İçsel Evlilikten Küresel Köye
Bu metin, küresel bir dönüşümün eşiğinde olduğumuzu ve bu dönüşümün, içimizdeki eril ve dişil güçlerin uyumlu bir ortaklığı ile gerçekleşmesi gerektiğini savunuyor. Yazar, bu ortaklığın önündeki en büyük engelin, eskimiş ataerkil gelenekler ve bu geleneklerden kaynaklanan korkular olduğunu ileri sürüyor
Yazar, Patmoslu Yahya’nın Vahiy Kitabı’ndaki “Gelin ve Damat” (Yeni Yeruşalim) vizyonunu, sadece dinsel bir kehanet olarak değil, bütün insanlığın ve psişenin ulaşması gereken nihai psikolojik bütünlüğün bir arketipi olarak kullanır.
1. Küresel Gerçeklik ve Yeni Ortaklığın Zorunluluğu
- Tek Dünya Gerçeği: Dünya, geri döndürülemez bir şekilde “küresel bir köye” dönüşmüştür. Bu durum, bir yandan çaresizlik yaratırken, diğer yandan yaratıcı bir meydan okuma sunar. Artık düşman gibi değil, ortak bir kaderi paylaşan vatandaşlar olarak hareket etmeliyiz.
- Üreme Emrinin Anlamı: “Verimli olun ve çoğalın” emri, artık sadece biyolojik değil, insan yaratıcılığının her alanında yeni bir yaratılış (yeni fikirler, yeni sistemler) doğurmayı ifade eder.
- Hedef: Bu yeni yaratılışı gerçekleştirmek için, cinsiyetler arasında eşit ve kalıcı bir ortaklık kurmalıyız. Bu ortaklık, cinsel çekimden daha derin olan ortak insanlık temelinde yükselmelidir.
2. Dönüşümün Önündeki Engel: Ataerkil Zincirler
Yazar, bu ortaklığın önündeki en büyük engelin, bireyin kendi içindeki atalardan kalma otorite figürlerine olan bilinçdışı teslimiyeti olduğunu vurgular.
- Ataerkilliğin Ölüm Sancısı: 19. yüzyıldan beri, eskimiş ataerkil gelenek yıkıcı bir şekilde kendi sonunu yaşıyor. Bu durum, şair Matthew Arnold’ın dediği gibi, bizi “biri ölmüş, diğeri doğacak gücü bulamayan iki dünya arasında” bırakmıştır.
- İçsel Diktatörler: Çocuklukta ebeveynlere yansıtılan arketipsel güçler, geri çekilmezse, yetişkinlikte “içsel diktatörlere” dönüşür. Bunlar, “Taşlaşmış Anne” (Mother Church, Mother Welfare State, eylemsizliği ve değişmezliği dayatan) ve “Otoriter Baba” (Father Law, Father Hierarchy, bu eylemsizliği yasalarla savunan) figürleridir. Bu diktatörlere boyun eğmek, güvenlik karşılığında özgürlüğü çarmıha germek demektir.
- Tehdit Algısı: Ataerkil geleneğe bağlı eril, dişil bilincin (matter/madde) yükselişini bir tehdit olarak algılar. Bu nedenle, müzakereler düşmanlıkla veya sahte uzlaşmalarla sonuçlanır.
3. Ejderha Katliamının Trajik Yanılgısı
Yazar, eril kahraman mitinin merkezindeki ejderha katliamı eyleminin, artık amacını yitirdiğini ve zararlı hale geldiğini savunur.
- Yanlış Anlamlandırma: Ejderha, sembolik olarak bilinçdışını, doğayı ve dişiliğin karanlık/opak yönünü temsil eder. Ejderhayı “kurban etmek” (sacrifice), enerjiyi bilinçdışından bilince dönüştürmek anlamına gelmelidir.
- Cinayete Dönüşüm: Ancak bu eylem somutlaştığında, ejderha katliamı basit bir cinayete dönüşmüştür. Sonuç:
- Doğanın Yok Edilmesi: Ejderha, yani Doğa (Dişil) öldürülerek, hayat kaynağımız olan maddeyi yok etme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız.
- Materyalizme Tapınma: Bilinçdışı anneyi yenmeye odaklanma, tam tersine, annesine bağımlı kalma ve onu somut materyalizm (tüketim) şeklinde yüceltmeye yol açmıştır.
- Kısırlık: Sembolik anlamı kaybedilen bu katliam, dönüşüm yerine sadece ölümü getirir. Yazar, “Kendi çöpümüzde ölebiliriz,” diyerek bu ruhsal kısırlığı dramatik bir şekilde vurgular.