiyüzlülüğü yansıtıyor.
Anlatının Dekonstrüksiyonu
Derrida’nın dekonstrüktif yaklaşımı, Greta’nın hikâyesindeki kahraman/düşman ikiliğini sorgular. Madlen’deki yolculuğu, eylemlerinin anlamındaki istikrarsızlığı ortaya çıkararak kahramanlık kavramını sarsıyor. O bir kurtarıcı mı, yoksa bir sembol mü? İslami dünyadaki despotik rejimlerin Gazze’ye yönelik performatif dayanışmaları, ahlaki duruş ile siyasi fırsatçılık arasındaki çizgiyi benzer şekilde bulanıklaştırıyor. Derrida, bu rejimlerin retoriğinin sabit bir merkeze sahip olmadığını, ilan edilen etiklerin öz-çıkara ertelendiği bir “farklılık” (différance) sergilediğini savunurdu. Greta’nın yolculuğu, görünüşte saf olsa da, bu kaymadan muaf değil; kahramanlığı yoruma bağlı, medya, siyaset ve kültürel yansımaların ağına yakalanarak saflığını yitiriyor.
Direnişin Akışkanlığı
Deleuze’ün rizomatik direniş kavramı, Greta’nın yolculuğunu, havacılık veya devlet destekli iklim hareketsizliği gibi sabit güç yapılarını reddeden, akışkan ve merkezi olmayan bir muhalefet olarak çerçeveler. Madlen, küresel kapitalizmin topraklaştırıcı güçlerinden geçici bir kaçış, bir uçuş hattı olur. Ancak İslami dünyada, Deleuze, Gazze meselesini, despotik rejimlerin otoritelerini pekiştirmek için istismar ettiği, topraklaştırılmış bir dava olarak görebilirdi. Gazze’ye seçici odaklanmaları, iç baskıları görmezden gelirken, Greta’nın kaçmaya çalıştığı çevreciliğin kapitalist ele geçirilişini yansıtır. Greta’nın rizomatik kahramanlığı, eleştirdiği sistemler tarafından yeniden topraklaştırılma riskiyle karşı karşıyadır.
İdeoloji ve Arzu
Žižek’in psikanalitik perspektifi, Greta’yı, iklim inkârcılığının sembolik düzenini sarsan, uzlaşmaz duruşuyla Gerçek’in bir figürü olarak görür. Madlen’deki yolculuğu, sınırsız büyüme fantezisine meydan okuyarak ekolojik sınırlarla yüzleşmeyi zorlar. Ancak Žižek, İslami rejimlerin Gazze retoriğini, ahlaki pozların despotik arzuları gizlediği ideolojik bir sapma olarak değerlendirirdi. Gazze’yi savunurken iç muhalefeti bastırarak, bu rejimler, Batı’nın çevresel başarısızlıklarını gizleyen yeşil yıkama ile benzer şekilde, etik üstünlük fantezisini sürdürür. Greta’nın kahramanlığı, bu anlamda, ideolojik örtüyü delen bir delik olduğu kadar, kurtuluş anlatılarına emilerek onun kurbanı olma potansiyeline de sahiptir.
Ahlaki Belirsizlikler
Greta’nın yolculuğunun etik ağırlığı, hesap verebilirlik çağrısında yatıyor; bu, Gazze krizindeki acının eylem talep ettiği bir yankı uyandırıyor. Ancak Adorno’nun araçsal akıl eleştirisi, onun kahramanlığının medya dostu bir numara olarak indirgenme riski taşıdığını, sistemik eleştiriyi gölgede bıraktığını öne sürer. İslami rejimler de benzer şekilde Gazze’nin acısını siyasi sermaye için istismar eder; ahlaki öfkeleri, iç başarısızlıkları örtmek için bir oyalama olarak hizmet eder. Bu ikiyüzlülük, ortak bir gerilimi ortaya koyar: Hem Greta’nın eylemi hem de bu rejimlerin retoriği etik saflık için çabalasa da, etkilerini sulandıran sistemlere dolanmıştır.
Erdemin Gölgeleri
Greta’nın yolculuğu, Madlen’in inkâr dünyasında umut gemisi olarak sembolik bir ağırlık taşır. Ancak bu imge, onun yalnız yolculuğunun insanlığın kırılgan kurtuluş arayışını yansıttığı bir alegoriyle gölgelenir. İslami dünyada Gazze, erdemi yansıtırken suç ortaklığını gizleyen paralel bir alegori olur. Deleuze’ün “kıvrım” kavramı, Greta’nın ve rejimlerin eylemlerinin daha büyük sistemlere katlandığını, anlamlarının sonsuza dek ertelendiğini öne sürer. Böylece Madlen ve Gazze, hem aşkınlık olasılığını hem de istismarın kaçınılmazlığını yansıtan aynalar haline gelir.
Umut ve Yıkım Vizyonları
Greta’nın yolculuğu, bireysel eylemin kolektif değişimi tetiklediği ütopik bir ufku çağrıştırır. Ancak Adorno’nun karamsarlığı, bu vizyonların metalaşma ve kontrolün distopik gerçekliklerine kolayca emilebileceği konusunda uyarır. İslami rejimlerin Gazze’ye seçici odaklanması, ahlaki davaların güce hizmet ettiği distopik bir ikiyüzlülüğe çöker. Žižek, Greta’nın eyleminin ütopik niyetine rağmen, altta yatan kapitalist ideolojiyi bozmazsa distopik hale gelebileceğini savunabilir. Madlen, Gazze gibi, umut ile yıkımın çarpıştığı, uzlaşılmış bir dünyada dönüştürücü hayallerin kırılganlığını gösteren bir alan olur.