Hayat Cennet Olabilir mi? Bir Fantezinin Anatomisi
Hayatın “cennet” gibi olabileceğine dair inanç, hem insanlığın en eski mitlerinden hem de modern zamanların tüketim kültüründen beslenir. Bir yanda dini vaatler, ütopyalar ve masallar; diğer yanda reklamların, influencer’ların ve kişisel gelişim endüstrisinin parlak imgeleri…
Hepsi aynı soruyu fısıldar: “Bir gün, her şey mükemmel olacak.”
Fantezinin Kökenleri
İnsanın zihni, eksik olanı tamamlamak üzere kurgulanmıştır. Mağara duvarına çizilen ilk resimden bugünün Instagram hikâyesine kadar, “ideal hayat” hep yeniden üretilir. Bu fantezi:
- Ölüm ve belirsizlik korkusuna karşı bir sığınak
- Acının, eksikliğin ve adaletsizliğin kabulünü zorlaştıran bir hayal
- Bizi şimdi ve burada yaşamaktan uzaklaştıran bir kaçış
Kapitalizmin Cennet Ticareti
Modern sistem, “cennet” fikrini meta haline getirir:
- Daha güzel bir vücut, daha ferah bir ev, daha egzotik tatiller…
- “Mutluluk” ürün ve deneyim olarak paketlenir
- Sonsuz tatmin arayışı, tüketim çarkını döndürür
Bu yüzden “cennet hayat” artık dini bir vaatten çok, kredi kartı ekstresine yazılan bir pazarlama sloganıdır.
Psikolojik Bedel
Cennet fantezisi, bugünkü hayatı “yetersiz” ve “geçici” hissettirir. Hep yarınlara ertelenen mutluluk, kronik tatminsizlik yaratır. Dahası:
- Şimdiki anın değerini küçültür
- Kendi hayatını başkalarının “mükemmel” kurgularıyla kıyaslama tuzağına düşürür
- Hayatın kaçınılmaz gölgelerini yok sayar
Gerçek Cennet Nerede?
Belki de cennet, hiç gelmeyecek bir yarın değil; şu an, tüm eksikleriyle buradadır. Gerçek özgürlük, hayatı “cennet” yapmak değil, onu olduğu gibi görebilme cesaretidir.
Çünkü hayatı cennet yapmak mümkün değil; ama onu cehennem yapmaktan vazgeçmek mümkün.



