“Kendin ol” çağrısı bize gerçekten özgürleşmeyi mi vadediyor, yoksa sadece yeni bir pazarlama sloganı mı?

Tarkan’ın ”başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin” çağrısının üzerinden çok sular aktı. Ama sloganın popülaritesi devam ediyor. Soru da haliyle hep gündemde kalacak gibi. Hep merak etmişimdir. “Kendin ol” çağrısı, özgürleşme vaadiyle insanı otantik bir yaşama mı davet ediyor, yoksa tüketim kültürünün yeni bir pazarlama sloganı olarak mı sahte bir özgürlük sunuyor?


🧠 1. Kapitalist Retorik Olarak “Kendin Ol”

Modern kapitalizm, 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren tüketiciyi şöyle tanımlar:

❝ Tekil, özel, yaratıcı, fark yaratmaya aday birey ❞

Ve bu bireye şunu fısıldar:
➡️ “Sen farklısın. Bu yüzden özel ürünlere, kişisel gelişim kitaplarına, özgün markalara, ‘senin gibi’ influencerlara ihtiyacın var.”

“Kendin ol” çağrısı, özünde bir tüketim teşviğine dönüşür:

  • Kendin ol ama bunu kıyafetinle göster,
  • Kendin ol ama dizüstü bilgisayar markanla,
  • Kendin ol ama estetik ameliyatla,
  • Kendin ol ama NFT koleksiyonunla

Zizek bu tür çağrılara şöyle bakar:

“Kapitalizm, özgürleşmeyi bile yeni bir bağımlılığa dönüştürür.”


🧘 2. Özgürlük Vaadi Olarak “Kendin Ol”

Ama bir yandan da…

“Kendin ol” çağrısı, gerçekten bir ruhsal ihtiyaçtan doğmuştur:

  • Toplumun tek tip kimlik dayatmasına karşı
  • Aile, din, milliyet gibi sabit kimliklerin çözülmesiyle
  • Bireyin varoluşsal sorumluluk alması gerektiğinde

Kierkegaard için:

“Kendin olmak” = Tanrı önünde tekil birey olmak, sahiciliğin ve ahlaki sorumluluğun zirvesi.

Jung için:

“Kendin olmak” = bireyleşme yolculuğu, persona’dan gölgeye, gölgeden kendiliğe uzanan bir içsel doğum süreci.

Yani bu çağrı, eğer içselleştirilirse, gerçekten de bir özgürleşme rotası olabilir.


🪞 3. Ama Hangi “Kendin”?

Sorulması gereken şu:

Sana “kendin ol” diyen sistem, hangi senin olmanı istiyor?

Çünkü:

  • Eğer öz-benlik baskılanmışsa,
  • Eğer sosyal medyada “ideal ben” sürekli parlatılıyorsa,
  • Eğer algoritmalar sana kim olduğunu söylüyorsa…

Sen kendin değil, senin olman gereken kişi olmaya zorlanıyorsun demektir.

Gerçek özgürlük, dıştan gelen çağrılardan değil,
içsel bir suskunluğun yankısından doğar.


📱 4. Sosyal Medya Çağında Otantiklik Bir Performanstır

Instagram: “Kendin ol ama güzel pozla.”
LinkedIn: “Kendin ol ama CEO gibi davran.”
TikTok: “Kendin ol ama trend ol.”

Byung-Chul Han’a göre:

“Kendin olmak, artık algoritmalara uyum sağlama becerisidir.
Otantiklik bir gösteri biçimi hâline gelmiştir.”


🔥 SONUÇ: Hem Vaattir, Hem Tuzak

💡 Eğer“Kendin ol” çağrısı içsel keşfi, gölgeyle yüzleşmeyi, toplumsal uyumu sorgulamayı teşvik ediyorsa → Özgürlük Vaadidir.
🧱 AmaBu çağrı seni daha fazla tüketmeye, gösteri üretmeye ve “kişisel marka” olmaya zorluyorsa → Kapitalist Slogandır.

🧭 Alternatif Yaklaşım: “Kendin Olma Cesareti”

“Kendin olmak” bir nihai hedef değil, sürekli değişen bir karar pratiğidir.
Ve her seferinde bir bedeli vardır: yalnızlık, çatışma, kırılganlık.

Ama aynı zamanda da:

Yaşamın kendisiyle eşleşmek,
Söz ve eylem arasında bütünlük,
Sahicilikle var olmak demektir.


🧶 anlamlı sorular :

  • “Kendin ol” çağrısı: Yeni-çağcı motivasyon mu, psikopolitik baskı mı?
  • “Kendilik” içerden mi inşa edilir, dışardan mı yansıtılır?
  • “Otantik olmak” mümkün müdür, yoksa bir başka tür gösteri mi?