Lacan’ın Gözünden Toplumsal Kaos: Dil, Arzu ve Gerçekliğin İmkânsızlığı
Jacques Lacan, bu toplumsal ve psikolojik olaylar silsilesini, kendi psikanalitik sisteminin üç temel direği (İmgesel, Simgesel ve Gerçek) üzerinden, insan arzusunun yapısal eksikliği ve dilin aldatıcılığı merceğinden değerlendirirdi.
Lacan, ele alınan her olguyu (bireysel patolojiden siyasi isyana) “Bilinçdışı dil gibi yapılandırılmıştır” önermesiyle analiz ederdi.
I. İdeoloji, Fantezi ve Simgesel Düzenin Zorbalığı
Lacan için, toplumsal düzeni sağlayan şey Simgesel Düzen‘dir (Dil, Yasalar, Kültür). Bu düzen, insanı eksik bırakarak arzuyu doğurur.
A. Siyasi İhanetler ve Hukukun Yalanı (Sacco & Vanzetti, Martha Mitchell)
- Simgesel’in Çatlaması: Sacco ve Vanzetti’nin yargılanması veya Martha Mitchell’ın “çılgın” ilan edilmesi, Simgesel Düzen’in (Hukuk ve Adalet Sistemi’nin) en büyük ironisini ortaya koyar. Hukuk, eşitlik ve adalet vaat ederken, aslında gücün ve ideolojinin hizmetinde işler.
- Hakikatin Reddi: Martha Mitchell, “Gerçeği” (The Real) dillendirmeye kalktığında, Simgesel Düzen (Nixon yönetimi ve psikiyatri), bu rahatsız edici hakikati, “sanrı” veya “delilik” etiketiyle reddeder. Bu, dilin, Gerçekliği susturmak için nasıl kullanıldığının en somut örneğidir. 1
B. Protesto ve Babanın Yasasına Karşı Geliş (Tiananmen, Protesto Psikozu)
- Babanın Yasağı: Otoriter Devletler (Çin Hükümeti), **”Babanın Yasası”**nı temsil eder. Bu Yasa, bireye ne yapacağını ve ne olacağını dikte eder.
- İsyankar Arzu: Tiananmen Meydanı’ndaki gençlerin özgürlük ve demokrasi talebi, bu Yasa’ya karşı çıkan bireysel öznenin (Özne’nin arzusu) isyanıdır.
- Patolojileştirme: Protesto Psikozu’nda görüldüğü gibi, meşru siyasi isyanı “şizofreni” ilan etmek, Simgesel Düzen’in, Yasa’ya karşı çıkanları yutma ve dilde yok etme çabasıdır. 2 Sistem, arzu eden özneyi, hasta bir nesneye indirger.
II. Beden, Arzu ve Eksiklik: Tüketimin Labirenti
Lacan, arzuyu, asla tam olarak doldurulamayacak olan yapısal bir eksiklik (manque) olarak görür.
A. Bağımlılık ve Fantezi (The White Lotus, Bağımlılıklar)
- Arzu Üretimi: The White Lotus’taki zenginlerin lüks ve anlamsız hayatları, kapitalizmin ürettiği Arzu’nun ifadesidir. Tüketim, asla giderilemeyecek olan yapısal eksikliği gidermeye yönelik sonsuz ama boş bir çabadır.
- Fantezinin Örtüsü: Karakterler, mutlu, başarılı ve kusursuz olduklarına dair bir fantezi yaratır. Žižek’in de vurguladığı gibi, bu fantezi, hayatın anlamsızlığı ve travmatik Gerçeklik ile yüzleşmemizi engelleyen perdedir.
- Şeytan Âşık ve Onay Açlığı: “Sevgili, bir onluk ayırır mısın?” feryadında ve Şeytan Âşık figüründe, birey, kendi eksikliğini (boşluğunu) partnerin onayında ve sevgisinde (o bir “onluk”) aramaktadır. Bu, arzu nesnesinin (partnerin/bağımlılığın) tüketilmesiyle sonuçlanır.
B. Beden ve Ruhun Kopukluğu (Jung, Psikanaliz)
- Bedenin Sessizliği: Jungcu analizde (Örn: Marion Woodman), bedenin doğal bilgeliği (Dişil/Madde) bastırılmıştır. Lacan için, bu beden, dilin (Simgesel) kurallarına girmeden önce var olan o “Gerçek” alana aittir.
- Dilin Tutsaklığı: Cinsel bilim, geleneksel olarak cinselliği biyolojiye ve anatomiye indirgeyerek, onu dilin tutsağı yapmıştır. Lacan, cinselliğin, bireysel kimlik ve arzunun ifadesi olduğunu, ancak dilin (Simgesel) kurallarına girdiği an eksik kaldığını söyler.
III. Sonuç: Lacan ve Sürekli Çatışma
Lacan, bu toplumsal ve bireysel manzarayı bir kâbus olarak değil, varoluşun doğal, yapısal bir durumu olarak görürdü.
- Şifa Mümkün mü? Lacan’a göre, tam bir bütünlük veya nihai mutluluk (Hegel’in Mutlak Tini gibi) bir illüzyondur. Tedavinin amacı, eksikliği ortadan kaldırmak değil, bireyin bu yapısal eksiklikle nasıl yaşayacağını ve kendi arzusunu (Başkası’nın değil, kendi otantik arzusunu) nasıl bulacağını öğrenmesidir.
- Žižek’in Mirası: Slavoj Žižek’in Lacancı eleştirisi, bu çatışmayı modern kültüre taşır: Siyaset, asla çözülemeyecek olan bu yapısal eksiklik üzerine kurulmuştur.



