“Kendiliğimize ve Kırılganlığımıza Temas Etmek”

“Kendlik’le Temas: Geri Dönüşsüz Bir Karşılaşma”

“Ve kendini fetheden, dünyayı fethetmiş sayılır.”

— Friedrich Nietzsche

Bir sabah, tanıdığın her şey çözülmüş olabilir.

İsimler anlamını yitirir, roller dökülür, aynalar susar.

İçinde bir yer, çoktan bildiğin ama hiç konuşmadığın bir yer uyanır.

İşte o an…

Kendlik kapıyı çalmıştır.

Onu ego’nun arka bahçesinde değil,

Reddettiklerinde, bastırdıklarında, “asla ben değilim” dediklerinde bulursun.

Çünkü Kendlik, bir başarı değildir.

O, kaybın içindeki yön; düşüşteki merkezdir.

“İnsan kendini sadece bir çelişki olarak tanır.”

— Søren Kierkegaard

Kendlik’le temas ettiğinde, parçalanırsın önce.

Kendi maskene yas tutarsın.

Kırılganlığını taşımak zorlaşmıştır.

Artık annene benzemiyorsundur, topluma da.

Ne “iyi kız” ne “başarılı adam”…

Sadece oluş kalır.

Ve oluş, asla steril değildir.

Kan, gözyaşı ve hakikatin soğuk teniyle gelir.

“Büyümek, kim olduğumuzu hatırlamaktır.”

— E.E. Cummings

Bu temas bir zafer değil, bir teslimiyet anıdır.

Egonun çabası değil, ruhunun çağrısıdır.

İçindeki ilksel arketiplerle konuşmaya başlarsın:

Ana Tanrıçanın sessiz gücüyle, Yaralı Çocuk’un gözleriyle,

ve sonunda:

Kendliğin büyüyen sessizliğiyle.

“Kendinle barışmak, evrenle barışmaktır.”

— Carl Gustav Jung

İçsel yolculuk, bir harita sunmaz sana.

Ama yönü hep aynıdır: İçeriye.

Ve bu yolun sonunda,

sen artık “biri” değil,

bir varlıksın.

Otantik.

Kırılgan.

Kutsal.