Jean-Paul Sartre göre neden “İnsan özgürlüğe mahkûmdur” ?

Jean-Paul Sartre’ın “İnsan özgürlüğe mahkûmdur” tezi, onun varoluşçu felsefesinin temel taşlarından biridir. Burada “mahkûm” sözcüğüyle kastettiği, özgürlüğün insan için kaçınılmaz bir yazgı olmasıdır. İşte Sartre’ın bu radikal savının ardındaki nedenler:


1. Varoluş Özden Önce Gelir

Sartre’a göre insan, önce “var olur”, sonra kendi özünü (kimliğini, değerlerini) seçimleriyle yaratır. Diğer nesnelerin (örneğin bir bıçağın) sabit bir özü varken, insanın özü boş bir levhadır. Bu boşluğu doldurmak zorundadır çünkü:

  • Pasif kalamaz: “Seçmemek” bile aktif bir seçimdir (örneğin, bir işe başvurmayı reddetmek).
  • Özgürlük ontolojiktir: İnsanın varlık koşulu, seçim yapma zorunluluğudur.

“İnsan, kendini nasıl yaparsa öyledir.”
– Sartre, Varoluşçuluk Bir Hümanizmdir


2. Tanrı’nın Yokluğu ve Sorumluluk

Sartre’ın ateist varoluşçuluğuna göre, insanı tanımlayacak bir Tanrı, kader veya evrensel ahlak yasası yoktur. Bu yüzden:

  • Yalnızdır: Tüm seçimlerinin sorumlusu kendisidir.
  • Mazeretsizdir: “Toplum beni böyle yaptı” veya “Doğam bu” gibi açıklamalar kötü niyet (mauvaise foi) örnekleridir.

“İnsan, kendi ellerine terk edilmiştir.”


3. Özgürlük Bir Yüktür

Sartre özgürlüğü romantik bir güç olarak değil, angsty verici bir yük olarak tanımlar:

  • Kaygı (Angoisse): Seçimlerin sonuçlarından kaçamazsınız. Örneğin, bir ilişkiyi bitirmek veya sürdürmek size aittir.
  • Sorumluluğun Ağırlığı: Bir asker savaşa katılmayı reddederse, bu seçimin sonuçları (ailesinin tepkisi, vatan haini damgası) onun omuzlarındadır.

“Özgür olmak, mahkûm olmaktır çünkü kendini yaratırsın ama ne yaratacağını bilemezsin.”


4. Kötü Niyet (Mauvaise Foi) ile Yüzleşmek

İnsanlar özgürlüğün yükünden kaçmak için:

  • Rol yapar: “Ben sadece bir işçiyim, düşünmem gerekmez” diyerek kendini kandırır.
  • Kaderci olur: “Bu benim kaderim” diyerek seçimlerini inkâr eder.
    Sartre’a göre bu, otantik olmamaktır.

5. Pratik Örnek: Sartre’ın Öğrencisi

Sartre’ın ünlü örneğinde, II. Dünya Savaşı’nda bir öğrenci şu ikilemde kalır:

  • Annesine bakmak mı (kişisel sorumluluk),
  • Yoksa Fransa için savaşa katılmak mı (toplumsal sorumluluk)?
    Sartre’ın cevabı: “Ne yaparsan yap, seçimin seni tanımlar. Hiçbir kural senin yerine karar veremez.”

Neden “Mahkûm”?

  • Kaçış Yoktur: Özgürlük, insanın DNA’sı gibidir; reddetmek bile onu kullanmaktır.
  • Mutlak Sorumluluk: Tüm eylemlerinizin mimarı sizsiniz. Bu, varoluşsal bir mahkûmiyetdir.

“Özgürlük, bir hediye değil, bir cezadır adeta. Çünkü onunla yaşamayı öğrenmek zorundayız.”


Eleştiriler ve Tartışma

  • Determinizm: “Gerçekten özgür müyüz? Biyoloji ve toplum bizi şekillendirmiyor mu?”
  • Sartre’ın Sonraki Dönemi: 1960’larda Marksizm’in etkisiyle, “tarihsel koşulların özgürlüğü sınırladığını” kabul etmiştir.

Özetle: Sartre için özgürlük, insanın kendini inşa etme zorunluluğudur. Bu yüzden “mahkûmiyet” vurgusu, özgürlüğün huzursuz edici bir gerçek olduğunu anlatır.

Sizce bu mahkûmiyet bir umut mu yoksa bir çaresizlik mi?