Kitaplı Mücadele – Zafer Köse

Son on yıllarda yazılmış kitapların çoğu, emeğiyle geçinen insanlara zararlı.


cumhur-kitap“Yazar Müsveddeleri”nin listesi aşağıdaymış. Bunları okullara davet etmek resmi suçmuş. “Liste” dediği, barış isteyen akademisyenlere yönelik baskılara karşı çıkmak için imza veren yazarların isimleri.

Bir Milli Eğitim yetkilisi öğretmenlere bu şekilde mesaj yayınlıyor.(*) Oysa bu bir “resmi yalan”! Çünkü bu sözlerin yasal bir dayanağı yok.

“Olsun” denebilir, “yasal değil ama resmi politikaya uygun.”

KAHROLSUN BAĞZI KİTAPLAR

Aslında bu vesileyle, önemli bir konu üzerinde durmak gerekiyor. Başta bu Milli Eğitimin öğretmenleri olmak üzere, popüler yıldızlar, hatta siyasetçiler sürekli kitap okumak gerektiğini anlatıp duruyorlar. Hatta bunu teşvik ediyorlar, ödevler veriyorlar.

Çünkü kitaplar, yazarlar büyük ölçüde kontrol altında. Yöneten iradenin istediği gibi, onlar için “faydalı” bir yayıncılık dönüyor memlekette.

Zaten diğer konularda olduğu gibi, kitap konusunda da “herkese faydalı”, “bütün topluma faydalı” diye bir mantık geçerli olamaz. Bağzı kitaplar bağzı kesimlere faydalıdır.

Kitap, neden genel olarak faydalı olsun? Hangi estetik değeri, hangi bakış açısını, hangi dünya görüşünü şirinleştiriyorsa, üretiyorsa, onaylıyorsa, ona göre değerlendirmek gerekmiyor mu? Son yirmi-otuz yıl boyunca üretilen-biriktirilen değerler açısından baktığımızda, kitapların genel etkisinin zararlı olduğu açıkça görülmüyor mu? Büyük estetik zenginlik, büyük değer yaratan kitaplar çıkmış olması bu gerçeği değiştirmiyor; son on yıllarda yazılmış kitapların çoğu, emeğiyle geçinen insanlara zararlı.

Daha önemlisi, hangi okur hangi kitabı neden seviyor? Gerçekten seviyor mu? O “beğeni” denilen şeyin oluşum dinamikleri nelerdir? “Zevk meselesi”midir bu iş? Bir insan ne istediğini, ne düşündüğünü, neyi beğendiğini nasıl bilebilir?

En özet olarak herhalde şöyle yanıtlayabiliriz: İsteğinin, düşüncesinin, beğenisinin oluşum dinamiklerinin farkında olarak.

Bunun farkında olmadığımız durumlarda, ne istememiz sağlanmışsa onu istiyor olabiliriz. Ne düşüneceğimiz, neyi beğeneceğimiz ve onları kendi düşüncelerimiz ve beğenilerimiz sanmamız belki de içinde bulunduğumuz atmosfer tarafından, geçtiğimiz yıllar boyunca kontrol altına alınmış “zevkler” tarafından belirlenmiştir.

BİR CEPHE

Kitap yazmak, dağıtmak, okumak uğraşları aslında bir mücadele alanında gerçekleşiyor. Çok az kişi bu mücadelenin farkında olabilir, ama bu, dünyanın ve memleketin geleceğine etki edecek bir cephede gerçekleşiyor.

Kitap okumakla ilgili olumlu yaklaşım göstermek, bu mücadelede taraf olmak anlamına gelmiyor.

Konuya “daha çok kitap okunsun” veya “daha az kitap okunsun” yönünde bir tartışma varmış gibi yaklaşmak yanılgı yaratıyor. Çünkü asıl mücadele “hangi kitapların okunacağı” konusunda.

Türkiye’de çok az kitap okunduğu yönünde çeşitli rakamlar yayımlanıyor. Oysa bunlarda alınan ölçütler oldukça muğlak. Gerçek olan bir şey var ki, hiç de küçük olmayan bir sektör dönüyor. Kıran kırana bir “piyasa” var ortada.

Evet, kimse kendini kandırıp “ben kitap okunmasını destekliyorum” demesin. Hangi kitapları desteklediğimiz, sevdiğimiz, değerli bulduğumuz konusunda; bu arada elbette hangilerini zararlı bulduğumuz konusunda netleşmemiz gerekiyor artık!

Zafer Köse
zaferxkose@gmail.com

(*) Konuyla ilgili haber:
http://ilerihaber.org/icerik/imzaci-yazarlar-hedefte-onlari-okula-cagirmak-resmi-suctur-50176.html

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir