Hayatımızdaki Üç Büyük Patron: Marx, Freud ve Hegel’in Gündelik Hesaplaşması

Neden Mutsuzuz? Cüzdanımız, Bilinçdışımız ve O Sahte Gözlüklerimiz

Yazar: Jungish

(Felsefe, Ceketimizi Çıkarıp Hayatla Nasıl Güreşir?)


Aziz Okuyucularım, Ey Sabah Rutininde Kaybolanlar!

Şimdi size, çağımızın o en sinir bozucu, en karmaşık üç büyük efendisinden bahsedeceğim: Karl Marx, Jacques Lacan ve Georg Wilhelm Friedrich Hegel. Bu üçlünün kuramları, öyle üniversite amfilerinde kalmaz; bunlar, bizim buzdolabımızda, kredi kartımızda ve en derin hayal kırıklıklarımızda yaşar.

Bu, Kapitalizm, Bilinçdışı ve İdeoloji üçgeninde sıkışıp kalmış modern insanın pratik rehberidir.


I. Marx (Cüzdanın Ağrısı): Patronun Zinciri ve Gerçek Yoksulluk

Marx’ın eleştirisi basittir: Maddi gerçeklik, ruhsal gerçekliğin temelidir.

  • Marx Ne Der? Toplumsal sınıf çatışması ve sömürü, bütün dertlerin anasıdır. Bizim kimliğimiz, üretim ilişkileri tarafından belirlenir.
  • Gündelik Pratik: Bir işçi, sabahın köründe kalkıp sevmediği bir işe gidiyorsa, Marx der ki: “Senin sorunun, çocukluk travman değil, patronun seni sömürmesidir!
    • Eleştiri: Biz, kredi kartı borcumuzu kapatmak için fazla mesai yaparken, “Daha pozitif düşünmeliyim” diye kendimizi avuturuz. Marx der ki: “Boş ver pozitif düşünmeyi! Senin borcun, senin yetersizliğin değil; sistemin sana yüklediği bir zincirdir!” Gerçek yoksulluk, sadece parasızlık değil, emekten yabancılaşmadır.

II. Lacan (Ayna ve Fantezi): Arzu, Hep Başkasının Arzusudur

Fransız psikanalist Lacan, Marx’ın maddesel eleştirisini alıp bilinçdışına taşır.

  • Lacan Ne Der? İnsan, daima eksiktir ve bu eksikliği gidermek için sürekli arzular. Ama bu arzu, asla kendi arzusu değildir; daima Başkası’nın (Toplumun, Reklamların) arzusunun bir yansımasıdır. Biz, Gerçeklik dediğimiz o travmatik kaosu, Fantezi ile örülmüş bir perde arkasında yaşarız.
  • Gündelik Pratik: Bir kadın, son moda çantayı aldığında mutlu olacağını düşünür (Fantezi). Ama o çantayı isteyen, kendisi değil, reklamların, komşunun ve medyanın yarattığı idealize edilmiş Görüntü’dür (Başkası’nın Arzusu).
    • Eleştiri: Bizim mutsuzluğumuzun kaynağı, Gerçeklik (The Real) ile yüzleşmemizi engelleyen fantezi perdesinin yırtılmasıdır. Örneğin: Evliliğin mükemmel olacağını sanarken, çamaşır sepetindeki dağ gibi kirli çamaşır kaosuyla (Gerçeklik) yüzleşmek gibi. Lacan, bu Gerçekliğin kaba ve anlamsız olduğunu söyler.

III. Hegel (Gözlük ve Çelişki): Düzenli Yaşamanın Bedeli

Hegel, bütün bu karmaşayı İdeoloji çerçevesinde açıklar.

  • Hegel Ne Der? Hayat, Diyalektiktir (Tez-Antitez-Sentez). Her düşünce, kendi zıddıyla çatışarak ilerler. Bizim düşüncelerimiz ise İdeoloji denen bir gözlük tarafından biçimlendirilir.
  • Gündelik Pratik: Bir işveren, “Zarar etmemeliyiz, kural kuraldır!” (Tez) derken, işçi “Emeğimin karşılığını vermelisin, bu haksızlık!” (Antitez) der. Hegel der ki: Bu çatışma, daha yüksek bir anlayışa (Senteze) ulaşmak için zorunludur.
    • Eleştiri: Ama biz bu çatışmayı çözmek yerine, sistemin bize verdiği o “Huzur Gözlüğünü” takarız. Gözlük der ki: “Patron haklıdır, çünkü o daha çok çalıştı. Sen de çalışırsan kazanırsın.” Bu gözlük, eşitsizliği doğal ve mantıklı kılar. Bu, Hegel’in durağan Mantık dediği şeydir; hayatın canlı çelişkisini kabul etmez.

Sonuç: Üç Patronun Zincirinden Kurtulmak

Özgürleşmek için, bu üç patronun zincirini kırmalıyız:

  1. Marx: Cüzdanımızdaki sömürü zincirini görmeliyiz. Ekonomik adaletsizlik varken, ruhsal huzur yalandır.
  2. Lacan: Zihnimizdeki fantezi perdelerini yırtıp, o çıplak, anlamsız Gerçeklikle yüzleşmeliyiz. Arzu, sadece kendi seçimimiz değil; bir toplumsal hastalık olabilir.
  3. Hegel: Takılıp kaldığımız o ideolojik gözlüğü çıkarıp, hayatın canlı, çelişkili diyalektiğini kabul etmeliyiz.

Velhasıl: Oturup sadece acımızdan bahsetmek yetmez. Marx’ın dediği gibi eyleme geçmeli, Lacan’ın dediği gibi Fanteziyi parçalamalı ve Hegel’in dediği gibi çelişkiyi kucaklamalıyız.