Kapitalizmin Öfkesi ve Geleneksel Solun İntiharı: Neden Yeni Bir Kurtuluş Perspektifine İhtiyacımız Var?

Kapitalizmin temel krizi, sandığımız gibi 2008’de başlamadı. Doğu Bloku’nun 1989’daki çöküşüyle birlikte, sistemin kendi kendini imha etme süreci hız kazandı. Geleneksel solun bu döneme dair tek yapabildiği ise, miadını doldurmuş “işçi sınıfı Marksizmi”ne sarılmak oldu. Bazı radikal eleştirmenler, bu çöküşü sadece kapitalist bir varyantın başarısızlığı olarak değil, bizzat kapitalizmin ruhunun, yani soyut emeğe dayalı değer üretiminin sonu olarak gördü.

Bu yazı, solun neden tarihin bu dönüm noktasında bocaladığını ve kapitalizmin ölümcül çelişkisinden doğan yeni bir kurtuluş perspektifinin ne anlama geldiğini inceliyor.


1. “Gerçek Sosyalizm” ve Kapitalizmin Kendi Kendini İmhası

1980’lerde ve 90’larda, “gerçek sosyalizm”in çöküşü, Batı için büyük bir zafer gibi sunuldu. Ancak bu, aslında bir zaferden çok, bir çarpışmaydı. Sanayi Devrimi’nin üçüncü aşamasıyla birlikte bilginin temel üretici güç haline gelmesi, insan emeğini değersizleştirdi. Devletçi, katı ve merkeziyetçi sosyalizm, bu verimlilik yarışına ayak uyduramadı ve kendi iç çelişkileri nedeniyle çöktü.

Kapitalizm, bu çarpışmadan tek başına ayakta kalan taraf olsa da, kendi temelini oluşturan emeğin ve değerin erimesi sorununu çözemedi. Neoliberal “devrim” ve finansal piyasaların serbestleşmesi, bu krize geçici bir çözüm sundu: hayali sermaye. Artık para, somut bir üretimden değil, borç, spekülasyon ve finansal türevler gibi hayali varlıklardan çoğalıyordu. Kapitalizm, adeta kendi cenazesinde dans ediyordu.

  • Bu durum neden önemli? Geleneksel Marksist analiz, sınıf mücadelesini ve somut üretimi merkeze alırken, bu yeni, hayali ekonomiyi ıskaladı. Kapitalizm, emeğe dayalı bir sistem olmaktan çıkıp, beklentilere dayalı bir kumara dönüştü.

2. İki Marx, İki Yanılgı: Neden Sınıf Mücadelesi Bizi Kurtaramaz?

Krisis Grubu, Marx’ın eserinde iki farklı eğilim olduğunu öne sürer:

  1. Modernleşme-Marx’ı (Ekzoterik): Emeği, üretici güçlerin gelişimini ve sınıf mücadelesini tarihin motoru olarak gören bir yaklaşımdır. Bu, geleneksel solun yüzyıllardır sarıldığı ana akım Marksizmdir.
  2. Form-Eleştirisi-Marx’ı (Ezoterik): Kapitalizmin temel biçimlerinin, yani metanın, değerin ve paranın fetiş karakterini eleştiren, soyut bir yaklaşımdır.

Krisis Grubu, “modernleşme-Marx’ını” reddeder ve ikinci yolu, yani ezoterik olanı izler. Onlara göre, kapitalizmin temel çelişkisi, sınıf mücadelesi değil, değerin kendi kendini yok etme mantığıdır. Bu yüzden, işçi sınıfı artık devrimci bir özne olamaz, çünkü o da değersizleşen sistemin bir parçası haline gelmiştir. Bu radikal kopuş, geleneksel soldaki her “Marksist”in tepkisini çekmiştir.

3. Değer Ayrışması: Kapitalizm ve Cinsiyetçilik Arasındaki Kırılma

Kapitalizmin ataerkil yapısı, tesadüfi bir olgu değildir; bizzat sistemin temelindedir. Krisis Grubu’nun değer ayrışması teoremine göre:

  • “Değer erkektir” sloganı, modern öznenin doğası gereği “eril” olduğunu, yani rasyonel, hesapçı ve değer yaratan bir varlık olarak kurulduğunu ifade eder.
  • Buna karşılık, toplumun yeniden üretimi için vazgeçilmez olan ancak değer üretmeyen tüm faaliyetler (ev işleri, çocuk bakımı, duygusal emek) “dişi” olarak kodlanır ve değer çarkının dışına itilir.

Bu ayrışma, sadece ekonomik bir iş bölümü değil, aynı zamanda modern öznenin psikolojik anayasasının da temelini oluşturur. Bu, kapitalizmin cinsiyetçilik ve erkek egemenliğiyle içsel bir bağa sahip olduğunun radikal bir kanıtıdır.


4. Geleneksel Solun İntiharı ve Yeni Bir Siyaset

Bugün, geleneksel solun sunduğu çözümler, birer siyasi intihar gibidir. Milliyetçiliğe, komplo teorilerine ve popülizme kaymaları, kapitalizmin rasyonel krizi karşısında çaresiz kalmalarından kaynaklanmaktadır. Modernleşme ve küreselleşme, geleneksel kimlikleri parçaladıkça, insanlar öfkeyle bu irrasyonel ideolojilere sığınıyor. Solun bu ideolojilere yelken açması, onu sağdan farksız hale getiriyor.

Krisis Grubu’na göre, bu çöküşten çıkış yolu devleti kurtarmak veya piyasayı düzenlemek değildir. Geleneksel siyaset, artık bu krizin bir parçasıdır. Gerçek kurtuluş, kapitalist mantığın ve devletin ötesinde, kendi kendini örgütleyen, dayanışmacı ve otonom topluluklar inşa etmekle mümkündür. Kurtuluş, siyasetten ve piyasadan yavaş yavaş geri çekilmek, onların çürüyen yapısını onarmak yerine, dışarıda yeni bir yaşam kurmaktır.

Sonuç olarak, geleneksel solun en büyük hatası, kapitalizmin krizini bir “ekonomik kriz” olarak yorumlaması ve hâlâ bir “emek toplumunda” yaşadığımıza inanmasıdır. Oysa biz, değerin tükendiği, emeğin değersizleştiği bir “ters kapitalizm” çağında yaşıyoruz. Bu yeni gerçekliği görmeden, ne kendimizi ne de toplumu kurtarabiliriz.

Kaynak Yazı : https://www.krisis.org/2018/es-bedarf-einer-neuen-perspektive-gesellschaftlicher-emanzipation/